vartositesinin 2008-2011 dönemi kayıtları burada. Ancak 2011-2012 ve daha sonrasının güncel kayıtları için lütfen www.vartotv.com adresine gidiniz

vartositesi yenilendi

vartositesi yenilendi
Gitmek için tıklayın !

Mus Barosu:Bulanik Emniyet amiri gorevden alinsin

'İki ölüm arasında bir saat ara olması skandal'


'İki ölüm arasında bir saat ara olması skandal'
19/12/2009 04:45
Muş Barosu: Bulanık Emniyet Amiri görevden alınsın
MUŞ - Baro Başkanı Sabahattin Göçmen yaptığı basın açıklamasında, Bulanık’ta meydana gelen olaylarla ilgili olarak Emniyet Amiri Oğuz Tüzün'ün görevden alınmasını istedi. 
Bulanık’ta 15 Aralık günü yaşanan ve 2 kişinin öldüğü olayları değerlendiren Baro Başkanı Sabahattin Göçmen, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle tazyikli su ve gaz bombalarıyla göstericilerin, Suat İshakoğlu Caddesi’nde bulunan Mardin Manifaturanın bulunduğu yöne yönlendirildiğini iddia etti. 
Burada bulunan güvenlik güçleri, Turan Bilen ve yanındakilerin göstericileri tahrik amacıyla müdahalelerde bulunduğunu iddia eden Baro Başkanı Göçmen, “Kitle ile güvenlik güçleri ve Turan Bilen arasında gerginlik yaşanmıştır. Turan Bilen ve yanındakiler iş yerinden aldıkları Kalaşnikof marka silahla kitleye ateş edilmiştir. Açılan ateş sonucunda kafasına kurşun isabet eden Necmi Oral yaşamını yitirmiştir. Güvenlik güçlerinin faillere karşı hiçbir müdahalesi olmamıştır” dedi. 
Fail veya faillerin iş yerine girerek kapıları kapattığını, güvenlik güçlerinin de gaz bombası ve tazyikli suyla göstericilere müdahalede bulunduğunu ifade eden Göçmen şunları söyledi: “Fail Turan Bilen ve yanındakiler işyerinin üst katına çıkarak tekrar kitleye doğru fütursuzca ateş etmeye devam etmişlerdir. Bu arada yaklaşık 6-7 kişi daha yaralanmıştır. İlk saldırının ardından yaklaşık bir saat sonra yine fail Turan Bilen’in ve yanındakilerin açtığı ateş sonucu bankaya giden Yoncalı Yeni Mahalle Muhtarı Kemal Ağcan da kendisine isabet eden kurşunla hayatını kaybetmiştir. Önemli husus Necmi Oral’ın ölümü ile Kemal Ağcan’ın ölümü arasında yaklaşık bir saatlik zaman dilimi bulunması ve bu süre içerisinde güvenlik güçlerinin hiçbir şekilde saldırgan Turan Bilen’e ve yanındakilere müdahale edip gözaltına almamasıdır. Diğer husus ise Turan Bilen’in işyerinde Kalaşnikof marka silah, tabanca, sis bombaları ve üzerinde koruma amaçlı taktığı çelik yelek ve maskenin bulunduğu iddiasıdır. Yaşanacak olayların önceden organize edilmiş gibi güvenlik güçlerince Turan Bilen’in ve işyerinin koruma altına alınması da dikkat çeken başka bir konudur.” 
DEVLET GÖREVİNİ YAPMADI 
