vartositesinin 2008-2011 dönemi kayıtları burada. Ancak 2011-2012 ve daha sonrasının güncel kayıtları için lütfen www.vartotv.com adresine gidiniz

vartositesi yenilendi

vartositesi yenilendi
Gitmek için tıklayın !

Telli Turnalar Japonya Yolunda !

TELLİ TURNALAR JAPONYA YOLUNDA

Haber Tarihi : 22 Mart 2010 Pazartesi - 02:10

Adil Yazar İlköğretim Okulu öğrenciler tarafından kâğıttan yapılan telli turnalar Japon Büyükelçiliğine teslim edilecek. Nesli tükenmekte olan turnalar için öğrenciler el emeği, göz nuru harcadı.

Hiroşima’ya gönderilecek bininci Telli Turna’yı Vali Erdoğan Bektaş tamamladı. Adil Yazar İlköğretim Okulu öğrencilerinin yaptıkları, Vali Bektaş’ın tamamladığı Telli Turnalar, Japon Konsolosuna teslim edilerek, Hiroşima’da sergilenecek.

Adil Yazar İlköğretim Okulu öğrencileri bir ilke imza atarak, Türkiye ve Ortadoğu’da nesli tükenmekte olan Telli Turnalar için el emeği, göz nuru döktüler. Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu’da 11 tane olduğu tahmin edilen Telli Turnalar, her yıl Mart ve Nisan ayları içerisinde, Bulanık Ovasına gelerek, havalar soğuyuncaya kadar burada konaklıyorlar. Adil Yazar İlköğretim Okulundan 30 öğrenci, Japonya’da gelenek haline gelen 1000 adet Telli Turna’yı, Hiroşima’da sergilenmek için yaptılar. Kâğıttan yapılan Telli Turna figürleri, 5 koliye konularak Vali Erdoğan Bektaş’a teslim edildi. 999 telli turnanın sonuncusunu da Vali Bektaş kendi elleriyle yaparak bin rakamını tamamladı.

Milli Eğitim Müdürü İlhami Bayraktar, Kültür ve Turizm Müdürü Hayrettin Çetin, Adil Yazar İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Kemal Yıldız, Teknoloji Tasarım Öğretmeni Fatma Afacan, Resim Öğretmeni Ayşe Güneş ve öğrencilerin ziyaretlerinde, Telli Turnaların hikâyeleri anlatıldığında Vali Erdoğan Bektaş duygulandı.

Telli Turnaların hikâyesini bilmediğini, yeni öğrendiğini söyleyen Vali Bektaş, kendisinin duygulandığını ve Telli Turnaların Muş ile özdeşleştirilmesi, bir lale nasıl ki Muş ile özdeşleşmişse, Telli Turnaların da özdeşleşmesi için çalışmalar yapacaklarını söyledi. Adil Yazar İlköğretim Okulu öğrencilerinin yapmış oldukları Telli Turnalar, Hiroşima’da ip üzerinde sergilenecek. Teknoloji Tasarım Öğretmeni Fatma Afacan, kâğıt ile telli turnalarının yapılmasının zor bir iş olduğunu, ancak öğrencilerin bunu büyük bir hevesle yaptıklarını ifade etti. Resim Öğretmeni Ayşe Güneş ise, bir müddettir bunun hazırlığını yaptıklarını, öğrencilerin artık bu konuda ustalaştıklarını belirtti.

Turnadan daha küçük ve zariftir. Adını gözünün gerisinden çıkan beyaz süs tüylerinden alır. Gövdesi gri renktedir ve kanat telekleri siyahtır. Başı ve boynunun ön kısmında yer alan siyah renkteki tüyler, bir sakal gibi göğsünden aşağı sarkar. Nehirlerin çevresindeki sulak alanlarda, taşkın ovalarında ve nehir adacıklarında ürerler. Telli turnalar Mart ve Nisan aylarında kışladıkları Afrika’dan ülkemize bilinen üreme yerleri olan Muş’un Bulanık Ovası’na gelmektedirler. Burada yaz boyunca yavrularını çıkarır büyütür ve uçururlar. Sonbahar göçünde Eylül ve Ekim aylarında yine ülkemiz üzerinden Afrika’ya kışlama yerlerine geri dönerler. Anadolu türkülerinin en önemli temalarından birisini oluşturan Telli turnaların Türkiye’de üreyen son 11 bireyi Muş’un Bulanık Ovası’nda yaşam mücadelesi veriyor. Eskiden İç Anadolu Bölgesi’nde de ürediği bilenen telli turnaların tüm Avrupa’da üreyen son 11 bireyi Bulanık Ovası’nda kısıtlı bir alanda bulunmaktadır. Kış aylarını Afrika'da geçiren telli turnalar, uzun bir göçün ardından Mart ve Nisan aylarında Türkiye’deki üreme alanlarına gelmekte. Telli turnaların en yakın akrabaları Hazar Denizi’nin kuzey doğusunda yaşıyor. Bu nedenle telli turnaların Bulanık Ovası’ndan da çekilmesi durumunda ülkemizde bu türü sonsuza kadar kaybetmekle karşı karşıyayız. Bu nedenle; Doğa Derneği tarafından başlatılan kampanya çerçevesinde Telli Turnalar hakkında farkındalık yaratılması için çalışmalar yürütülmekte. Muş Valiliği’nin desteklediği çalışma kapsamında Bulanık sulak alanının uluslar arası korunmaya alınması için çalışmalar yürütülüyor.

Japonyada 1950 nin ortalarına doğru, Hiroşimaya atılan atom bombasının patlaması sonucunda Lösemi hastası olan 11 yaşındaki Sasaki Sadako, hastalığının iyileşmesi için turna kuşu origamilerini yapmaya başlamıştır. Japon inancına göre, 1000 adet turna kuşu origamisi yapıp dilek tutulduğunda, dileğin gerçekleşeceğine inanılır. Sadako, 644 turna kuşu origamisi yaptıktan sonra ölür. Arkadaşları onun yerine sayıyı tamamlamış ve cenaze töreninde mezarına turna kuşlarını koymuşlardır. Bu olay Hiroshima da "Dünya çocuk barış gününün" oluşmasına ve bugünün onuruna Sadako nun Seatle da bir heykelinin yapılmasına neden olmuştur. Her sene Ağustos ayının altısında kutlanan barış gününde, dünya çapında birçok çocuk tarafından yapılan turna kuşu origamileri Hiroshima ya gönderilir. Telli Turnalarla ilgili bir başka hikaye ise: “"İki genç arkadaş , av meraklarına yenik düşüp babalarına ait tüfeği evden alıp sazlığa gitmişler.bir süre sonra gökyüzünde beliren bir kuş sürüsüne ateş etmişler ve 2 kuş sazlıklara doğru düşmüş.Kuşların Düştüğü yere doğru yönelen gençler yaklaştıkları sırada bir kuş havalanmış.Öldürdükleri kuşu alıp çevrede iyi bilinen bir avcının yanına gitmişler,Kuşun hangi kuş olduğunu ve nasıl pişirileceğini öğrenmek için.Avcı bunun turna kuşu olduğunu ve değil yemenin , avlamanın dahi günah olduğunu söylemiş.Yaptıkları hatanın farkına varan ve üzülen gençler Turnayı gömmeye karar vermişler.Götürüp vurdukları yerde bir çukur kazarak gömmüşler.Bir süre sonra gençlerin vicdanları rahat etmeyince yağan kara aldırmadan sazlıkların yolunu tutmuşlar.Turnayı gömdükleri yere gelince karın üstünde kardelen çiçeği görmüşler.Kazmak için iyice yaklaştıklarında karın altında turnanın açıkta olduğunu görmüş ve kim bilir hangi hayvan yemek için gömdüğümüz yerden dışarı çıkardı diye düşünmüşler.Tekrar gömmek için aynı yeri kazdıklarında kendi gömdükleri turnanın yerinde olduğunu ve mezarın üstündekinin vurdukları turnanın eşi olduğunu anlamışlar.ikisini aynı çukura gömüp büyük vicdan azabı ile evlerine dönmüşler ve çok pişman olmuşlar.Bir kaç hafta sonra gençlerden biri odasında oturur ve bu olayı düşünürken penceresinin kenarına bir turna konmuş.genç heyecanla cama yönelince turna uçup gitmiş.Genç camı açtığında turnanın penceresinin kenarına bir kardelen bıraktığını görmüş.Tam bu sırada diğer arkadaşı kapıyı çalmış ve kendisinin de aynı olayı yaşadığını anlamış.Gençler o gün affedildiklerini yüreklerinde hissetmişler.
Kaynak:Muş Valiliği

