vartositesinin 2008-2011 dönemi kayıtları burada. Ancak 2011-2012 ve daha sonrasının güncel kayıtları için lütfen www.vartotv.com adresine gidiniz

vartositesi yenilendi

vartositesi yenilendi
Gitmek için tıklayın !

İst.Vartolular derneginde yeni yonetim belirlendi


İstanbuldaki Vartolular Derneği bütün kongre süreçlerini tamamladı.
Dernekler yasasına göre 3 yılda bir zorunlu olarak yapılması gereken kongreler, yine tüzük gereği şubelerde 2 ay önce tamamlanmıştı.

Bugün Gazi Mahallesinde yapılan toplantı (en son oluşturulan Varto-Der Gazi Şubesinde ) gerçekleştirildi. Saat 14.30 ile 17.00 arasında yapılan kongreye daha evvel yapılan şube kongrelerinde Şube Üyeleri arasında yapılan oylama sonucu Delegeliklerine karar verilen 3 Şubeden 5’ er delege ve Şube Başkanlarının doğal delege olarak iştirakiyle gerçekleştirildi.

Yapılan oylama sonucu,Vartolular Derneği Genel Merkez yeni yönetimi şu isimlerden oluştu;
Yönetim Kurulu (ASIL]
Çayan SARIKAŞ –Genel Başkan
Eylem BİNGÖL-Genel Sekreter
Harun KAYA-Halkla İlişkiler
Gürsel ÖZBEY-Sayman
Hakkı FIRAT-Yk. Asıl Üye

Denetim Kurulu ( ASIL)
Hüseyin ASLAN
Veli BEYAZGÜL
Ali Rıza ARAS


Genel Merkez Kongresinde ayrıca ele alınan ve kabul edilen tüzük değişiklikleri de şöyle sıralanıyor.*Yönetim kurulu asıl üye sayısı 11 kişiden 5 kişiye düşürüldü.*Şubeler üye sayıları 500 'er kişi olana kadar eşit delege sayısı olan 5 kişi üzerinden Genel Merkezi oluşturmak üzere aday bildirmeye devam edecekler.*Genel Merkez geliri 3 Şubenin üye ödentilerinden 1/3 lük oran üzerinden oluşacak.

Söz konusu toplantıda ilki İsviçre'de kurulan Varto Vakfının Türkiyedeki ilk temsilciği olarak İzmir'de kurulan Varto Vakfına dernek tüzel kişiliğinin katılabilmesi için Yönetim Kuruluna tam yetki verilmesi de kabul edildi.

Daha önce kongrelerini tamamlayan 3 Şubenin yönetimi ise şu isimlerden oluşmuştu;


EYÜP (NURTEPE) ŞUBE YÖN.KUR.
İlhan BALLIKAYA - Başkan
Gülizar KARAGÖL-Başkan Yardımcısı
Hüseyin SARIKAŞ - Sayman+Lokal Müdürü
Musa YILDIZ -Üye
Kemal GÜRHAN-Üye

ÜMRANİYE ŞUBESİ YÖN.KURULU
Hıdır YAVUZ -Başkan
Hüseyin DEMİR
Haydar BİNGÖL
Ali Haydar YAMAN
Güzel EREN

GAZİ ŞUBESİ YÖNETİM KURULU
Hakkı ACAR - Başkan
Mehmet DOĞAN
Turabi GEDİK
Cengiz ALTUN
Ayhan TEPELİ



VARTOTV

Anadolu'da farkli olmak zor is-Alinti-Radikal


Türkiye’de farklı olmak’ araştırmasına göre Anadolu’da ‘laiklik’ zor: Kokteyllerde içki ayrı odada içiliyor, pantolonlu kadını komşuları uyarıyor...

‘Türkiye’de Farklı Olmak, Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler’ araştırması, Anadolu’nun ünlü ‘hoşgörüsü’nün sözde kaldığını ortaya koydu. ‘Mahalle baskısı’nın örneklerle anlatıldığı araştırmaya göre büyük kentlerde dışlandığını söyleyen başı kapalı kadınlara karşı Anadolu kentlerinde açık gezen kadınlar tepki çekiyor.

Ramazanda yiyip içmek hâlâ çok zor, ev arayan öğrencilere ‘Namaz kılar mısın?’ diye soruluyor, otobüste Türkçe bilmeyen akrabalarından telefon gelen gençler, Kürtçe konuşmamak için tek laf etmeden telefonu kapatıyor, Alevilik’le ilgili ‘yanlış bilinenler’ hâlâ nesilden nesile aktarılıyor.

Gazeteciler İrfan Bozan, Tan Morgül ve Nedim Şener, Boğaziçi Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Projesi ve Açık Toplum Enstitüsü desteğiyle ‘Türkiye’de Farklı Olmak, Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler’ konulu bir araştırma yaptı.

Prof. Dr. Binnaz Toprak’ın proje sorumluluğunu yaptığı araştırma Erzurum, Kayseri, Konya, Malatya, Sivas, Batman, Trabzon, Denizli, Aydın, Eskişehir, Adapazarı ve Balıkesir olmak üzere 12 ilde ve İstanbul’un Sultanbeyli ile Bağcılar semtlerinde gerçekleştirildi. Araştırma için 401 kişiyle derinlemesine mülakat yapıldı.

Görüşme yapılacak kurumlar CHP il örgütleri, Atatürkçü Düşünce Dernekleri, Eğitim Sen, Eğitim İş, Pir Sultan Abdal Dernekleri, Hacı Bektaşi Veli Dernekleri, Cem Vakfı, yerel medya kuruluşları, üniversiteler, öğrenci kulüpleri, kadın kuruluşları, Ticaret ve Sanayi Odaları, hastaneler ve Tabip Odaları olarak belirlendi. Öğretmenevleri, Alevi mahalleleri, kadınların örgütlendiği sanat evleri, türkü evleri gibi pek çok yerde görüşmeler yapıldı.