Ülkede bulunan 23 bin gönüllü köy korucusunu ‘gizli ordu’ olarak nitelendiren Baro Başkanı Sabahattin Göçmen, İçişleri Bakanı’nın teyit ettiği gibi Turan Bilen’in de gönüllü köy korucusu olduğunu anımsattı. Baro Başkanı Göçmen, “Bizce bu olayların arkasındaki güç ülkede barış ve kardeşliği istemeyen odaklardır. Bulanık’ta yaşanan olayda iki insanın ölümüne güvenlik güçlerinin açıkça ihmalleri neden olmuştur. Devlet görevini yapmamıştır. Bu olayın olmasında güvenlik güçlerinin direk katkısı olup olmadığı hususu ayrıca tartışılmalıdır.Bu durum yargılama aşamasında daha net olarak ortaya çıkacaktır. Muş Barosu olarak Hükümetin ‘esnafın kendisini ve ekmek teknesini koruması’ gibi basit yaklaşımı terk etmesi, bu saldırıyı Kürt açılımının sabote edilmesi olarak, barış ve kardeşliğe atılan kurşun olarak algılamalıdır. Ayrıca idari ve adli soruşturma büyük özenle yapılarak olayın failleri ve bağlantıları ortaya konulmalı, şüphelilerle irtibatlı güvenlik güçleri ortaya çıkarılmalıdır. Yine kesinlikle olayda ihmali söz konusu olan Bulanık Emniyet Amirinin görevden alınmasını hukuk ve adalet adına talep ediyoruz” dedi. 
ÖLEN MUHTARIN KIZLARINA SAHİP ÇIKILDI 
Yeni Mahalle Muhtarı Kemal Ağcan’ın iki kızına devlet sahip çıktı.  Bulanık’ın Yoncalı Beldesi'ne bağlı Yeni Mahalle'nin iki dönemdir muhtarlığını yapan Kemal Ağcan, 15 Aralık günü grip olan kızı Songül’ü önce sağlık ocağına muayene ettirmiş, ardından ilaçlarını almak için Bulanık ilçe merkezine gitmişti. Ziraat Bankası'ndan 330 lira maaşını çektikten sonra eczaneye gitmek isteyen Muhtar Ağcan, açılan ateş sırasında göğsünden tek kurşunla vurularak öldürülmüştü. 
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın talimatı üzerine harekete geçen Muş İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünden uzmanlar, Yoncalı Beldesi'ne giderek Kemal Ağcan’ın 2002’de ölen ilk eşi Hatime’den olan kızları 14 yaşındaki Yazgül ve 10 yaşındaki Songül’le görüştüler. İkinci eşi Songül Ağcan, üvey olan kızlarına devletin daha iyi sahip çıkacağını bildirdi. 
Kemal Ağcan’dan olan tek çocuğu 8 yaşındaki Yusuf’la hayatını devam ettireceğini anlatan Songül Ağcan, “Eşimin ölen hanımından üç kızı var. Büyük kızı Bahar, evlendi. Yazgül ilköğretim okulu 7’nci, Songül ise 3’üncü sınıf öğrencisi. Devlet kızlara sahip çıkarsa, çok iyi olur” diye konuştu. 
Sosyal Hizmetler İl Müdürü M. Nuri Ensarıoğlu, Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın talimatıyla kızları Muş’taki 80’inci Yıl Çocuk Yuvasına en geç bir ay içinde getireceklerini bildirdi. Bu konudaki çalışmaların başlatıldığını anlatan Ensarıoğlu, “Babaları ölünce, üvey anne sadece kendisinden olan Yusuf’a bakabileceğini, kızlara bakamayacağını beyan etti. Sosyal Hizmetler’den iki uzman arkadaşı beldeye gönderdik. Gerekli çalışmalar tamamlandıktan sonra kızlar Muş’a getirilerek 80’inci Yıl Çocuk Yuvası’nda koruma altına alınacak” dedi.
Kaynak:(dha)