Varto Newroz 2010 coskuyla kutlandi

Newroz Varto’da birçok noktada yüzlerce kişinin katılımıyla 20 Mart gecesinden itibaren kutlanmaya başlanırken, ilçe merkezinin çevresinde ki yüksek tepelerde ise Newroz ateşi yakıldı.Yenimahalle (Înaq) ve Alagöz (Aléngoz) mahallelerinde ise renk renk giyinen vatandaşlar, müzik eşliğinde halaylar çekti.
Ve 21 Mart Günü..
VARTO’DA NEWROZ  BÜYÜK BİR COŞKU İLE KUTLANDI

Çarşı meydanında sabah saat 10.00’da başlayan newroz kutlamaları, herhangi bir olay yaşanmadan şarkılar ve halaylar eşliğinde tamamlandı
Sabah saatlerinden itibaren alana gelmeye başlayan Vartolular müzik eşliğinde kutlamalara başladı.
BDP Varto Belediye Başkanı Gülşen Değer, Türkçe, kürtçe, ve zazaca newrozunuz kutlu olsun sözleriyle katılımcıların newrozunu kutladı.
“Kawaların ve onurlu Mazlum Doğan’ların yaktığı newroz ateşinin sıcaklığıyla sizleri selamlıyorum” diyen Değer, “ülkemizin ve bölgemizin geçtiği önemli bir dönemde Türkiye ve Ortadoğu halklarının bahar bayramı olan newrozu en içten dileklerimle kutluyorum. Newroz günü olarak adlandırdığımız bu günü tarihsel dönemle karşılaştırdığımızda aynı kılmaktadır. Temel hak ve insan grubuna giren dili, kimliği, kültürü yok edilmeye çalışan ulusal bir direnişin ve ulusal birliğin günüdür. Newroz halkın iradesine vurulmak istenen kelepçeleri kırarak her türlü tasfiye politikalarını boşa çıkaracak güçlü bir siyasal direnişin ve demokratik bir mücadeleyi açığa çıkaran büyük bir kararlaşma ifadesidir” dedi. Varto Belediye Başkanın ardından konuşan BDP Genel Başkan Yardımcısı Demir Çelik ise “Bingöl Dağının yüksekliği ve newroz ateşinin coşkusuyla sizleri selamlıyorum” diyerek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “on yıllardır mücadelesini verdiğimiz barış ve demokrasi hareketinin büyüyerek bütün bir toplumu sarmaya başladığı gerçeği bir kez daha açığa çıkmış, bir kez daha uluslararası sermaye güçleri başta olmak üzere inkârı dayatan siyasal anlayışlar başarılı olamayacaklarını anlamışlardır”
Çelik’in konuşmasının ardından müzik eşliğinde newroz kutlamaları devam etti.
Kutlamalara BDP nin yanısıra KESK,'e bağlı Tüm Bel-sen,SES,EğitimSen gibi sendikalarla birlikte yaklaşık 1o bin kişi katıldı.
Haber: Murat Aydın ve Muş'un sesi gazetesinden derlenmiştir.
Foto:Murat Aydın

Binlerce yıllık bir destan sinemalarda !


Dersim'in kayıp kızlarından sonra "Kayıp Şarkılar" da sinemalarda.
Sinema Salonlarına görkemli bir film yansımaya devam ediyor,  Anadolunun Kayıp Şarkıları.
.
Aslında bu şarkılar hep dillerde, hep duyduğumuz bildiğimiz şeyler, ancak duyulmayan kısmı ÖTEKİ şarkılar, yani tüm yönlerle tarif edersek Doğu'nun Batı'dakileri , Batı'dakilerin Doğudakilerden ve Güneye, Kuzeye değişik coğrafyalarda yaşayan insanların ve kültürlerin diğer kültürlerdeki bu seslere "farklı" dil ve kültürlere uzak olması bihaber olması...
İşte Nezih ÜNEN yönetmenliğinde yollara düşen film ekibi Anadoluyu karış karış dolaşmış.Bir bakıyorsunuz Kommagene uygarlığının binlerce yıllık anıtları ekranda Adıyaman'ın Kahta'sındasınız, bir bakıyorsunuz Denizli, bir bakıyorsunuz Muş Varto'dasınız... sahne geçişleri muntazam bir arka planla bir birine eklemlenmiş.İnsanların doğal sesleri, en doğal ortamlarında kaydedilmiş ve söyledikleri şarkıların bir noktasından itibaren enstürmantallarla beslenmiş.Yani ses müziğe değil, ancak enstürmanlar en doğal enstürman, en güzel ses olan insan sesine uydurmuş kendisini.Bu yüzden hiç birşey yapay gelmiyor insana, kayıtlar bir yayla çadırında da yapılmış, evlerin balkonlarında da, ormanlar arasında kaybolmuş "uzak" köylerde de, daha görünür yerlerde bulunan ortamlarda da...
Varto'dan 2 Dengbej' de Anadolu'nun Kayıp Şarkılarında
Varto'da konuşulan Qurmanci dilinde stranlar seslendiren Dengbej Selahattin ve kardeşinin öyküsü de filmde konuk sanatçılar olarak yer alıyor ve kendi köyleri olan Gundemira ( Çayçatı) köyünde yapılan çekimlerde seslendirdikleri "Kewe Narine / Rebene (Nazlı Keklik / Yazıktır)" sinema perdesine yansıyor.
Dengbejlerimiz Gala'daydı !
Oldukça güçlü gırtlağı olan bu kardeşlerin sesleri dikkat çekmiş olmalı ki  İstanbul Citylife sinemalarında yapılan Gala'ya gittiğimizde Dengbejlerimizi karşımızda görmek heyecan vericiydi.Kendileri ile karşılaştığımızda onlar da en az bizler kadar sevindiler. Basının ve konukların da büyük ilgisini çeken Varto'lu Dengbejler omuzlarındaki egal ve zaman zaman canlı performanslarıyla büyük ilgi uyandırdılar.
Ötekini duyabilmek-Dinlemek !
Film'in temel sloganı olan "bir birimizi duymaya / dinlemeye hazır mıyız ?" sorusuna bakınca, herkesin öte tarafa duvarlar kurduğu, herkesin "kendini biz" ötekini ise "dıştakiler" olarak algılayıp uzak durduğu yaşam formunda tüm dünya çapında insanlar arası ve kültürler arası yabancılaşma yaşanırken bu belgesel müzikalde Türkler , Kürtler,  Lazlar, Ermeniler, Çerkesler, Süryaniler, Aleviler, ... değişik şekillerde de olsa kendilerini bulabiliyorlar. Sinema dilinin gücüyle birleştirilince ve görebildiğimiz kadarıyla yönetmenin de ön yargıları yıkma noktasındaki samimiyeti de işin içine girince gerçekten güzel bir çalışma çıkmış ortaya.Filmdeki şarkılar ve her birinin değişik öyküsü var ve bu yazıda sadece tek bir şarkıyı alıp çok şey söylemek bile mümkün. Özetle, İstanbul'un hızlı yaşamından Anadolu'nun dinginliğine uzanan çok renkli ve çok sesli yaşam sizi alıp götürüyor...
Uzayan proje, kaybedilen insanlar:
Film bir kaç yıldır sahnelenmeye çalışılsa da değişik sebepler yüzünden ilk gösterimi sürekli ertelenmişti.7 yıla varan bu uzun yolculuğun belki de en acı tarafı filmde bulunan, şarkılar türküler söyleyen ya da size bir hikaye anlatan insanlardan çok sayıda kişinin değişik sebeplerle filmin gösterildiğini göremeden hayatlarını kaybettiklerine dair bilginin "film bitti" düşüncesi uyandıran son dakikalarda perdeye yansıması oldu.Bu sahneyle birlikte artık öteki değil, içimizden biri haline gelen tüm "diğer" kütürlerdeki insanların artık yaşamadıklarını düşünmek o gün 7 salonda aynı anda galayı izleyen konukların, ama sonrasında sizler izlemeye gittiğinizde eminim hepinizin duygulanmanıza sebep olacak.Bu yüzden ışıklar yanana dek salonu terketmemenizi öneriyoruz...
Filmde de "unutulan" dil
Kendi alanında daha evvel benzer bir çalışma olmayan bu filmin belki ekleri veya farklı versiyonları çekilecek.Bizim kendi adımıza görebildiğimiz eksiklerden birisi "Zazaca" ya dair filmde tek bir lafın dahi edilmeyişi veya o kültüre ait bir klamın perdeye yansımaması olarak özetlenebilir.Yok olmak üzere olan bu dil, Anadolu'nun kayıp Şarkıları adlı projede yer almayı fazlasıyla hakediyordu ve filme eminiz güç de katacaktı.Ama ne yazıkki burda da unutulmuştu !
Mutlaka seyredin !
Yine de filmde emeği geçen herkesi tek tek kutlamak gerekiyor."Eşrefoğlu al haberi", "Dengbejler", "Macahel Halk Şarkısı" en çok akılda kalan sahneler olacak bizim açımızdan.
Eğer filme gitme şansınız varsa televizyonlara gelmesini beklemeden gitmenizi kesinlikle öneriyoruz.
Bizden söylemesi...
Haber:Veli BEYAZGÜL 
Foto:Cevahir BUĞU
FRAGMAN