Din ve muhafazakârlık baskısı

Amaç küçük Anadolu kentlerindeki farklı kimlik ve yaşam tercihi olan kişilerin ‘din ve muhafazakârlıktan’ kaynaklanan baskı ve ‘ötekileştirme’yle karşı karşıya kalıp kalmadıklarını saptamaktı. İslami hayat tarzını seçmiş olanların karşılaştıkları baskı kamuoyunda tartışıldığı ve birçok araştırma yapıldığı için ‘laiklere karşı ayrımcılık’ incelendi.

Sonuçlar yaşam tercihlerinden kaynaklanan toplumsal baskıyı, ramazanda kamusal alanda yaşanan sorunları, Aleviler ve Hıristiyanların karşılaştığı ayrımcılığı çarpıcı örneklerle ortaya koydu. Bu arada çalışmanın tüm Türkiye nüfusunu temsil niteliğine sahip olmayan bir örneklemle yürütüldüğü ve genellenemeyeceği de vurgulandı.

Kot üstüne kazak hayal

* Kayseri’de bir kadın derneği üyesi, yeni taşındığı apartmanda komşu kadınlardan ‘pantolon giymenin kendisine hiç yakışmadığı’ tepkisini aldı. Pek çok kez Kayseri’deki kapalı kadınların pantolon giyen kadınlara ‘hatlarınız belli oluyor, bizim erkeklerimiz tahrik oluyor’ dediklerini duymuştu.

* Adapazarı’nda bir kadın, arkadaşının ev eşyası satan bir firmanın tanıtım toplantısına katıldığını, salonda kendi dışında başı açık tek bir kadın olduğunu, salondaki bir kadının ‘Başı açıklara ölüm’ diye bağırdığını anlattı.

* Erzurum’da genç bir kadın: “Erzurum’da diz üstü etek, askılı bluz zor görürsünüz. Hanımlar özellikle basen bölgesini mutlaka kapatma ihtiyacı hissediyor. Ten rengi çorap giyemiyor. Kent dışından gelen öğrenci arkadaşlarımız bile, bir süre sonra bakıyorlar ki, fark etmeden kol boyu uzamış. Kot pantolon üzerine mümkün değil bir kazak giyemezsiniz. Pardösü giymek zorundasın. Yoksa ayıplanır.”

* Batman’da bir kadın kuruluşundaki görevli iki yıl önce bir genç kızın gittiği düğünde pantolon giydiği için öldürüldüğünü anlattı.

* Denizli’deki bir kadın öğretmen içkili mekânların kent dışına taşınmasını eleştirdiği, öğrencilere cihat çağrısı yapan kitap dağıtılmasını ortaya çıkardığı için tehdit edildiğini anlattı.

* Malatya’da ADD yetkilisi, verdikleri içkili kokteyllere kentteki devlet görevlilerini de davet ettiklerini ancak eskiden içki bardaklarını garsonlar dolaştırırken şimdilerde içki masasının bir başka odaya konulduğunu, kimi davetlilerin içki olduğunu görünce cin çarpmış gibi geri döndüklerini anlattı.

Alevi gençlere ilk soru ‘mum söndü’

* Aydın’da başka kentlerden okumaya gelen Alevi gençler, bir Alevi kadına üniversitede tanıştıkları arkadaşlarının kendilerine ilk sordukları sorunun ‘mum söndü’ olduğunu söyledi.

* Sivas’ta CHP il örgütünde etkin bir Alevi, Sivas’ın ileri gelen devlet adamlarını köyüne iftar yemeğine çağırmış, ancak hiçbiri gelmemişti. Niye gelmediklerini şöyle cevapladı: “Çünkü Alevilerin kestiği yenmez.”

* Sultanbeyli’de liseli Alevi bir genç kız okulda kimseye Alevi olduğunu söylemediğini anlattı. Bir sınıf arkadaşı kendisine “Tokatlıyım ama Alevi değilim” demiş. Bu açıklamayı yapma nedeni: “Aleviler gibi olmak istemem. Oruç tutmuyor, namaz kılmıyor, abdest almıyor, mum söndü yapıyorlarmış.”

* Sultanbeyli’deki bir kişi Sünni bir kadının başka bir kadına ‘Bunlar Alevi, Kızılbaş. Ekmeğe tükürüp sana öyle verirler’ dediğini duyduğunu anlattı.

* Sivas’ta Hacı Bektaşi Veli Derneği’nden bir yetkili çocukluğunda yaşlı Alevilerin sakalına katran sürüldüğünü ve arkalarına teneke bağlandığını unutamadığını söyledi.

* Erzurum’da ‘Haydar’ adlı esnaf, ismi Alevilere has olduğu için Sünnilerin kendisinden alışveriş yapmadığını söyledi.

Kayseri’de küpeli olmak
* Kayseri’de bir türkü evindeki erkek öğrencilerden biri uzun saçlarını kestirmiş, küpesini çıkartmıştı. Yolda karşılaştığı kişilerin kendisini durdurup ‘Ulan annene benzeyeceğine, babana benze’ dediğini söyledi.

*Erzurumlu bir üniversiteli renkli tişörtler giydiği için mahallesindeki gençler tarafından tartaklanmıştı.

* Malatya’da Atatürkçü Düşünce Derneği Üyesi bir kişi anlattı: “Dergi çıkaracağız, reklam alıyoruz. Esnaf bize ‘Tamam size para verelim ama reklamımızı koymayın’ diyor. Bizim dergide isimleri görünürse dışarıdan gelecek tepkilerden korkuyorlar.”

‘Abla, eziverirler...’
* Adapazarı Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi bir kadın, bir polisin kendisine ‘Abla yeşil ışıkta karşıya geçerken bile dikkat et, eziverirler, sonra da kaza süsü verirler’ dediğini anlattı.

Kiraya ‘oruç zammı’

* Erzurum’da CHP il yönetiminden bir kadın Atatürk Üniversitesi öğrencisi Sivaslı bir gence üniversitedeki ülkücüler tarafından dayak atıldığını ve ‘Hem Sivaslısın, hem Alevisin, hem de solcusun, başta alternatifin yok yiyeceksin bu dayağı’ dediklerini söyledi.

* Adapazarı’nda erkek bir üniversite öğrencisi aynı evde birlikte kaldığı arkadaşlarıyla balkonda yemek yerken kapıya polis gelmiş, haklarında şikâyet olduğunu bildir mi! Şikâyet konusuysa balkonda şortla oturmalarıydı. Şikâyetçi karşı apartmanda oturan kadınlardı.