varto pirsultan da yonetim degisikligi gerceklesti

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Varto Şubesinin 4. olağan genel kurul toplantısı yapıldı.
Dernek binasında yapılan genel kurula eski yönetim kurulu üyelerinin yanısıra oy kullanmak için hazır bulunan üyeler de katıldılar.
Gündem maddelerinin okunmasından sonra  bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan kongre'de eski dernek başkanı bir konuşma yaptıktan sonra Burhan Kaya aday olmadığını açıklarken tek liste halinde gidilen kongrede şu isimler yeni dönemde Pir Sultan Abdal Varto Şubesini yönetecekler:
Kerem Akdağ,
Bingöl Boztaş
Mesut Han,
Suttiye Dapaklı,
Yıldız Beyazgül,
Mehmet Aydoğdu,
Süleyman Aslan.
Yönetim kurulu kendi arasında yaptığı toplantı sonrası Kerem Akdağ başkanlığa seçilirken derneğin halka dönük ilk etkinliği ise 02 Ocak tarihinde yapılacak olan Aynur Güneş konseri olacak.
http://www.vartositesi.com
VARTONUN ÇIĞLIĞI

Dersim 38 Katliamdir Mitingi Kadikoy - vartositesi.com


"Dersim 38 Katliamdır" mitingi 13 Aralık Pazar günü İstanbul Kadıköy'de şiddetli yağmur ve fırtınaya rağmen binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirildi.
TUDEF organizasyonuna destek veren ABF,AABF,PSAKD,nin yanısıra mitinge BDSP, DHF, DTP İstanbul İl Örgütü, DSİP, Doğu Güneydoğu Anadolu Dernekleri Platformu, Divriği Kültür Derneği, EMEP İstanbul İl Örgütü, ESP, Halkevleri, Hava-İş, Hacı Bektaşı Veli Anadolu Kültür Vakfı, İmranlı Dernekleri Federasyonu, İHD, Kangal Dernekleri Federasyonu, KESK İstanbul Şubeler Platformu, Kösedağ Gençlik Platformu, Koçgirililer Girişimi, Küresel Eylem Grubu, Munzur Çevre Derneği, Munzur Kültür Derneği, Munzurlu Sanatçılar ve Aydınlar Platformu, ÖDP İstanbul İl Örgütü, Özgür Demokratik Alevi Hareketi, ÖSH, Partizan, PSAKD, TKP, Türkiye Barış Meclisi Girişimi, Yüzleşme Derneği, Yeşiller, Yol Tv, 78'liler Girişimi ve 10 Aralık Hareketi ve Vartolular Derneği katılarak destek sundu.
Mitingin ana talepleri olarak
-Dersim Katliamının kabul edilmesi,devletin resmi olarak özür dilemesi ve gerçeklerin anlaşılması için resmi arşivlerin halka açıklanması,
-Dersim katliamı sırası ve sonrasında hizmetçi olarak verilen "dersimli kızların" isimlerinin açıklanması
-Dersim'e ( Munzur'a) baraj yapımından derhal vazgeçilmesi
-Seyit Rıza ve Yoldaşlarının Mezar yerlerinin açıklanması
-Dersim isminin iade edilmesi,
-Dersim'in dilleri ve inancı üzerinden baskıların kaldırılması gibi başlıklar ön plana çıktı.
Kadıköy'ü dolduran binlerce kişiye yönelik olarak TUDEF, ABF,AABF, başkanlarının yanı sıra Dersim Belediye Başkanı Edibe Şahin, Dersim ilçe Belediye Başkanları ve Milletvekilleri konuşmalar gerçekleştirdiler.
Oldukça soğuk koşullarında gerçekleşen mitingin sonlarında sahneye davet edilen aralarında Varto'lu sanatçılar Soner SOYER ve Deniz HAN' ın da bulunduğu onlarca sanatçı katılımcılarla beraber Türkçe (Dersim Dört Dağ içinde), Zazaki ( Daye Daye ), Qurmanci (Malan Barkırın) adlı ezgileri seslendirdiler.


Sanatçılar arasında Ferhat Tunç,Aynur Doğan,Grup Munzur gibi isimler de bulunuyordu.
Miting sonrasında Dersim Katliamının iç yüzünü anlatan bir adet kitap da dağıtıldı.



www.vartositesi.com-VARTONUN ÇIĞLIĞI

Milyonlarin oy verdigi DTP kapatildi !


Anayasa Mahkemesi, DTP'nin kapatılma davasına ilişkin 4. gün müzakereleri sonucunda DTP'nin kapatılmasına, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un da milletvekilliklerinin düşürülmesine, 37 kişiye de 5 yıl süreyle siyasi yasak getirilmesine karar verdi.
DTP'nin kapatılma davasına ilişkin 16 Ekim 2007 tarihinde Yargıtay Başsavcısı tarafından "Devletin milletin bölünmez bütünlüğüyle yapılan eylemlerin odağı olma" iddiasıyla açılan dava, Anayasa Mahkemesi tarafından sonuçlandı. 
(1)ANF (Fırat Haber Ajansı)