http://www.vartositesi.com/

21 Mart Dünya Halklarının Bayramı !


7.GÜN/ YENİGÜN / New(i)roz/
(Bizim yedimiz ?!) Hawtema
HAWTEMAL ÜZERİNE :
--------------------------------
Uyanışın, dirilişin, canlanmanın, Kış'tan Bahara geçişin, yenigünün başlangıcının adıdır bugün.
Bir tek bizim topraklarda - Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında -değil; Dünyanın türlü türlü yerlerinde,
farklı yüzlerce halk bu günü değişik isimlerle kutlar.


Bu yüzden 21 Mart hiç kimsenin tekelinde değildir.
Bu gün dünya halklarının değişik bayramlarının ortak adıdır.
*
Bizim coğrafyada YENİ GÜN ( ROZA NEWİ- NEWROZ) olarak adlandırılır bazı açıklamalara göre ise eski takvimlerde 9.cu güne denk gelen günün adıdır,
birazcık daha yakından bakınca NEW gerçekten 9.a da tekabül eder; fakat "hawtemal" deyiminde
kelimeye yüklenmiş mana muhtemelen "HAWT" kelimesiyle daha doğrudan ilgili olmalı, şöyleki; Eski takvimler 14 gün geriden gelir dolayısıyla 21 Mart'a girildiğinde aslında eski hesaba göre yedinci gün (HAWT) a girilmiş olur ve bu durum yani baharın ilk 7 si de Bolluk Bereket umuduyla selamlanır, bayram gibi kutlanır.
(tıpkı Hititler- hattiler dönemindeki purilli bayramı gibi)



Aynı bayramı başka yerelliklerde Kormişkan Bayramı diye kutlayanlar da vardır. Ve Newroz'u coşkun ateşin sıcaklığında binlerce yıldır kutlayanlar da ...
**
Kürtlerin,Türklerin, Zazaların, Arapların,Ermenilerin, Farsların, Süryanilerin, Ermenilerin,
Kızılderililerin, Çinlilerin, Arnavutların,Makedonların, Boşnakların,Sırplar'ın bayramı...
(***)
Müslümanların,Zerdüştlerin, Yahudilerin, Hristiyanların, Maniheistlerin,Alevilerin...
değişik inançların bayramı...


Herkes kendi adını vermiş,
herkes kendi inandığı gibi kutluyor.
Bilim dünyası bile bu günü EKİNOKS olarak selamlıyor.



Gecenin hükümdarlığının bittiği, Eşitliğin başladığı hatta GÜNDÜZÜN -
IŞIĞIN-AYDINLIĞIN daha da çoğalacağı günlerin müjdecisi olarak 21 mart sonsuz
güzellikleri ifade eden bir kodlama sadece.


Bu kadar önemli bir gün ayrıca :


" Irk Ayrımıyla Savaş Günü;
Dünya Ormancılık Günü, ve
Dünya Şiir Günü" olarak da kabul edilmiş... düşünün artık...


Yeniyıl'ın başlangıcı olarak gören kültürler de var ve bu çok mantıklı.
O halde
21 Mart eşitlikse;
Kadın ve Erkeğin,
Bütün kültürlerin,
Bütün dillerin,
Bütün renklerin,
sayısız güzelliğin EŞİTLİĞİ
gerçeğe dönsün,
Barış ve Kardeşlik bir rüya değil
yaşamın ta kendisi olsun...
Dilediğiniz gibi kutlayın bu güzel günü!
Kutlu olsun hepimize dostlar ...

*Veli BEYAZGÜL...


http://www.vartositesi.com/

RADYO GIMGIM 1.Futbol Turnuvasına çağrı

Futbol bu kadar kirletilmişken, spor bu kadar çirkefleştirilmişken, seyirci faşizan/ saldırgan düşman askerlerine dönüştürülmüşken sevgiyi, barışı, umudu ve yeniden en yalın haliyle sporu istemek kolay olmasa gerek...
Radyo Gımgım Alternatif sporu savunuyor.RADYO GIMGIM umudu seviyor.İnsan yaşamında sporun sadece bir eğlence aracı olabileceğine ve yaşama renk katması gerektiğine inanıyor.
Günümüzde Futbol tümüyle Sanayileşmiş, takımlar ve takımları yönetenler tüccara , oyuncular ise alınıp satılabilen , sendikasız, savunmasız mallara dönüştürülmüşken, bunu kabullenmiyoruz..Bugün tüm takımlar nerdeyse diğer takımlara düşman gözüyle bakıyor, bunu onaylamıyoruz.Halklar üzerindeki kirli hesapların içine bile futbolun adı karıştırılıyor düşmanlıklar yaratılsın diye bunu istemiyoruz...
RADYO GIMGIM FUTBOL TURNUVASI
İşte bütün reddetiklerimiz ve düşlediklerimizin özetiyle şimdi biz Alternatif bir spor kültürü yaratmaya da soyunuyoruz.Amaçladığımız turnuvayla spor ve özellikle futbol sayesinde bir çok şeyi yeniden tarif edebilmek.Bu yüzden özellikle Gazi Mahallesi civarı olmak üzere İstanbul ölçeğinde bir " Dostluk ve Kardeşlik Turnuvası" düzenlemeyi hedefliyoruz.Bu turnuva ile Baharı da selamlamış olacak, doğayla birlikte bir uyanış ve yenilenme yaşamış/ yaşatmış olacağımıza inanıyoruz.
İLK TEKNİK BİLGİLER:
-Takımlar'ın kadrolarının 7 kişiden oluşmasını +5 kişilik yedek listesinin bulunması gerekiyor.
-Takımların tek forma ile sahaya çıkması gerekiyor.
-Katılacak olanların kimlik bilgileri turnuva başlamadan net olarak alınacak ve komisyona sunulacak.
-Profesyonel ve amatör ligdeki benzer turnuvalarda geçerli/ mantığa uyan tüm kurallar geçerli olacak.
BAŞVURULAR BAŞLADI
Siz de takımınızla bu turnuvada yer almak istiyorsanız başvurularınızı vartositesi@gmail.com, vartohaber@gmail.com veya vartolular@mynet.com adreslerine yapabilirsiniz.
Hepimize kolay gelsin.
RADYO GIMGIM EMEKÇİLERİ
http://www.vartositesi.com

Dersim'in kayıp kızları yüreğimizin daglarında yaşıyor !