* Trabzon’da bir öğrenci ev tutarken ‘Namaz kılar mısın’, ‘Oruç tutar mısın’ diye sorulduğunu, bir arkadaşının ramazanda evde kola içerken ev sahibine yakalandıklarını, bunun üzerine o gün kiralarının artırıldığını anlattı.

Diyarbakırlı mı, hâşâ!
* Balıkesir’de bir kız öğrenci hastanede yaşadığı tartışmada kendisine hak veren etraftaki bir gencin, Diyarbakırlı olduğunu öğrenince ‘Hâşâ’ diyerek yanından ayrıldığını söyledi.

* Balıkesir’deki öğrenciler otobüste Türkçe bilmeyen yakınlarından telefon geldiğinde karşılarındakilerin yüzüne telefonu kapattıklarını, sonra arayıp izah ettiklerini belirtti.

*Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi arkadaşıyla gittiği bir internet kafede Kürtçe konuştukları için uyarıldıklarını, ‘diklenince’ dayak yediklerini anlattı. Arkadaşı, ertesi gün annesine telefonda “Kürtçe konuştum kafam delindi, artık dikkat ediyorum” dedi.…

Türkiye’de farklı olmak’ araştırmasından örnekler: Alevi bir işçi ramazanda cebinde ekmekle ‘yakalanınca’ mide hastalığını belgeleyip yeme izni kopardı. Cuma saatinde namaza gidilmese de kepenk kapatmak şart

Araştırma sonuçlarına göre, kamusal alanda oruç ve namaz baskısı ile Fethullah Gülen cemaatinin eğitim ve ticaretteki etkisini de gözler önüne serdi. 12 il ile İstanbul’un Bağcılar ve Sultanbeyli ilçelerinde yapılan araştırmada anlatılan örneklere göre, ramazanda ‘oruç tutuyor’ gibi yapılıyor. Cuma günleri namaza gitmeyen esnaf bile namaz saati kepenkleri indiriyor, kamu kurumlarında çalışanlar topluca gidilen namazlara katılıyor.

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi, siyaset bilimci Prof. Dr. Binnaz Toprak ile gazeteciler İrfan Bozan, Tan Morgül ve Nedim Şener’in, Boğaziçi Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Projesi ve Açık Toplum Enstitüsü desteğiyle il il gezerek yaptığı araştırmadan, ‘farklı olan’a yönelik mahalle baskısı örnekleri:

‘Subay kızı oruç tutmaz’

* Erzurum’da subay çocuğu bir liseli, ablasının meslek lisesinde okuduğunu, ancak arkadaşlarının, subay kızı olduğu için oruç tuttuğuna inanmadığını anlattı.
*Erzurum’da konuşulan pek çok kişi öğretmenevinde bile ramazanda yemek verilmediğini, açık olan lokantaların halktan gelen baskılarla kapatıldığını, açık kalmayı başarmış tek bir lokantanın ve birkaç Alevi kahvesinin ise ramazan ayında camlarına perde örttüklerini anlattı.

* Trabzon’da bir kız öğrenci, kantindeki çalışan kadının kendisine “Benim ilkokula giden çocuğum bile oruç tutuyor, sen utanmıyor musun, yemek yok” dediğini anlattı.
* Kayseri’de İslami kesimden birine ait büyük işletmede çalışan Alevi işçi, ramazanda cebine sakladığı ekmeğin fark edilip elinden alındığını anlattı. İşçi, midesinin rahatsız olduğunu doktor raporuyla belgeledikten sonra yemek yenmesine izin verildiğini söyledi.

* Trabzon’da bir öğrenci ramazanda sokakta sigara yaktığını, yanına gelenlerin ‘Sen ne yapıyorsun lan’ diyerek kendine tokat attıklarını söyledi.

Profesöre kantinde taciz

* Erciyes Üniversitesi’ndeki bir öğretim üyesi, ramazan ayında kantinden çay alıp sigara içtiğini, yanına gelen bir ülkücünün ‘Profesör olmuşsun ama adam olamamışsın’ dediğini ve 150 kişinin kantini terk ettiğini anlattı.
* Adapazarı’nda bir liseli, öğretmenlerin ‘cuma’ya gidecek öğrencilere izin verdiklerini anlattı.

* Batman’da bir öğretmen cuma günleri namaz saatlerinde derslerin boş geçtiğini söyledi.

* Konya’daki bir doktor, eczacıların cuma namazına gitse de gitmese de ortadan yok olduklarını, ancak eczanenin bir kalfa gözetiminde açık kaldığını, son zamanlarda buna dahi cesaret edilemeyip kepenklerin indirildiğini söyledi.

* Kayseri’de Alevi bir esnaf, merkezi yerlerde çoğu Alevi’nin cuma namazı sırasında kepenk kapattıklarını belirtti. Kayseri Atatürkçü Düşünce Derneği üyesi bir kişi ticaret yapanların mutlaka cumaya gittiklerini belirtti, “Ama dürüstlük yoktur. Gitmeyen ortada dolaşmaz, camiye gittim numarası yapar” dedi.

‘İş’ nedeniyle hacca

* Malatyalı bir işadamı, çevrelerinde iş alamama kaygısıyla içkiyi bırakan, umreye, hacca giden çok kişi olduğunu anlattı.

* Devlet hastanesinde çalışan bir teknisyen kadrolaşmaya dair başından geçen bir olayı şöyle anlattı:

“Benim yerime bir başka arkadaş geldi. Ne inşaattan anlar, ne de teknikten. Tek meziyeti AKP sempatizanı oluşu. Bizim 20 kişilik ekibin başına teknik sorumlu olarak getirildi ama hiç kimseye, hiçbir ustaya, hiçbir kalifiye elemana ‘Şu işi şöyle yap’ diyebilecek beceriye sahip değil.”

* Sivas’ta bir sağlık çalışanı, çalıştığı hastanede iki -üç yıllık tecrübesi olanların müdür ya da müdür yardımcılığına atandığını, Diyanet İşleri Müdürlüğü’nden hastaneye atanan imam hatip lisesi kökenli birisinin önce ambar memurluğuna oradan da hastane müdür yardımcılığına yükseltildiğini söyledi.