İstifalar Bekleniyor
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, kapatılmanın ardından yaptığı ilk açıklamada, mücadelelerinin devam edeceğini belirterek, "Benim yada arkadaşlarımın yasaklanması bir şey ifade etmez. Mücadelemiz devam edecektir" dedi. Türk, milletvekillerinin istifa dilekçelerini yarın Meclis'e ulaştıracağını söyledi.
 (2)--DİHA/Dicle Haber Ajansı)+Emek Dünyası
  DTP ' yerine DTK

Bugün Gazetesi'nin haberine göre DTP, mahkemenin kapatmayla birlikte "tek milletvekiline dahi" siyasi yasak karar vermesi durumunda, toplu olarak milletvekilliğinden istifa edecek. Milletvekilliğinin düşmesi için gereken Genel Kurul oylamalarını beklemeden Parlamento çalışmalarına katılmayacak. Parlamento zemininde siyaseti terk etmeye hazırlanan DTP, sanılanın aksine yeni parti kurmayacak ya da Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) çatısı altında siyaset yapmayacak. DTP, Diyarbakır merkezli Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bünyesinde örgütlenecek.
Doğal delegeler
Eş başkanlık sistemi ile yönetilen DTK'da, "Eş Sözcü" görevini halen eski DEP'li Hatip Dicle yürütüyor. DTP milletvekilleri de DTK'nın şu anda da doğal delegesi. DTK'da DTP'nin dışında aynı çizgide siyaset yapan Hak-Par ve KADEP'in yanı sıra, belediye başkanları, Süryaniler, Protestanlar, Aleviler, Yezidiler, kendini Devrimci Demokratlar olarak adlandıran siyasi oluşum, Güneydoğu’nun önde gelen ailelerinin temsilcileri, Abdullah Öcalan'ın yakınları, eski milletvekilleri, akademisyen, sanatçı ve yazarlar bulunuyor. DTK'ya önümüzdeki süreçte kadın eş sözcü de seçilmesi bekleniyor.
Seçime BDP’den girilecek
DTK bünyesinde çalışmalarına devam edecek olan DTP, ara seçime de katılmayacak. Kapatma durumunda AK Parti'nin ara seçimlerde bölgeden tek milletvekili çıkartamayacağı görüşünü savunan DTP, genel seçimlere kadar DTK ile gidecek. Genel seçimlerin öncesinde ise, aktif siyaset konusu DTK gündemine getirilip izlenecek yol belirlenecek. Buna en yakın seçenek, Barış ve Demokrasi Partisi çatısı altında bağımsız olarak seçimlere girmek. Siyasi yasaklı olmayan DTP'li milletvekilleri BDP çatısı altında seçimlere girecek.
(3) Bugün + Aktüelbakis

Bu arada İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan Adalet Bakanlığıyla görüştüğünü belirtti.



Abdullah Öcalan, İmralı’da Adalet Bakanlığı’ndan gelen bir heyetle uzun bir görüşme yaptığını, kendilerine açılıma karşı olmadığını fakat yöntemi yanlış bulduğunu söylediğini açıkladı.
PKK lideri Abdullah Öcalan, Adalet Bakanlığı’ndan gelen bir heyetle hükümetin Kürt açılımına dair uzun bir görüşme yaptıklarını açıkladı. Öcalan, Bakanlık yetkililerine açılımda doğru yöntem belirlenmezse AKP’deki mevcut zihniyetin Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalanmaya götüreceğini ilettiğini söyledi. (....)
“DTP’nin kapatılması dünyanın sonu değil”
DTP hakkında açılan kapatma davasını değerlendiren Öcalan, “DTP kapatılması davasının kararı muhtemelen Cuma günü çıkacakmış. Dünyanın sonu değil, kapatırlarsa da mücadelelerini sürdürürler, yollarına devam ederler. Yine Türkiye’de her kesimden demokratları içine alan demokratik bir yapılanmaya gidilebilir” dedi.
(4-)Sol Haber Merkezi )