İki Tutam Saç
"Dersim'in Kayıp Kızları" Yüreğimizin dağlarında yaşıyor !
"Bir gün trenle Dersim’e medeniyet götürmek için yola çıktılar. O kara vagonlar, dönerken yanlarında birçok insanı da alarak götürdüler. Bunların içerisinde bugüne kadar suskunluklarını koruyan Dersim’in kızları da vardı"
Belgesel bu cümlelerle başlıyor, ekrana yansıyan görüntüler ise tüylerinizin kaç defa daha diken diken olacağının sanki habercisiymiş gibi peş peşe sıralanıyor !...
Trenler, o kara trenler hep ayrılık , hep sıla, hep hasret, hep gurbeti çağrıştırır bizlere ya, ama bir de dönüp bakınca son yüz yıl içerisinde Nazi Almanyasın'da Yahudileri, Türkiye'de ise Dersim'in katledilmemişlerini uzaklara sürmek için kullanılan bir yanıyla da "ölüm vagonları" tanımlamasını galiba ve ne yazıkki hiç suçları olmayan nesneler olarak hakediyorlar...
Dersim'in kayıp kızları belgeselinin galası Cemal Reşit Rey Konser salonunda yapıldı.
Öyle bir gala'ydı ki bu Dersim'in kaybolmuş kızları toplanmış gelmişler de o salonu hınca hınç doldurmuşlar sanabilirdiniz.Öyle bir başlangıçtı ki bu belgeselin sahnelenmesi, o kayıp kızlar şimdi ninelerimiz yaşlarında olan o çeneqlerimiz (*) torunlarıyla kucaklaşmaya gelmişlerdi adeta.Söylenecek fazla bir söz yok bu film için; çünkü anlatılan içimizde "kaybolup gidenlerin" hayatıydı !

Onlar ki çocukluklarını yaşayamadan ya yetim kalmış ya da dört bir yanları kan deryasına dönmüşken bir şekilde ölümden "kurtulmuş" ama belki daha büyük bir şekilde "öldürülmüş"lerdi.
Hiç tanımadıkları adamların, ailelerin yanlarına türlü şekillerde tarif edilebilecek kadar dramatik biçimde verilmiş ve aslında o günden sonra yaşayan ölülere dönüştürülmüşlerdi.
Nezahat Gündoğan ve bu işe emek vermiş sayısız onlarca insan Dersim'in kayıp kızlarının izini sürmüş, hepsinin değil bir kaçının belki izi bulunmuş.Öyle hazindi ki ekrana yansıyanlar, biliyoruz ki sonsuz acılar saklı, ulaşılacak ve asla ulaşılamayacak olan o kızlarımızın öykülerinde.O Öyküler ki o gece buna tanık olan binlerce kişiyi bir kaç kez sessiz çığlıklar içinde gözyaşlarına boğan...
Herkes göz yaşını bir diğerinden saklıyordu bu kez, oysa ağlamak hiç böyle insani olmamıştı !
Bu Belgeseldeki iki tutam saçtan kim bilir kaç evde vardır, düşünün ki kutsallığına inanılan bir Teberıq(*) gibi evin en dokunulmaz yerinde saklanan bu saç tutamları bir umut niyetine saklanıyor hala ve annelerin koptuğu çocuklarının kokularına hasretini gideriyor...gün gelip de o anneler toprağa yürüyünce o saçlar vasiyetler ve nasihatlerle karışık evin yaşayanlarına devroluyor miras gibi, sonra bayrak devrolur gibi bu umut yaşatılmaya çalışılıyor.
Hangi cümleyi kursak bir ayrıntıyı unuturuz zamanın lokomotifinde sürüklenirken yaşamlarımız.Hepimiz başka sürgünlüklerdeyiz, onlar, o kayıp kızlar ise gözyaşlarımızda gizli sanki...
Müziklerini Mikail Aslan ve Şevval Sam'ın yaptığı belgeselin ilk gösterimini sözde 1500 kişi izleyecekti, ancak o gün salona akan ve yarısı ayakta ya da merdiven boşluklarında oturan insanlar bunun en az iki katıydı.Demekki iki tutam saçlarla örgülenmiş binlerce güzel insan var hala bu dünyada ve onlar bir daha yaşanmasın diyor bu kahrolası  katliamlar, kaybedilmesin kızlar..
Çeneqlerimiz (*):Kızlarımız 
Teberıq(*)-:Kutsal

Veli BEYAZGÜL
http://www.vartositesi.com/
VARTONUN ÇIĞLIĞI

Emeksiz emekci oyunu Varto'da sahnelendi !

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Varto Şubesi üyelerince Emekçi Kadınlar günü etkinlikleri kapsamında Varto Kültür Sitesinde Emeksiz Emekçi adlı bir tiyatro oyunu oynandı.
“Emeksiz Emekçi”
Oyun yazarı Mehmet AYDOĞDU’ nun kendi aile yaşantısından esinlenerek yazdığı bir senaryodan oluşan Emeksiz emekçide  12 Eylül 1980 ( darbe günlerinde) Kendi ağabeyleri, ablaları, çekilen İşkenceler, ailesinin yaşadığı zorluklar ve genel anlamda o günlerde binlerce ailenin yaşayabileceği ortak acıların yanı sıra bir de “Devrimcliği bilmeden devrimcilik yapan” kendi abisinden yola çıkarak bu tarz  kişilerin evde ve dışarda  devrimci düşünceye aslında zarar verdiğini vurgulamaya çalışan bir düzlemde gelişen olaylar bütününü sergilemeye çalıştığını ifade ediyor.Yine oyunda “Baba işe gidip geliyor Anne ev işlerine koştururken çile üstüne çile çekiyor, bu arada hata üstüne hata yapan evin genç oğlu ile babası arasında zaman zaman yaşanan diyaloglarda Baba gerçek devrimci nasıl oluru”  özetleyebilecek şekilde oğlunu sorguluyor…
15 Oyuncudan oluşan "emeksiz emekçi'nin 14 oyuncusu Pirsultan Abdal Derneği üyesi 1 oyuncu ( Polis rolü) ise bir eğitim emekçisi tarafından üstlenildi.
Tam oyuncu kadrosu:
Baba:İsmail HAN
Anne:Hanım AKTAY
Halil:Fuat SARIKAŞ
Tahsin:Mesut HAN
Seyit:Gültekin BİNGÖL
Türkan:Songül YILMAZ
Ünal Asker: Olcay YILMAZ
1.Gelin:Nurgül YILMAZ
2.Gelin: Kader BAYTEKİN
Polis: Önder SÜT
2.Polis:Çetin YILDIZ
Oyunun sanat Yönetmenliğini Güneş Kocadağ üstlenirken Yazan ve Yöneten olarak yine Mehmet Aydoğdu adıyla karşılaşıyoruz.
ETKİNLİKTEN FOTOĞRAFLAR BURADA 
Fotoğraflar için Fuat Sarıkaş ve Mehmet Aydoğdu'ya teşekkür ediyoruz. 
http://www.vartositesi.com/

Varto'lu Sanatçı Sakina'dan büyüleyen dinleti

5 Mart 2010

Sakîna ilk solo konserinde acılar, sevinçler ve direnişlerin nakşedildiği ülkesinin topraklarına yolculuğa çıkardı.
 İlgili Başlıklar
 » 
Bazı sesler vardır ki, bir tek tınıları ile hikayeler anlatabilirler. Müzik işte o zaman evrenselleşir. İşte o zaman bilmediğin bir dilde olsa da sözler, hissedersin acıyı da, sevinci de. Sakîna da o sesin sahiplerinden biri. İlk solo konserinde söz, müzik ve yorum bütünselliğinde söylediği Kurmancî, Dimilkî, Soranî ve Türkçe şarkıların ardındaki duyguları hissetmek için dil bilmek gerekmiyordu. Çünkü o şarkılar hiçbir sözlüğe sığmayan bir dilde, yüreğin dili ile söylendi.

Sakîna’nın ilk solo konseri, Per Sound müzik grubunun Köln’deki Kültürler Sahnesi’yle işbirliği altında düzenlediği konserler dizisinin üçüncüsü olarak önceki akşam gerçekleşti. Sena ve Çar Newa elemanı Serhat’tan sonra Per Sound ile Kültürler Sahnesi’ni paylaşan Sakîna’ya bağlama, tar, ut ve davulda Hakan Akay, basda Philipp Bardenberg, bateride Florian Bungardt, rhodes piyanosunda Lars Duppler, perküsyonda İnan Akay, gitarda Johannes Behr ve çelloda Teemu Myöhaenen eşlik etti.