* Konya’da bir öğretmen ilköğretimde kızların okul kapısına kadar başörtülü olmalarını müdüre şikâyet edince, üç mahalle muhtarı ve 80 velinin görevden alınması için valiliğe dilekçe yazdığını anlattı. Bunun üzerine ‘sürgün’ edildiğini söyleyen öğretmen, bir başka sefer de, okul komisyonu tarafından onaylanan 23 Nisan konuşması nedeniyle ilköğretim müfettişinin kendisine maaş kesme cezası verdiğini söyledi.

* Aydın’da bir kamu çalışanı Cumhuriyet gazetesi okuduğu için şeflerinden tepki aldığını anlattı.

Tarihçiden Sünnilik dersi

* Sultanbeyli’de bir lise öğrencisi tarih öğretmeninin tarihi konular yerine çoğu kez Sünni Müslümanlık hakkında bilgi verdiğini, İstanbul’un fethini anlatırken Hıristiyanlardan ‘dangalaklar, geri zekâlılar’ diye bahsettiğini söyledi. Aynı öğretmen öğrencinin anlatımlarına göre başı açık kadınları köpeklere benzetiyordu. Biyoloji öğretmeni ise Sivas’taki Madımak Oteli olayına karışanların hapiste cezalarını çektiklerini, öte yandan yakılanların da yanarak cezalarını çektiklerini söyledi.

Cemaat evleri, öğrencilerin peşinde

* Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden bir öğrenci: “Liseyi okuduğum kentte iki dershane vardı. Ben cemaate ait olana gittim. Üniversiteyi kazanır kazanmaz telefon açtılar. Seni götürüp kaydedeceğiz dediler. Trabzon’a dershaneden bir hocayla geldik. Arabada yedi öğrenciydik. Hoca beni burada birine teslim etti. Ev tutuldu, eve yerleştim.”

* Erzurum’da bir öğretmen, ikinci sınıfta olan ve seviye tespit sınavından matematikte yüksek performans gösteren çocuğunu cemaat okuluna göndermesi için yapılan ısrarlardan dert yandı.

* Aydın’da bir öğretmen başarılı bir öğrencisinin performansının birdenbire düştüğünü ve sürekli uyukladığını fark etmişti. Nedenini araştırdığında 6. sınıf öğrencisi çocuğun kaldığı cemaat yurdunda sabah namazına uyandırıldığını, namazdan sonra da okul saatine kadar Said- i Nursi kitapları okuduğunu anlattı.
* Sivas’ta bir üniversiteli, “Siz ‘koyu solcuyum ama cemaat evine girmek istiyorum’ deyin, hiç kimse size karşı koymaz” dedi.

* Kayseri’de üniversiteli bir genç kız, ÖSS’ye hazırlandığı sırada kütüphanede ders çalışırken, ezan okunduğu için camiye gittiğini anlattı. Dönüşte kitabında bir not bulmuştu. Notta ‘Camiye gittiğinin farkındayım, sana yardımcı olmak isterim’ yazıyordu. Notu yazan yanındaki üniversite öğrencisiydi. Birkaç kez kaldığı eve gitmişti. Ülkücü olduğunu ve sigara içtiğini söylediği halde dışlanmamıştı. Kız, ‘Derslerde yardımcı olup yavaş yavaş içlerine çekerler’ dedi.

* Kayseri’de bir kız öğrenci kısa süre kaldığı ‘Işık evleri’nin kurallarını şöyle sıraladı:
“Erkek arkadaşın olmayacak, saat 6’da eve geleceksin, 10’a kadar lise öğrencilerine ders vereceksin, 2.sınıfta hâlâ ‘çöm’sündür, 3. sınıfta abla olursun, 1. ve 2. sınıf öğrencilerine ders vermeye başlarsın, 4. sınıfa geçtiğinde yerini 3. sınıfa geçenler devralır.”

* Sivas’ta bir kız öğrenci farklı evlerde kalan kız ve erkek öğrencilerin birbirleriyle isterlerse evlenebileceklerini, bu amaçla açılan defterlerde adayların fotoğraflarının olduğunu anlattı.

Kaynak:RADİKAL gazetesi (19 aralık 2008)

Vatandas-siyaset iliskisi - Gunduz ISIK

VATANDAŞ- SİYASET İLİŞKİŞİ

“Çözümde görev almayanlar problemin parçası olurlar”(GOETHE)

Yine siyaset günleri geldi çattı! Vatandaş kıymete bindi. Vatandaş adına siyaset yapmaya çalışan ve çok da birbirine benzeyen çeşitli partiler! Yalnız, birbirine olan benzerliklerini de hep saklamaya çalışıp, diğerlerinden farklı olduklarını ve ‘vatandaştan’ yana! En doğru siyaseti kendilerinin yaptığını ifade eden bu ‘çeşitli partiler’ karsısında, vatandaşın nasıl davranacağı sorunu çok önem arz etmektedir diye düşünüyorum.

Yahu! 30–40 yıldır farklı ararlıklarla belimizi büken ekonomik ve sosyal krizler yaşadık. Yasadıklarımızı anlamaya çalışırken! Yeni siyaset yüzleri öne çıkarılıp bize umut pompaladılar. Yaşanan krizlerin, yoksulluğun, işsizliğin, üretememenin ‘gerçek sebepleri’ hep çarpıtılarak, bundan sonrası için benzer sorunların yaşanmayacağı aldatmaları dayatıldı vatandaşa! Derken, siyaset: ‘vatandaşı kandırma sanatı’ olarak yeni bir meslek haline geldi. Siyasetten bahsetmez olduk. Vatandaşa göre siyaset demek: ‘menfaatler’ için yalan söylemek demektir seklinde yorumlanmaktadır günümüzde.

Umut ışığı olarak; küresel dünyaya hâkim olacak Neo-Liberalizm’in(serbest piyasa koşularının) reçetesini sundular. ‘Kamusallaşmaya’ karşı ‘özelleştirme’ dediler. Rekabete dayalı piyasa koşuları dediler!, reel üretimin artırılacağı ve kalitenin yükseleceği, ‘kalkınmanın’ ve ‘büyümenin’ bu paralelde artacağı vaatleri ille vatandaş ikna edildi.