www.vartositesi.com

Barış için 7 bölge 4 iklim


Barış için 7 bölge 4 iklim


Veli Beyazgül


Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni... Türkiye’nin dört bir yanından yöre dernekleri barış için bir araya geldi. 100’den fazla yöre derneğinin katılımıyla oluşturulan Barış ve Kardeşlik Platformu, savaşa karşı olan tüm kesimleri bir araya getirmeye çalışıyor. Bu amaçla çeşitli etkinlikler gerçekleştiren platform bileşenleri, seslerinin duyulmamasından yakınıyorlar.
Vartolular Derneği Genel Merkez Binası’nda bir araya geldiğimiz platform temsilcileriyle bundan sonra yapacakları konusunda görüştük. Görüşmeye Ordulular Derneği, Marmara Bölgesi Diyarbakırlılar Derneği, Aktif Doğu İşadamları Derneği, Vartolular Derneği ve Van Özalp Derneği’nin yöneticileri katıldı. Söyleşide Barış ve Kardeşlik Platformu Sözcüsü Dr Harun Kaya ile Platform Sekreteri Avukat Selami Kurt da hazır bulundu.

HER YERDEN KATILIM VAR

12 Eylül 2009 tarihinde yayınladıkları deklarasyonla kamuoyuna çağrıda bulunduklarını dile getiren dernek temsilcileri, platforma Tekirdağ’dan Diyarbakır’a, Trabzon’dan Mersin’e, Afyon’dan Yozgat’a kadar Türkiye'nin her yerinden katılım olduğunu anlattılar. “Barış ve Kardeşlik konusundaki kaygıların sadece Doğu ve Günedoğulu yerel derneklerin hedefleri olduğu bilinir. Ancak bu platformla birlikte savaştan zarar gören veya savaşa karşı gelen bütün kesimlerin kucaklaşmasının hedefliyoruz” diyen dernek temsilcileri, kültürler ve inançların yanı sıra Türkçe, Kürtçe, Lazca, Zazaca, Ermenice, Çerkezçe ayrımı yapmaksızın bu topraklarda konuşulan bütün dilleri kucaklamak istediklerini kaydettiler.
Bu program 8 Aralık 2009 tarihinde Hayat Tv akşam haberlerinden hemen sonra yayınlanacak

SİLAHLAR SUSMALI

Bu nedenle demokratik açılım ve benzeri çalışmaları desteklediklerini duyuran dernek temsilcileri taleplerini şöyle dile getirdiler: “Her şeyden önce acil olarak silahların susması gerektiğine inanıyoruz. Silahlar sustuktan sonra diğer konuların rahatlıkla konuşulabileceği bir ortam kendiliğinden oluşacaktır. Kan ve barut kokusunun halklarımız üzerindeki kabus olmaktan çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.”
Yıllardır sorunların silahların gölgesinde çözülmeye çalışıldığı ancak savaş ve şiddetin yeni acılar yaratmaktan başka bir faydası olmadığına dikkat çeken dernek yöneticileri, son 25 yıldır silahlanmaya ayrılan paranın bütçede büyük gedikler açtığını, bu paralarla eğitim, sağlık ve diğer yatırımların kolaylıkla gerçekleştirilebilmesinin mümkün olduğunu anlattılar.
6 Aralık Pazar Günü Esenyurt'ta bulunan Van Özalp Derneği binasında onlarca dernek temsilcisinin katılımıyla "Barış ve Kardeşlik Kahvaltısı" düzenlemeyi düşünen bu platform kahvaltıyı ileri bir tarihe ertelerken bu kahvaltı gerçekleşirse son gelişmeleri değerlendireceklerini ve ortak kararlar almaya çalışacaklarını dile getirip, platforma destek verenlerin listesinin “www.demokratikacilimidestekliyorum.com” adresinden takip edilebileceğini bildirdiler.  
Kaynak:(İstanbul/EVRENSEL)

Bir Dersim Hikayesi; Yavuz Semercioglu anlatti...

 Bir Dersim hikâyesi...
Tek odaya tıkılan 100 kişinin üstüne kurşun yağdı, oradan sağ kurtulan üç kişiden biri benim babamdı!

İCLAL AYDIN yazıyor...