Salonun tıka basa dolduğu, birçok müzikseverin ayakta izlediği konser Per Sound grubunun enstrümantal introsu ile başladı. Farklı zaman ve mekanlarda doğan enstrümanları aheng içinde buluşturan Per Sound’un yoğun alkış alan girişinden sonra Sakîna, sözleri ölümsüz Kürt şair Cegerxwîn’e, müziği Nizamettin Arinç’e ait ‘Ey Xabûr’ parçası ile konserine start verdi. Cegerxwîn’in Xabûr nehri ile diyaloğunu bazen bir çocuğun masum sesi, bazen başkaldırıcı, ama acılı tınılarla yorumlayan Sakîna, ardından ‘Bêrîtan’ı seslendirdi. Bu arada konserin moderatörlüğünü yapan Alman oyuncu Mike Reichenbach, tek tek seslendirilen parçaların temasını dinleyicilere aktardı. Sakîna, konserin ilk bölümünde devamla Dimilkî ‘Roy mi’, yitirdiğimiz Aram Tigran’ın ‘Yarê’, ‘Washtiyer re’ ve Botan bölgesinin yöresel parçalarından ‘Narînê’yi söyledi.

Verilen aradan sonra devam eden konsere yine Per Sound’un enstrümental bir çalışması ile giriş yapıldı. Konserin bu bölümünde ağırlıkta kadın şarkılarını söyleyen Sakîna, ‘Bûkê’ ve ‘Ünzile’ şarkılarında, oldukça sıcak salonda bütün herkesin tüylerinin diken diken olmasına sebep oldu. Söz ve müziği kendisine ait olan ‘Sema’ şarkısını söylemeden önce ilk defa sözü alarak, “Üç Sema tanıdım, üçü de yandı” diyen Sakîna, aslında bu parçada Sema kodadlı Fatoş Sağlamgöz’ün son sözlerini ezgi ile buluşturduğunu belirtti.

Arkadaş Tiyatrosu’nun Kültürler Sahnesi’nde ardından oldukça duygulu anlar yaşandı. Bir ananın ‘kuzum’ dediği evladına olan sevgisi en yalın ifadelerinden olan ‘Berxam’ parçasına sıra geldiğinde, Hakan Akay dinleyiciler arasında bulunan Sakîna’nın annesi Gülnaz Beyazgül’ü sahneye davet etti. Kısa bir süre önce, uzun yıllardan sonra kızını görebilme şansına erişen Gülnaz ana, Kürtçe’nin Dimilkî lehçesinde kızı için bir ağıt yakınca, salonda bulunan birçok kişi gözyaşına hakim olamadı. Ama Kürtlerin yaşam gerçeği bir nevi yarımay gibidir. Bir yanı acı dolu iken, bir yanı özgür yarınlara özlem ile doludur, coşkuludur, aydındır. Ve konserin sonunda Sakîna da daha ritmik parçalarla kendisini dinlemeye gelen 250’ye yakın insana bu coşkuyu da tattırdı. Önce yine Botan yöresinden bir parça olan ‘Zewî’yi söyleyen sanatçıya, ardından Mehmet Akbaş eşlik etti. Akbaş ve Sakîna, dinleyicilerin hem alkış, hem de gülümsemelerle katıldığı ‘Berde’ parçasını seslendirdi.

Konserin sona erdiği dakikalarda izleyicilerin yoğun alkışlarına Sakîna ve Hakan Akay salonda bulunan sanatçı arkadaşlarını da sahneye davet ederek karşılık verdi. Yılmaz Beyazgül, Mehmet Akbaş, Şengül, Canê, .... Sakîna ile birlikte ‘Lê Bûkê’ parçasını söyleyerek, güzel bir final gerçekleştirdiler.
Sakina'nın bir diğer sanatçı Mehmet Akbaş ile birlikte okuduğu zelo adlı ezgisini Youtube kayıtlarından sizlere sunuyoruz. (VARTOTV)
 İlgili başka bir Haber: Sakina’dan kadın dilinden kadın şarkıları...
 

Haber:MERAL ÇİÇEK/KÖLNKaynak:YENİ ÖZGÜR POLİTİKA
http://www.vartositesi.com 

Halepce katliaminin ardindan-vartositesi.com

 Halepçe katliamını asla UNUTMAYACAĞIZ (vartositesi.com)
Halepçe'ye zehirli gaz saldırısı
 Kimyasal gaz saldırısı sonrası
Halepçe Katliamı olarakta bilinir İran-Irak Savaşı esnasında, Saddam Hüseyin'in, 1986-1988'de Irak'ın kuzeyinde Kürtlere karşı düzenlettiği El-Enfal Harekâtı adlı isyanı bastırma operasyonunun bir parçasıdır...

Saddam Hüseyin'in 23 Şubat - 16 Eylül 1988 tarihleri arasında El-Enfal Harekâtını şiddetlendirdiği dönemde Mart ayının ortasında İran ordusu Zafer-7 Harekâtı adlı genel taarruzu başlattı. Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'ne bağlı Peşmergeler de İran Ordusu ile işbirliği yaparak Halepçe kasabasına girdi ve isyan başlattı.
Saddam Hüseyin İran ordusunun ilerleyişini durdurmak için Irak Ordusunun Kuzey Cephesi Komutanı olan Korgeneral Alî Hasan al-Majîd al-Tikritî'ye (batı medyası tarafından 'Kimyasal Ali' lakabı ile bilinir)'e zehirli gaz bombaları kullanmayı emretti.'Kimyasal Ali'
16 Mart 1988'de zehirli gaz bombalarını taşıyan sekiz MiG-23 uçağı tarafından Halepçe kasabasına bombardıman düzenlendi. Halepçe sakinleri , İran askerleri ve Peşmergelerle birlikte 5.000'den fazla insanın öldüğü, 7.000'den fazla insanın da yaralandığı tahmin ediliyor. Ancak Irak Savaşı'ndan sonra bölgeye giren yabancılar tarafından bu rakamın daha da büyük olduğu tespit edildi.
19 Ağustos 1988'de Irak ve İran, ateşkes anlaşmasını imzaladılar. Irak ordusu ateşkesten 5 gün sonra Halepçe'yi geri aldı ve bu işgal esnasında 200 sakinin öldürüldüğü söylenmektedir.
Süleymaniye Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Fuat Baban, 7 Aralık 2002 tarihli 'The Sydney Morning Herald' gazetesinde yayımlanan 'Experiment in Evil' başlıklı makalesinde, Halepçe'de özürlü doğum oranının Hiroşima ve Nagasaki'nin 4-5 katı olduğunu iddia etti. Amerika ise bu iddiayı suistimal ederek Zayıflatılmış Uranyum mermilerini kullanmasını meşrulaştırmaya çalıştı.
Mart 2007'de Halepçe'yi ziyaret eden bir Japon heyeti Hiroşima'ya yapılan atom bombası saldırısı'ndan hasar gören Aogiri (İmparatoriçe Pavlonyası)nin fidesini hediye etti.

Konu başlıkları

1 Pelletier iddiası
2 Tarık Aziz'in İran'ı suçlaması
3 Kaynak
4 İlgili Şarkılar
5 İlgili filmler
6 Dış bağlantılar    
Pelletier iddiası
2004'te CIA'nın eski Ortadoğu'dan sorumlu yüksek araştırmacısı ve 1988-2000 arasında Amerika Kara Harp Okulu öğretim üyesi görevinde bulunmuş olan Prof. Stephen Pelletier tarafından hazırlanan ve söz konusu zehirli silahların İran'a ait olduğunu gösteren rapor açıklandı.
Tarık Aziz'in İran'ı suçlaması
Aljazeera.net, 5. März 2007
Kaynak
İngilizce wikipedia "Halabja poison gas attack" maddesi
İlgili Şarkılar
Şivan Perwer, 'Halepçe' Hasan Hüseyin Demirel: Halepçe (sessiz tanık-1989)
İlgili filmler
Samira Makhmalbaf, Takht-e Siyah (Türkçe: Kara Tahta, Kürtçe: Textê Reş) (1999, İran) Makhmalbaf'ların resmî sitesi
Bahman Ghobadi (Behmen Qubadî), Kûsî Jî' Dikarin Bifirin (Türkçe: Kaplumbağalar da Uçar, Farsça: Lakposhtha ham parvaz mikonand) (2004, Irak) Mij Film resmî sitesi Fragman
>
Wikipedia'dan alıntılanmıştır.Vikipedi, özgür ansiklopedi
http://www.vartositesi.com/