Bu gün için de görünen sonuca baktığımızda, bu ikna yöntemine; vatandaş, bundan sonrası için inanacak mı? İnanmayacak mı? Durumu, günümüz siyasetinde belirleyici olacağına inanıyorum.

Vatandaş diyor ki :
Yine ekonomide resesyon(durgunluk )hali, ‘var olan işini’ kaybedenler ile birlikte dahada büyüyen issizlik sorunu, iflas eden şirketler, kapatılmakla karşı karsıya kalan fabrikalar, büyümedeki gerileme, ekonomideki daralma, üretimsizlik gibi sorunların sebeplerini sorgulayarak ?….

Tarihsel derinliklerimizden bu güne kadar gelen tabuları, ulusal bağımsızlığı, özgürlükleri, insan hakları ve demokrasiyi; kimlerin, nasıl yorumladığını sorgulayarak?...

ABD ve AB ile olan ilişkiler paralelinde, uluslar arası finans çevrelerine olan bağımlılığı(Dünya Bankası, Uluslar arası Ticaret Örgütü, Uluslar arası Para Fonu)gibi, “Kolektif Emperyalist” güçlerin çıkarları adına oyuna gelmemeği, yorumlayarak ve sorgulayarak?..

Komsularımızla ilişkilerimizin boyutunu hesaba katarak, özellikle ABD ve müttefiklerinin yakın coğrafyamızın içinde bulunan ‘Ortadoğu’ ülkelerine karsı geliştirdikleri çıkar ilişkilerin aleti olmama noktasında (Büyük Ortadoğu Projesi)oyuna gelinmemesi için, olup biteni yorumlayarak ve sorgulayarak?

Vatandaş olarak, tümüyle bu saydığımız temel ilkeleri göz ardı etmeyen bir siyaset arayışı içinde olabileceğimizi ifade edebiliyorsak doğru yolda olduğumuza inanıyorum…

Artık birilerin ‘rant ilişkileri’ adına malzeme olmak istemiyorum diyor vatandaş. Bilincimi ve irademi doğru kullanarak, yasadıklarımdan dersler çıkararak siyasi tercihimi özgürce kullanmak istiyorum diyor vatandaş!....

“Değişim –Dönüşüm” kösesi de diyor ki : Vatandaş, çıkarlarını doğru tahlil edebildiği ve siyasi tercihini özgürce kullanabildiği kadariyle, geleceğinin aydınlık günlerine hizmet etmiş olabilir…. Saygılar-sevgiler…

SENİ DÜŞÜNMEK

Seni düşünmek güzel şey,
Ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey…
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum…
Nazım HİKMET


Gündüz IŞIK
Gunduz1956@hotmail.com

WWW.vartositesi.COM

Maras katliaminin 30'uncu yili Adana'da protesto edilecek !


30. YILINDA MARAŞ KATLİAMI’NI UNUTMADIK… UNUTTURMAYACAĞIZ!
Maraş katliamının üzerinden 30 yıl geçti. Bu katliamda sorumluluğu bulunanlar ya hiç yargılanmadan “kurtuldu” ya da göstermelik yargılanıp (!) beraat ettirildi; katliamın asıl planlayıcılarıysa hiç konuşulup gün yüzüne çıkarılamadı. Çünkü Maraş katliamı tasarlanırken senaryonun en önemli parçası, katliamcıların önce korunması, sonra zaman içerisinde, “suçsuz ilan edilip unutturulmasıydı ”. Katliamcıların asıl amacı, 12 Mart askeri diktatörlüğünden sonra gelişmekte olan özelde emekçi hareketini, genelde solu-toplumsal muhalefetin yükselişini durdurmak ve 12 Eylül askeri darbesine zemin hazırlamak için, halklar ve inançlar bahçesi olan Maraş’ta Alevi, solcu, demokrat insanları kıyıma uğratıp, sağ kalanları ise baskı altına alarak, sindirme ve korku psikolojisi ile göçe zorlamaktı. Başarılı olan bu senaryonun, CIA’dan ve onun yönlendirdiği devlet içindeki derin güçlerinden icazet alınmadan yapılması mümkün değildi. Zaten katliamda başaktörün “DERİN DEVLET” olduğu yıllar sonra Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in arşivinden çıkan “bilgi notu”nda ortaya çıktı. Sivas’ta 33 canımızın yakıldığı katliam için “Biz Sivas’taki şeriatçı örgütlenmenin gücünü ve herhangi bir kalkışmada ne kadar sürede kontrol altına alınabileceğini görmek istedik. Ama ipin ucu kaçtı, saldırganlara hâkim olamadık” diyen “DERİN DEVLET” anlayışı, tarih boyunca gerici, şeriatçı, faşist güçlerle kol kola idi. Aynı karanlık güç odakları Madımak Katliamı’ndan önce Sivas’ta (4 Eylül 1978 olayları) ve Çorum’da idi. Zira bu anlayışın var olma nedeni, yaşamsal dayanaklarını ve hizmet ettiği amacı ayan beyan ortaya koymaktadır. Baba İshak ve Yarenleri’nden, Yol Ulumuz Pir Sultan Abdal’a, Deniz Gezmiş’e, 12 yaşında semah dönmek için gittiği Sivas’ta yakılan Koray Kaya’dan, 12 Yaşında 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz’a kadar yaşanan tüm cinayet ve katliamların sorumlusu aynı organize güçlerdir. Bu organize güçleri örten perde, gelip geçen çeşitli hükümetler ve şu anda iktidarda bulunan AKP hükümeti tarafından da özenle korundu, ilgili arşivler açılmadı. Katliamları yapanlar değil, gündeme getirenler suçlu görülmekte; “yarayı kaşımayın, tarihi tarihçilere bırakın” gibi kurnazlıklarla katliam ve katliamcılar unutturulmaya çalışılmaktadır. Maraş’ta insanlık dışı kıyımın vicdanlarımızda yarattığı utancı hep birlikte temizlemenin, katliamlarla yüzleşmenin ve gerçek faillerin bulunmasının gerekliliğine inanıyoruz. Maraşların unutturulmasının sonucu olarak, farklı kimlik ve inançtaki her insanın can ve mal güvenliğine yönelik tehditlerin bugün dahi artarak devam ettiğini görüyoruz. Türkiye, geçmişindeki bu utancı temizlemek, geleceğini de aydınlatmak zorundadır. Bizce bunun çözümü katliamın, gizli servislerdeki arşiv belgelerinin açıklanması, karanlıkta kalmış gerçek faillerinin bulunması ve Alevilerden özür dilenmesidir. Yeni Katliamlar yaşanmaması için Maraş’ın unutturulmasına yönelik girişim ve çabalara set çekmek, toplumun ve devletin yüzleşmesini sağlamak önem taşımaktadır. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, çok sesliliği, farklılıkları ahenk içerisinde bir arada yaşatma kültürünü savunurken, bunu tahrip eden karanlıkta kalmış bütün katliamların aydınlığa kavuşturulması içinde kararlı bir şekilde mücadele vermeyi amaç edinmiştir; bunun için laikliği, emeğin özgürleştirilmesini, bireysel hakların geliştirilmesini, devletin demokratikleştirilmesini savunan güçlerle omuz omuza olmayı önemser. Bu mitinge vereceğiniz desteğin, farklı kültürlerin ve inançların bir arada yaşayabileceği bir Türkiye özleminin gerçekleşmesine katkı sunacağını ve Maraş katliamını unutturmak isteyen çevrelere etkili bir cevap olacağını düşünüyoruz. Bu yüzden 21 Aralık’ta Adana’da yapacağımız mitingde yoldaşlık ve musahiplik bekliyoruz.