Hikâyemiz, o günlerde Dersim diye bilinen Tunceli’nin Hozat kazasının bir mezrasında geçer... Hava kurşun gibi ağırdır.. Çoluk-çocuk 100’e yakın insan konağa zorla sokulur. Çocuklar ağlamakta, odanın içinde herkes bağırmaktadır

Konağın pencereleri kırılır. Herkes susar, artık sadece mermi sesleri vardır... Bu konaktan sadece 3 kişi sağ çıkar. Bunlardan biri de ağanın oğludur. O gün çocuk olan ağa oğlu, Gazeteport’un yöneticisi, gazeteci Yavuz Semerci’nin babasıdır

Yavuz Semerci, bu gerçeği dün “Size Bir Dersim Hikâyesi Anlatayım” başlığıyla yazdı. Yazının ardından Gazeteport’ta buluştuk ve konuştuk. O anlatırken yıllardır taşıdığım sorularıma yakın sorularla büyüyen bir benzerimi dinlediğimi fark ettim...

Yaşanmış bu hikayeleri anlatmamış olmamız yeterince kötüydü bence. Anlatsaydık bu noktalara gelmeyecektik belki birbirimizi daha iyi anlayacaktık

Rüyalarında ağlayarak özür dileyen bir kadın gören ve bu rüyalara uzun yıllar bir anlam veremeyen bir delikanlı... Afyon’da deli Çavuş’un çok sevdiği kıvırcık saçlı oğlu... Dudağındaki yara izinin ve vücudundaki kurşun yarasından kalanın ne olduğunu henüz sorgulamamış anne babasına sevgiyle bağlı bir çocuk...

Bir gün okul çıkışı yanına genç bir adam gelir. Çocuğun sırrı bu genç adamda saklıdır. Anlatmaya başlar... Dudağındaki yara izinin 100’e yakın kadın ve çocuğu öldüren bir bombadan, bedenindeki kurşun yarasının annesinin bedenini parçalayarak çıkan üç kurşundan ona isabet edenin izi olduğunu söyler. “Sen Dersimli’sin, anne babamızı öldürdüler, bizi sürgüne gönderdiler, çocuk esirgeme kurumuna bıraktılar, ben kaçtım, sen kaldın, seni evlat edindiler, seni aradım buldum, ben senin ağabeyinim” der...

Üç gün boyunca gelip hep aynı şeyi anlatır. Üçüncü günün sonunda çocuk annesine “Sen benim gerçek annem değil misin” diye sorar. Karşısında ağlamaya başlayan kadın okul kapısına gelip inanmak istemediği o hikayeyi anlatan delikanlıyı haklı çıkarır...

Ertesi gün iki genç bir trene atlar ve Elazığ’a giderler. Oradan köylerine geçerler. Ağabeyi kardeşine çocuk ve kadınların içeri tıkılıp öldürüldükleri konağı gösterir. “Bu bizim evimizdi, annemiz burada öldü, sen kurtuldun, yaşlılar bizi dağa göndermişti, gelip seni kurtardık” diye devam eder hikayeye... Ama delikanlı Dersim’e yabancıdır bir kere...

Afyon valisi, Elazığ valisine telgraf çeker. Deli Çavuş perişandır. Karısı üzüntüden hasta olmuştur. Çok kıymet verdiği deli Çavuş’un oğlu Ahmet’i geri göndermesini ister. Anne ve babasını çok seven Ahmet Afyon’a döner. Bu konuda bir daha hiç konuşmazlar. Ağabeyine hakkına düşen topraktan vazgeçtiğine dair bir vekaletname gönderir... Ve Ahmet askeri okula yazılır...

Bunu neden yazdım?

Bu hikaye gazeteci Yavuz Semerci’nin babasına ait. Dün “Size Bir Dersim Hikayesi Anlatayım” başlığıyla yayınlanan yazısının ardından Yavuz Semerci’yle Gazeteport’ta buluştuk ve bu konuyu konuştuk.

O anlatırken yıllardır taşıdığım sorularıma yakın sorularla büyüyen bir benzerimi dinlediğimi fark ettim...

Kapıdan girdiğimde sormayı planladığım ilk soruyu yazısının çıktığı sabah kardeşi yönetmen Levent Semerci de sormuş: “Bunu neden yazdın?”

Tam da zamanı mıydı, saklanan bir hikaye miydi, Onur Öymen böyle bir cümle kurmasa anlatılmaz mıydı? Yoksa kendiliğinden mi çıktı ortaya diye sordum.