Gazi cemevinde 12 Mart Gazi Katliamı paneli

İstanbul Gazi Mahallesi Cemevi’nde şehit aileleri ve Gazi Cemevi tarafından düzenlenen bir panel yapıldı. Gazi katliamını anlatan sinevizyon gösteriminden sonra açılış konuşmasını yapan Cemevi Başkanı Veli Gülsoy’un ardından şehit aileleri adına konuşan Cemal Poyraz  katliamın bilinçli olarak devlet eliyle yapıldığını vurguladı.
Panelde söz alan EMEP Genel Başkanı  Levent Tüzel, Gazi Mahallesi’nde halkın korkuyla
sindirilmeye ve bir iç savaş  ortamı yaratılmaya çalışıldığına vurgu yaparak “bu sadece Gazi için geçerli değil. Sivas, Uğur Mumcu, Metin Göktepe gibi davalar için de geçerlidir” diyen Tüzel, içerisinde halka karşı bir tertip olan, devlet eliyle işlenmiş suçların gerçek uzantılarının açığa çıkarılamadığını belirtti. 
Tüzel şöyle devam etti: “Bu tür davaları, mevcut hukuk sistemi içerisinde, gerçek anlamda aydınlatmak hiç bir zaman mümkün olmamıştır” dedi. Tetikçilerin komik cezalar aldığına dikkat çeken Tüzel “kriz yönetim merkezini işletenler; valiliği, ordu komutanlığı, içişleri bakanlığı ve tabi ki bütün devlet yapısı ile ne Gazi’de ne Sivas’ta ne de cezaevi operasyonlarında gerçek anlamda yargılanmadılar” dedi. 
Bu nedenle “Gazi davası yeniden görüşülmelidir” şeklideki talebin yerinde olduğunu
vurgulayan EMEP Genel Başkanı, AKP hükümetinin ise demokratikleşme adına başlattığı süreci kendi muhaliflerini sindirmek kendi statükosunu oluşturmak üzere kullandığını ifade etti.
Türkiye’de Kürtleri, Alevileri, işçi ve emekçileri kapsayan bir Anayasa olmadığına dikkat çeken Levent Tüzel, “bunu elbette AKP’den, kontrgerilla cumhuriyetinden, darbecilerden, sermaye güçlerinden beklemiyoruz. Burada bir araya gelen güçlerini birleştiren bizler yapacağız” dedi.
Fatih Polat ise konuşmasında Kriz Merkezi Yönetimi’ne (KYM) dikkat çekti. Gazi mahallesi olayında KYM gerçeği olduğunu vurgulayan Polat, 1997 yılında Başbakanlık Müsteşarlığı tarafından Milli Güvenlik Kurumu’na gönderilen bir yazıda, Kardak krizi ve Gazi olaylarının “başarılı örnekler” olarak değerlendirildiğini söyledi. Polat, KYM’nin var olduğu sürece, Gazi katliamına benzer olayların yaşanabileceğine dikkat çekti. 
Alevilerin tarihinde katliamlara sıkça rastlandığına dikkat çeken ABF Genel Başkanı Turgut Öker  Alevilerin dün olduğu gibi bugün de emekçilerin yanında olmasının şart olduğunu belirterek “Gazicemevi’nin Alevi Vakıflar federasyonundan ayrılmasını olumlu buluyorum” dedi. 
PSAD Genel Başkanı Fevzi Gümüş ise “Eşitlik ve barış için bir araya gelmeliyiz. Katliamın faillerinden hesap sormayan bu iktidardan bizler hesap sormalıyız” ifadelerini kullandı. 
Devletin Gazi katliamı davasından dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargılanıp suçlu bulunduğunu hatırlatan Av. Sabri  Kuşkonmaz ise “Gazi katliamının dosyası halen açık, GOP adliyesinde devam ediyor” dedi. Kuşkonmaz, şöyle devam etti: “Delillerimizi GOP savcılığına verdiğimizde savcı fotoğraflardan birindeki katili görüp tanıdı ve ‘bizim çocuk’ dedi.” 
Barış ve Demokrasi Partisi İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de Cumhuriyet tarihinde yaşanan katliamlara dikkat çekti. Türkiye’deki tüm toplumların özgürlüğünün emekçilerin özgürlüğüne bağlı olduğunu söyleyen Tuncel, toplumun duyarlı çevrelerinin birlikte hareket etmesi gerektiğini savundu.
Panele Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe’ de katıldı.
Haber.Çayan Sarıkaş 
---------------------------------------
RÖPÖRTAJLAR:
--------------------------------------
Rıza Çiçek


15. yılında da Gazi Mahallesi halkı, yaşadığı katliamın sorumlularının cezalandırılmamasına tepkilerini göstermeye devam ediyor. Gazi’de bu konuyu kimle konuşsanız sanki üzerinden 15 yıl değil de birkaç hafta geçmiş hissine kapılıyorsunuz. Hepsinin ortak noktası katliamın emrini verenlerin cezalandırılmamış olması. Ve yine Gazi’de de ateş en çok düştüğü yeri yakıyor. “Veli Küçük ya da büyük ama bu katliam devlet tarafından yapılmış bir katliamdır” diyen Mahmut Engin’in oğlu Sezgin Engin ilk protesto yürüyüşünde postanenin önünde vuruluyor. Oğlunun vurulduğunu işyerinde öğrenen baba Engin ilk önce Gaziosmanpaşa hastanesine gidiyor. Sonra Çapa, Haseki neredeyse bütün hastaneleri dolaşıyor. Ertesi gün Cerrahpaşa’da daha 17’sinde olan oğlunun cenazesini bulan  
Mahmut Engin “Trabzon’a her mahkemeye gidişimizde ‘Çatlılar ölmez vatan bölünmez’ sloganı  ile karşılaşıyorduk” diyerek dava sürecinin de ne kadar çetin geçtiğini anlatıyor. Engin dava sonunda sadece Adem Albayarak adlı polisin ceza aldığını onunda 18 ay yattıktan sonra serbest bırakıldığını belirterek “ o nedenle gittik AHİM’e başvurduk. AHİM’de TC savunmasında bunlar karakola saldıracaktı bizde savunma yapmak zorunda kaldık diye ifade verdi. AHİM o zaman neden plastik mermi kullanmadınız. Kullansaydınız bu insanlar şimdi hayatta olurlardı “ diye belirtiyor Mahmut Engin.  Ülkemizde katliamların bir daha yaşanması için ise bütün emekçilerin bir araya gelerek gerçek bir sol partide birleşmesini gerektiğini belirterek “ ama CHP’de değil. Çünkü CHP sol değil” diyerek bitiriyor sözlerini. Bir başka şehit ailesi ferdi olan Rıza Yıldırım ise okmeydanında oturduklarını Gazi mahallesinde olaylar olurken televizyonların alt yazı geçtiğini bu alt yazıyı gören ağabeysini fırlayarak gazi mahallesine gittiğini çıkan çatışmada da şehit düştüğünü anlatarak “ o gün hayatımız karardı. Artık ülkede yaşayan ezilenler olarak dersler çıkartmak zorundayız ki bu katliamlar bir daha olmasın” diyerek bu anlamda emekçileri de birliğe çakırdı.