MİTİNG: 21 ARALIK 2008 PAZAR ADANA
Toplanma Yeri : Saat 12,00 Mimar Sinan Anfi Tiyatro Önü Miting :
Saat 13,00
Uğur Mumcu Meydanı
KONUK SANATÇI: EMEKÇİ-FERHAT TUNÇ
PİRSULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ
ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU’NUN DESTEĞİ İLE
Kaynak:sendika.org.tr

Firat Gunes'in ilk klibi gule vartositesi'nde


Vartolu Sanat emekçisi Fırat Güneş ilk klibini rojdayla birlikte düet yaptığı ve büyük beğeni gören Gule adlı klama çekti.


Sanatçıdan yapılan açıklamaya göre klip her gün 9.45 - 14.30 - ve 17.00 de hayat tv deki müzik programı içerisinde dönmeye başladı.Vartotv-varto sitesi olarak sanatçıya bir kez daha başarılar diliyor ve
Sizler için Gulenin sözlerini varto sitesine aktarıyoruz
Gule:
Gula mı wi urzera Gulé
Hewné xo ki berzé da Gulé
Dewa ma talan kerda Gulé
Kedxwaru xé hayına
Ravér bé gulam ravérbe
Kam xayıno tı caverde
Nergizo gule zımzımo
Nınga roné gımgımo
Waré kalo seré kemeri
Né şona zeré mı se bıkeri
Ez ké amo be ma şime
Ma bime vergé teveri
Gola saré ware mabo
Ez qé here kewto tı şo
Goşkar baba wayıré mabo
Fırat vano piya şime
Seyit nesemi de hevalbime
Roj vejiya diyare koğede
verba gımgımi şime

Vaten u Muzik:Fırat Güneş

Vartonun Çığlığı-vartositesi.com

İzmirdeki Vartolular 21 Aralikta toplaniyorlar

13 Aralık Cuma akşamı Çiğlide Belediye Hizmet binasında bulunan Erzurumlular derneğinde İstanbuldaki Vartolular derneği Eyüp(eski) şube başkanı, Ankara ve İstanbuldan dernek üyeleri ile izmirdeki dernek yönetimi ve eski-yeni üyelerin katıldığı bir toplantı düzenlendi.Toplantı sonrasında Dernekten yapılan açıklamaya göre 21 Aralık günü saat 13.00 de Paşakule'de büyük bir toplantı yapılmasının öngörüldüğü belirtildi.
Toplantıda:
(1) Varto derneği hakında çalışmaları bilgiler.
(2)Varto Vakfı nın İzmirdeki ayağı hakkında bilgi sunulması.
(3) Yerel Yönetimlerde Varto'lular
(4) Dilek Temeniler ve Kapanış
bölümlerinin yer alacağı bildirildi.
*Bilgilerin bir bölümü Erdal TEKE'den alınmıştır.

Varto'da kurbanliklar elde kaldi!

Muş'un Varto ilçesinde hayvan sahipleri, kurban fiyatlarının geçen yıla oranla aynı olduğunu fakat buna rağmen alıcı bulamadıklarını belirttiler. Belediye Pasajı arkasında kurulan pazarda satışlara devam eden hayvan sahipleri alıcı bulamaktan, vatandaşlar da pahalılıktan yakındı. Küçükbaş hayvan fiyatlarının 200 ile 300 YTL arasında değiştiğini ifade eden kurban satıcıları, bunun da gayet normal olduğunu söylediler. Saman, yem ve kepeğin geçen yıla oranla artmasına rağmen hayvan fiyatlarının aynı seviyede olduğunu ifade eden hayvan sahipleri "Böyle giderse hayvanlarımız elimizde kalacak. Yaklaşık 1 yıl evimizde beslediğimiz hayvanları satmak için pazara getirdik. Maalesef vatandaşta para olmadığı için sadece bakıp bakıp dolaşıyorlar. Burada gördüğünüz insanlar kuru kalabalıktan başka bir şey değil" şeklinde konuştular.k:
Kaynak:Fatih ÇELİK-/Varto

Bir kurban bayrami yazisi - A. Mutlu Haner



O gün gündüz ekmek almadınız varsayın. Ya da ekmek aldınız diyelim ama dükkanlar kapandı eve geldiğinizde. Baktınız ki yiyecek bir şey yok evde (ya da siz öyle sanıyorsunuz). Pişirilecek hiç bir madde yok. Sabahtan da bir simit yemişsiniz ve açlıktan ölüyor gibisiniz. Midenizdeki laktasyon, asidik salgılar da ancak kurtalırınızı besliyor. Kısacası ağzınızn salyalarrı akmış gibi. Konu komşu yok var sayın. Ya da var varsayın ama nazınız ne mümkün geçmedi bir sıvı yağ bile istemeye ki, hiç olmazsa ekmeği kızartasınız. Ya da hadi yağı da verdi bu öykücüğü yazan hain yazar ama tüp yok bu sefer! Ne olacak bu sefer? Öylece çaresizlikler-imkanszılıklar evinize misafirliğe gelmiş ve geri çevirecek gibi değilsiniz.
Ekmek te hadi çok taze olsa yine neyse. Orta derecede bayat. (Olsun en azından taştan yumuşak). Sonra dolabı açtınız ve baktınız ki bir terem yağ duruyor oracıkta. Şu markası bile "terem" olan tereyağı. O hani beyaz plastik kutusuyla dolabı her açtığınızda sanki dolabın bir parçası olarak imal edilmiş gibi suratına bile bakmadığınız terem yağ göz kırpıyor size. Her gün yemeyi ertleediğiniz, üzeri açık ve dolabın regülaör kokusu içine sinmiş o margarin şimdi ne biçim geliyor size. O margarin...

O YAĞ!

Ondansonra aldınız yağı ve sürdünüz çekine çekine ekmeğe.. Sonra bir yediniz, pir yediniz. Vay anam! O ne lezzet! O neymiş öyle... Belki bir patlıcan köz gibi, kızartma gibi değil ama o iki yemek te onun gibi değilmiş. Bilmediğiniz bir lezzeti tattınız. Ne mutlusunuz yarabbi! Sonr artık evinizde bonfile, eskargo veya karnı yarık bile yapsanız bu yadı sevdiğiniz farkedeceksiniz. (bu yazıyı reklam metni olarak yazsaydım kesin para verirlerdi bana).
Acaba Budistler haklı mıymış Nirvana'da? Hara Krişna yaparak, günlerce kendilerini aç bırakarak, sonra da yemeğe saldırarak tokluğun mutluluğunu yaşamakta haklılar mıymış? Haklılar mıymış bu imitasyon yokslluğu yaşamakta. Konu bu değil!

İkinci örnek (okumaya alışkın olanlar için):
Artık aynı kitapların arasında kalmışsınız tek göz oda bir evde. Yazdıkça da aynı şeyi yazdığınızı farkediyorsunuz. Zaman durmuş adeta. Dünya durmuş sizin dönüyorsunuz, ama dünya hala durgun geliyor sizeo anda. Kitaplıkta Carson Mc Cullers ile Yaşar Kemal yanyana duruyor. İkisini de okumanın ötesinde hıfzetmişsiniz, tetkik etmişsiniz, hatmetmişşsiniz (artık ne derseniz deyiniz...)
Yuvanızda statik değil, değişken bir kitaplığınız var ve arşivinişzde tabii. Arada paylaşmanın mutluluğunu yaşamak için kimilerini başka eş dosta evlatlık veriyorsunuz. Hatta memleketin bir ucundaki bir akrabaya, bir dosta... Sonra yenilerini değil, değişiklerini koyarsınız o eski sahaf kitaplarının rafa... Ama sonra bakarsınız bu sefer değişimin kendisinde bile monotonluk var. (İnsanın istekleri bitmiyor ki...Yine Budalar haklı galiba...)
Sonra bir baktınız, hiç elinize almadığınız kadın mecmuaları duruyor orda. Kadını anlatıyor. Hemen yanında aile-sağlık dergileri. Çekine çekine elinize alıp karıştırıyorsunuz ve bakıyorsunuz ki her tarafı kadın, aile, tıp değilmiş. Belki size hitap eden teorik tahliller, edebi biçem yok, ama bunlarda olanlar da o aradıklarınızda yokmuş. Anti enflamatuar enfeksiyon tedavisini öğrenmek hiç te fene olmadı o gece. ya da perine derisini kesme cerrahi mecburiyeti nasıl doğar, onu... sessizliğin çöktüğü gece yarısında iyi geldi bunlar. Ve artık jinekoloji dikkatinizi çekebiliyor. Ve monotonluk sizi hiç bilmediğiniz anda değişik bir devinime çekti.

Üçüncü örnek; karnınız çok aç ama diyelim ki et yemiyorsunuz ve etli bir yemekduruyor dolabınızda. Lakin yemeğin içinde sebze de var. Ama ekmek ve o yemek var sadece. Burnunuzu elinizle kapatıp ekmeği yemeğin suyuna bandınız ve o şekilde bir lokma yediniz ama mideniz kabul etmiyor gibi. İlla da yoksulluk olmuyormuş açlık demek ki. Anneniz yemeği pişirip bayram diye memlekete gitmiş ve alış verişte bir sonraki güne kalmış. Bulunduğunuz yer, köyden farksız... Yani yok yok yok...
Çıkıp bahçeye bakıyorsunuz, yiyecek bir meyva ağacı varsa bari ondan yiyeyim diyerek. 5 km yürüdüzün Özdilek'ten ya da BIM den (açıksa) makarna alıp gelene kadar zaten açlıktan düşerim diye düşünüyorsunuz ve vaz geçiyorsunuz. Tam aklınızıdaki davranışa güdülenirken, yani daldan erik almaya yeltenirken konu dışı bir parantez açalım birden F tiplerindeki TAYADlılar aklınıza geliyor ve utanıyorsunuz, benzetme yerindeyse atların kurrik atması gibi tavrınızdan.
Sonra lakto vejeteryan olup ta süt ve süt ürünleri yiyorken ve de evde turp gibi (gerçekten de turp gibi!) bir yoğurt dururken ne bu muhteris ve kerizane tutumlar! Zaten bakıyorsunuzerik te hoş değilmiş. Mevsimi geçmiş. Gelip evde yoğurdun içine ekmek kattınız. Fantazi olsun diye de hafiften sulandırnız ve içine de taze nane yapraklarını kattınız ve baktınız içki sofralarını bile komplekse sokan bir lezzet.
Sonra da kaşıkla değil, birden parmakla yeyince tekrar budizmin açlıktan ölmek üzere olan insanı anlayarak, ama öyle olmayarak son anda yemek yemenin mutlululuğunu anladınızz. (Müslümanların şükür dedikleri mesele, mesela...)