Eyüp Güneysel (Cemevi Mütevelli Üyesi)
Gazi Mahallesi yapılan katliamdan bu yana her 12 Marta yalnız Gazi’deki halk değil İstanbul’dan birçok kişi sahip çıkıyor. Devlet nezdinde hukuki süreçler bitebilir ama insan vicdanında kendi vicdanımızda sonuçlanmadığını biliyoruz. Çünkü gerçek sorumlular yargılanmamıştır. 450 kişi yaralandı 400 den fazla genç hapis yattı. Ümraniye’yi de katarsak 20 den fazla insanımız öldürüldü. Bütün her şeyi yalnız bir kişinin üzerine yıkıyorlar ve oda çok az bir ceza alıyor. Hukuk sistemi bu işi sahiplenmedi devlet yetkilileri gerçeğin ortaya çıkmasını istemedi. Buradaki halkın 3-5 lira vererek ve buradaki duyarlı halkın katkıları ile süreç uzun süre takip edildi.
Eski komutanlar ve o zamanda görevde olan komutanlardan emir aldığını bu görevi yerine getirerek kahvehaneleri tarayarak olay çıkardığını ve sonra bu olayların başka yerlere sıçramasını ve kışkırttıklarını düşünüyoruz. Bunların ortaya çıkması gerekiyor bütün insanların bilmesi gerekiyor. Halk bu tür olaylara karşı örgütlü ve duyarlı oldukça bunların hesabı sorulabilir.
Gazi katliamı anmalarında siyasi kurumların daha ılımlı ve duyarlı olarak hareket etmeli. Birbirleriyle içselleşmiş kaynaşmış bir yapıyla bu anmayı gerçekleştirmek istiyoruz. Yüzüne maske takarak, balkonlardan, kaldırımlardan bizi izlemelerini istemiyor aksine bizimle birlikte yürümelerini istiyoruz. Bu siyasal yapılar olumlu tavırlarını sergilerlerse halkta kenarda durmaz katılım daha çok olur. Böyle bir yaklaşım olmalıdır. Biz Gazi Cem evi olarak bütün yönetimi ve şehit aileleri dâhil böyle bir arayış içindeyiz. Yani süreç olarak Cem evi olarak biz ailelerin merkez olarak onların getirdiği programı esas alarak ve onlara tabi olarak onların yürütmesi olarak bir işlevi yürütüyoruz. Onların arzuladığını en iyi biçimde yapmaya çalışıyoruz. İmkân olarak sunmaya ve onunla da hizmet vermeye çalışıyoruz. Çünkü dediğim gibi bu dava halkın vicdanında olumlu sonuçlanmamıştır.
Hatırlıyorum Gazi olaylarında burada bir kömürlük vardı  insanlar orda bir şeyler anlatıyordu bende çıktım “bu olay kontrgerilla olayıdır dedim, halkın çıkarına karşı yapılan bir eylemdir bölge de ne yapılmak isteniyorsa Gazi de de o yapılmak isteniyor ve biz buna karşı uyanık olmalıyız, bilinçli olmalıyız” dedim. 2-3 saat sonra aşağıdan cenazeler gelmeye başlamıştı. Bölgede de faali meçhul cinayetler oluyordu. Vedat Aydın ın cenazesi oldu. Bence buradaki 17 kişinin katili kimlerse bölgedeki 17 bin kişinin katilleri de aynı, daha doğrusu ülkede ki bütün faali meçhul kişilerin katilleri aynı genelde böyledir ve perde arkasındakiler gözükmezler. Örneğin Hrant Dinkin katilleri aynı olmasa da anlayış olarak aynıdır. Özgür ve demokratik yapı Türkiye de yerleşmediği sürece halkın demokrasiye katılımı ve demokratik mücadeleyi yükseltmediği sürece demin bahsettiğimiz katiller burada ve her yerde at oynatmaya devam edeceklerdir. Bizde burada insanların birlik olmasını ve birlikte örgütlenmesini dayanışmalarına sahip çıkmasını istiyoruz. Bölgede ki duruma da sahip çıkılmasını isteriz ki onlarda buradaki duruma sahip çıksınlar hâkim olsunlar. Bu anlamda düşünen ve mücadele eden bütün geçleri 12 Marta ve sonrasında mücadeleye çağırıyoruz.

Mustafa Ağır
12 Mart’ı derin devletin bir saldırısı olarak görmek gerekir. Çünkü toplumsal muhalefetin yüksek olduğu Gazi Mahallesinin susturulması gerekirdi. Ancak bu katliama sessiz kalmayan Gazi halkı ve demokratik kamuoyu sonraki süreçte farklı yollarla susturulmaya çalışıldı.
İlk önce ticari bir taksiden insanlara ateş açıldı ve olaylar başlamış oldu. Halk öldürülen dedeyi sahiplenip harekete geçince yeni cinayetler başlamış oldu. Gazi Mahallesi halkının direnç gösterip kendini korumaya çalışması ve kendini korurken 17 şehit vermesini birilerinin birilerine basit bir saldırısı gibi ele alamayız. Sünni halkın Alevilere yönelik bir saldırısı olarak da değerlendiremeyiz. Çünkü ilk yürüyenler arasında Karadenizli Sünniler de vardı. Bu provokasyonu büyütmek için bir çarpıtma olarak kullanıldı. Medyanın da bu sürecin parçası olduğunu yaşayarak gördük. 12 Mart günü muhtar Nevzat Altun makamında gazetecileri ağırlarken onlara olaylar hakkında bilgi verirken medya “Cem evinden aldığımız haberlere göre” diye haberler geçiyordu. Buradaki amaç Alevileri Sünnilere karşı kışkırtmaktı. Cem evindeki Alevilere saldırıyı “Sünniler yapmıştı” denildi oysa bunların hepsi yalandı. Gazi mahallesinde bu olaylardan sonra gazi dışında çalışan işçiler işlerinden atıldılar. Gazi mahallesinin ekonomik geliri yarı yarıya düştü ve insanlar ekmek kavgası peşine düştüler.
AKP hükümeti bunu yapıyor böldüğü toplumsal muhalefetinin ekonomik damarını kesiyor. Yani emekçilere saldırıyor. Böylece var olan toplumsal muhalefeti dejenere ediyor.
Şu anda geldiğimiz nokta aslında Türkiye’nin Gazi mahallesinde oynanan bu oyunların her yerde yapılıyor olması, sistem her yerde saldırıyor ekonomik ve sosyal damarınızı kesiyorlar.
Aslında bu katliam gösterdi ki güçler dengesi yer değiştiriyor yoksa bizim için değişen bir şey yok. Ha şimdi devlet yapmış ya da AKP nin derin devleti yapmış ne değişir? Sopa indiği zaman sopayı tutamadıktan sonra isterse babam olsun beni ezdikten sonra bir anlamı yok bu yönüyle biz emekçiler ezilenler birleşmek zorundayız. Emekçiler gerçekten birlik olmayı becerirlerse karşılarında herkes susacak. (İstanbul/EVRENSEL)

Veli Gülsoy  (Gazi Cemevi Başkanı ) ( kutu olsun )
12 Martta ben Gazi mahallesinde değildim Sivas’taydım. Basından devamlı takip ettim. Gazi olaylarının içeriğini çok iyi biliyoruz. Yapılan bir katliamdır. Bizi bu katliam kadar çok üzen bir konu da mahkemenin Trabzon’a taşınmasıydı.  İnsanlar gittikleri yerde kalacak yer bulamıyor burada zaten bir zulüm yaşayan halk Trabzon’a gönderilerek bir zülüm daha yaşatılıyor. Bizler bir daha Sivası, Çorumu, Gaziyi yaşamamak için ne yapmalıyız bu önemlidir. Bunu bir daha yaşamamak aklı ve mantığı kullanarak çocuklarımıza ve halkımıza zarar gelmeyecek şekilde demokratik haklarımızı korumak içinde birlikte hareket etmeliyiz.

Kaynak: (İstanbul/EVRENSEL)
http://www.vartositesi.com/   

Badan koyunde at yarislari duzenlendi

Badan köyü'nde 6 Mart tarihinde Muş Valiliği , Alpaslan Üniversitesi vb kurumların ortak çalışması ile Badan Muhtarlığının da işbirliği ile at yarışları organize edildi..Konuyla ilgili badan koyu sitesinde şu bilgilere yer verildi.
"Muş ilimiz Valiliği ve Spor il Müdürlüğü ilçe Kaymakamlığımız ve köy muhtarlığımızın ortaklaşa düzenledikleri atlı ve kızaklı kış sporları büyük bir katılımla ve coşkuyla gerçekleşti.

Yarışmayı Vali Yardımcısı , Spor İl Müdürümüz ve Muş Alpaslan Üniversitesinde yaklaşık 100 öğrenci ve Muş ve Varto ilçemizin çeşitli daire müdürleri ve yöre esnafları toplamda yaklaşık 250 kişilik grup katılarak takip etmiştir.

Gelen Misafirlerimize çok amaçlı kültür salonumuzda yöresel yemekler hazırlanarak ziyafet verildi. Burada köyümüzün özellikle çok amaçlı kültür salonumuzun eksiklikleri yetkililere bildirilmiş bu konuda destek istenmiştir.

Köyümüze gelen konukların köyümüzün yakın ilgisi ve sevgisinden çok memnun kaldıklarını söylemişlerdir.Köye dönük yapılan ve yapılması düşünülen projeleri destekleme noktasında yardımcı olacaklarını söylemişlerdir.

Muş Alpaslan Üniversitesinden gelen öğrencilerin köyümüzün muhtelif yerlerini özellikle deri iniyi gezerek çok keyif aldıklarını, köylülerimizin sıcak ilgisi karşısında müthiş mutlu olduklarını ifade etmişlerdir.

Yarışmaları TRT adına Muş Muhabiri Mehmet Aydın , sitemiz adına ise Devrim Uzunboylu takip ederek gerekli çekimleri ve resimleri çekmişlerdir

Yarışmalarda dereceye girerek kupa alan köylülerimiz ise şu şekildedir

Atlı Kızaklı Yarış

1-Emirhan Ak

2- Rojhat Vedat Kalkan



Erkekler At Yarışması

1- Mahmut Bingöl

2- Rojhat Vedat Kalkan

3-Ferhat(Keke) Kalkan



Bayanlar At Yarışı

1- Zelal Kalkan

2- Fatoş Vural

3- Pınar Bingöl

--------------------
Ayrıca vartositesi.com olarak şunu eklemek istiyoruz video görüntülerini kullandığımız TRT emekçisi Mehmet AYDIN ' ın da etkinlik organizasyonunda büyük emeği geçtiğini öğrendik, ona ve bu videoyu sitemize ulaştıran Xıdır Karataş arkadaşımıza teşekkür ediyoruz.
Badan köyündeki bu etkinliğin tüm köylerimize yayılarak sürmesini temenni ediyoruz.Kış aylarında yaşanabilir bir Varto için bu tür etkinlilkerin önemli olduğunun bilincindeyiz.
Emeği geçen herkesi kutluyoruz.
Üstteki Haber:www.badankoyu.net sitesinden derlenmiştir.
Konuyla ilgili Badankoyu.net emekçisi Alirıza VURAL' a haberdeki dayanışmasından ötürü teşekkür ediyoruz.

Liseli Ebru yasam savasini kaybetti !

Geçtiğimiz günlerde Minibüsün Çarptığı Ebru Yaşam Savaşını Kaybetti
07 Mart 2010 / 20:14
Muş'un Varto ilçesinde park halindeyken kendiliğinden hareket eden minibüsün çarptığı Ebru Yoloğlu, verdiği yaşam mücadelesini kaybetti.
Muş''un Varto ilçesinde park halindeyken kendiliğinden hareket eden minibüsün çarptığı Ebru Yoloğlu, verdiği yaşam mücadelesini kaybetti.

Hürriyet Mahallesi Hastane Caddesi İmam Hatip Lisesi pansiyonu arkasında Z.S.''ye ait park halindeki 25 AC 433 plakalı minibüs, kendiliğinden hareket ederek öğle yemeğinden dönen Ebru Yoloğlu (16) isimli kız öğrenciye çarpmıştı. Varto Devlet Hastanesi''ndeki ilk tedavisinin ardından Muş Devlet Hastanesi''ne kaldırılan ve 5 gündür burada yaşam savaşı veren genç kız, bugün hayatını kaybetti. Varto Cemevi''nde yapılan cenaze töreninin ardından Ebru''nun cenazesi, gözyaşları arasında Taşçı köyünde toprağa verildi.
 Kaynak:http://www.haberkapisi.com
www.vartositesi.com 

Labels

vartohaber (12) varto (8) Eğitim (6) 6.koğ festivali varto (5) Varto Belediyesi (5) alevi (4) 12 eylül (3) Badan köyü (3) Ferhat Sidar BİNGÖL Kalp nakli (3) Haber (3) RADYO GIMGIM Futbol (3) dersim (3) istanbul vartolular gecesi (3) izmir varto der (3) varto vakfı varto haber (3) Barış (2) Kesk Disk Türk iş miting kriz (2) Kocaeli (2) Muş Valisi (2) Varto seçimler oy oranları DTP AKP CHP (2) Vartoder (2) asker (2) barış grubu (2) dersimin kayip kizlari (2) iki dil bir bavul özgür doğan (2) kardeşlik (2) kültür sanat (2) organ bağışı (2) radyo gımgım (2) referandum (2) trt6 trt şeş (2) türkiye 1.si (2) varto belediye başkanlık seçim (2) varto yüksek okulu (2) xamurpet gölü hamurpet turizme açılıyor (2) Üniversite (2) çaylar (2) - (1) 1 kasım kampanyası soyguna hayır sabite hayır (1) 7.VARTO koğ festivali (1) 7.koğ festivali (1) Alpaslan Üniversitesi (1) Anadolu (1) Anayasa Mahkemesi (1) Bingöl (1) Daimi (1) Demokratik acilim (1) Deniz (1) Dersim Katliamı (1) Dtp (1) Ekin TV (1) Ernesto che guevara (1) Eşrefoğlu (1) Fırat Güneş (1) Gazi Katliamı (1) Gola Kesqe (1) Gülşen Değer (1) Hadise eurovision Düm tek tek (1) Halepçe katliamı (1) Haydar selçuk (1) KOMA GIMGIM (1) Kayıp Şarkılar (1) Kemal soyer (1) Luwi (1) Maraş Katliamının 30.yılı (1) Mehmet Yıldız (1) Miting (1) N (1) Newroz (1) Nurhayat Sağlam (1) Polemik (1) Röpörtaj şahturna (1) Sakina Teyna (1) Siya Korta (1) Sofyan köyü varto (1) TEKEL direnisi (1) Tarih (1) Tural (1) Turk Telekom (1) Varto Belediyesi seçimleri (1) Varto Vakfı (1) Varto Üniversite (1) Vartosanat (1) Yılanlı köyü inali (1) arkeoloji (1) bana iyi bak general (1) barajlara hayır (1) bds (1) berfin (1) berlin varto der (1) beşiktaş (1) bjk (1) boykot (1) civarkan (1) darbe (1) demir çelik (1) deprem (1) dersimspor (1) devrimden sonra (1) din (1) dünya sampiyonu (1) ege (1) elektrik (1) evet (1) festival (1) futbol (1) gazete (1) general (1) gestemerde (1) hawtemal (1) hayri bingöl (1) hayır (1) hızır çeşmesi (1) ihsan yüce üzerine (1) izmir varto gecesi (1) kadim tan vartolu emekçi (1) kapatma davasi (1) kartaldere (1) kayak (1) keranlıx dayanışma gecesi (1) kora (1) kox festivali 2010 (1) kurtçe tv (1) lazonya (1) luvi (1) munzur (1) mus rekabet lisesi (1) mutlu haner (1) nazım uzunboylu (1) nilufer akbal trt 6 (1) omcalı (1) orhan yılmazkaya (1) raqasan varto dayanısma gecesi (1) raqasanlı öğrenciler (1) savaş (1) sel savaş (1) selma kociva (1) sevda (1) seçim- (1) sibel akdağ varto (1) silikozis kot isçileri (1) sivas anması 2 temmuz 2009 (1) sofya doğanca köyü (1) sonuçlar (1) sınav (1) sırrı sakık (1) taraf (1) tatan (1) teknedüzü (1) trafik kazası (1) tunceli (1) türkü (1) tıp (1) varto EML (1) varto depremi (1) varto kaymakamlığı (1) vartoda üniversite kuruluyor (1) vartolu (1) vartolular derneği varto-der (1) vartolular gecesi (1) vartositesi (1) vartoya üniversite (1) vicdani red (1) yar belli degil özgür demirhan (1) yazar (1) zazaca zazaki dil kampanyası (1) Önder Özdemir (1) çayçatı köyü gundemiran eğitim anaokulu usta öğretici başarı (1) çevre (1) öykü (1) özellestirme (1) Şervan Taş (1) Şirinler 50 yıldır komünizmi anlatıyor (1)