Ve kurban bayramı yaklaşırken hem de açlıktan ölen insanlığı açlıktan kurtarmaya muktedir olmayan o kadar adanmışlığı kaderine insanca(!) yazılmış canlının katlini düşünün. Topu topu yenilip sıçılacak onca şey varken, bu hayvancağızların katline ferman, bayramlarına kurban edilen canlarını, bu feda etme kültünü düşününüz. Düşünün bir : zaaflarınızla kızarmış et kokusu arasındaki rakımı sıfıra indiren insanın doyumsuz ihtirasını hangi tokluk kapatır ki, adına "lezzet" denilen yanılsama kapatsın. Aalay eder gibi adına "şeker bayramı" denilen ... Hiç olmazsa kurban ve bayram kelimlerini bir araya getiren bu anlayış, sıkıyorsa açlık ver mutluluk kavramını bir ara getirisin... İmkan ve imkansızlığı...

* * * (çoktan seçmeli yazıdır!)

Haner
02.12.08 / İST







ÇÖP KUTUSU

...sonra artık evinizde bonfile, eskargo yapsanız bile bu tad onlardan daha lezzetli gelecek belkide..../

/...acaba Budistler haklılar mıymış, günlerce aç kalıp yamyam gibi yemek yemenin ilginç mutluluğunu...../

/... o gece doğum nasıl yapılır onu da öğrendiniz, bir baktınız ki..../

/...Üçüncü örnek; karnınız çok aç ama benim gibi et yemiyorsunuz ve etli bir ...../ ....burnunuzu elinizle sıkıp.../

Labels

vartohaber (12) varto (8) Eğitim (6) 6.koğ festivali varto (5) Varto Belediyesi (5) alevi (4) 12 eylül (3) Badan köyü (3) Ferhat Sidar BİNGÖL Kalp nakli (3) Haber (3) RADYO GIMGIM Futbol (3) dersim (3) istanbul vartolular gecesi (3) izmir varto der (3) varto vakfı varto haber (3) Barış (2) Kesk Disk Türk iş miting kriz (2) Kocaeli (2) Muş Valisi (2) Varto seçimler oy oranları DTP AKP CHP (2) Vartoder (2) asker (2) barış grubu (2) dersimin kayip kizlari (2) iki dil bir bavul özgür doğan (2) kardeşlik (2) kültür sanat (2) organ bağışı (2) radyo gımgım (2) referandum (2) trt6 trt şeş (2) türkiye 1.si (2) varto belediye başkanlık seçim (2) varto yüksek okulu (2) xamurpet gölü hamurpet turizme açılıyor (2) Üniversite (2) çaylar (2) - (1) 1 kasım kampanyası soyguna hayır sabite hayır (1) 7.VARTO koğ festivali (1) 7.koğ festivali (1) Alpaslan Üniversitesi (1) Anadolu (1) Anayasa Mahkemesi (1) Bingöl (1) Daimi (1) Demokratik acilim (1) Deniz (1) Dersim Katliamı (1) Dtp (1) Ekin TV (1) Ernesto che guevara (1) Eşrefoğlu (1) Fırat Güneş (1) Gazi Katliamı (1) Gola Kesqe (1) Gülşen Değer (1) Hadise eurovision Düm tek tek (1) Halepçe katliamı (1) Haydar selçuk (1) KOMA GIMGIM (1) Kayıp Şarkılar (1) Kemal soyer (1) Luwi (1) Maraş Katliamının 30.yılı (1) Mehmet Yıldız (1) Miting (1) N (1) Newroz (1) Nurhayat Sağlam (1) Polemik (1) Röpörtaj şahturna (1) Sakina Teyna (1) Siya Korta (1) Sofyan köyü varto (1) TEKEL direnisi (1) Tarih (1) Tural (1) Turk Telekom (1) Varto Belediyesi seçimleri (1) Varto Vakfı (1) Varto Üniversite (1) Vartosanat (1) Yılanlı köyü inali (1) arkeoloji (1) bana iyi bak general (1) barajlara hayır (1) bds (1) berfin (1) berlin varto der (1) beşiktaş (1) bjk (1) boykot (1) civarkan (1) darbe (1) demir çelik (1) deprem (1) dersimspor (1) devrimden sonra (1) din (1) dünya sampiyonu (1) ege (1) elektrik (1) evet (1) festival (1) futbol (1) gazete (1) general (1) gestemerde (1) hawtemal (1) hayri bingöl (1) hayır (1) hızır çeşmesi (1) ihsan yüce üzerine (1) izmir varto gecesi (1) kadim tan vartolu emekçi (1) kapatma davasi (1) kartaldere (1) kayak (1) keranlıx dayanışma gecesi (1) kora (1) kox festivali 2010 (1) kurtçe tv (1) lazonya (1) luvi (1) munzur (1) mus rekabet lisesi (1) mutlu haner (1) nazım uzunboylu (1) nilufer akbal trt 6 (1) omcalı (1) orhan yılmazkaya (1) raqasan varto dayanısma gecesi (1) raqasanlı öğrenciler (1) savaş (1) sel savaş (1) selma kociva (1) sevda (1) seçim- (1) sibel akdağ varto (1) silikozis kot isçileri (1) sivas anması 2 temmuz 2009 (1) sofya doğanca köyü (1) sonuçlar (1) sınav (1) sırrı sakık (1) taraf (1) tatan (1) teknedüzü (1) trafik kazası (1) tunceli (1) türkü (1) tıp (1) varto EML (1) varto depremi (1) varto kaymakamlığı (1) vartoda üniversite kuruluyor (1) vartolu (1) vartolular derneği varto-der (1) vartolular gecesi (1) vartositesi (1) vartoya üniversite (1) vicdani red (1) yar belli degil özgür demirhan (1) yazar (1) zazaca zazaki dil kampanyası (1) Önder Özdemir (1) çayçatı köyü gundemiran eğitim anaokulu usta öğretici başarı (1) çevre (1) öykü (1) özellestirme (1) Şervan Taş (1) Şirinler 50 yıldır komünizmi anlatıyor (1)