“Bugün pek çok kişiden duydum. İyi ki Onur Öymen böyle bir şey söyledi ve iyi ki sen böyle bir yazı yazdın diye. İyi ki konuşuluyor. Ben bu yazıyı niye yazdım? Bu bir gerçek ve ben bunu yaşamış insanların bir parçasıyım. Sorduğumuz sorulardı bunlar: Bir amcam var ve amcam Alevi ama biz Sünni’yiz. Peki biz niye Sünni’yiz diye soruyorsun kendine. Sorularla büyümüş bir toplumun çocuğuyuz hepimiz. Ve burası Türkiye sonunda diyerek durmuşuz. Bu hepimizin hikayesi aslında. Sadece benim değil ki. Hangimizin kökeninde saf bir bütün var ki? Kız almışsın, kız vermişsin, göçmüşsün, ölmüşsün, öldürmüşsün.. Bu yazıyı oturdum ve çok kısa bir süre içinde yazdım. Kendiliğinden taştı ve yerini buldu diyelim...”

Peki ne yazıyordu o yazıda? Ne anlatıyordu Semerci? İşte o yazı...

‘İstenmez, emredilir!’

“Yıl malum yıl. Herkesin unutmaya çalıştığı yıl. Ağlayacak anaların da öldürüldüğü yıl. Yani ağlayacak ana kalmadığından ağlama derdinin olmadığı ve kimsenin üzülmediği yıl... Hikâyemiz, o günlerde Dersim diye bilinen Tunceli’nin Hozat kazasının bir köyünün 1 kilometre ötesinde 1’i ağanın konağı, diğeri evi ve bir de taş ahırın olduğu mezrada geçer...

Hava kurşun gibi ağırdır... Haberler iyi değildir. Ama bir umut var bu bölgede yaşayanlar için.

Çünkü dağa çıkılmamış, askere karşı silah kuşanılmamış. Yani devlet en fazla buralardan sürer bizi demektedirler. Allah’ın bir günü. Çamur yoldan sabahın köründe, o lanet ayazında dağ taş asker dolar.

Erkekler ile kadın ve çocuklar ayrılır. Çavuş kadınlara karşı gayet kibardır. Hatta kendilerine çay yapılmasına izin verirler.

Bir süre bu emirden emin misiniz sorusunun yanıtı beklenir. Emir doğrudur ve kesindir ve tekrarlanır ve bir daha tekrarlatılmaması için uyarılır komutan. Askerler çaylarını bırakır, çatılmış tüfekler alınır ve tüm kadın ve çocukların konağa girmesi istenir.

İstenmez, emredilir. Az önce çay veren kadının yediği dipçik yeteri kadar açıktır. Erkekler zaten yoktur. Ve kendilerinden birkaç saattir haber alınmamaktadır. Konağın şömineli odası 30 bilemediniz 40 kişi alır. Çoluk-çocuk 100’e yakın insan eve zorla sokulur. Artık çocuklar ağlamaktadır. Odanın içinde herkes bağırmakta, kendilerini içeri iten askere lanetler yağdırmaktadır. Yaşlı ve bilge kadınlar Hakka yürüme zamanının geldiğinin farkındadır.

Hikayemizin kahramanı, ağanın oğlu, o sırada anasının kucağında şöminenin dibinde muhtemelen ağlıyordu. Muhtemelen çünkü hikayenin bu kısmını sadece rüyalarında o da hep değişik ve anlaşılmaz bir şekilde hatırlamaktadır. Daha sonra, yıllar geçtikten sonra anlar ki o rüyada ağlayan kadın kendi anasıdır ve ondan özür dilemektedir. Niye özür dilediğini önce anlamaz. Sonra ben seni koruyamadım sen çocuklarını koru dediğini anlar bir rüyasında...

O gün, o lanet gün o odadakiler bilmez ki, kasabanın dibine kadar yürütülen erkekler dere kenarında kurşunlanmıştır. Ve elbette bilmezler ki o gün binlerce insan sadece ve sadece Kürt-Alevi olduğu için öldürülecektir. Ve bilmezler ki birkaç dakika içinde onların da sonu bellidir.

***


Önce, tek odalı konağın hepsi ön yüze bakan 3 penceresi dipçiklerle kırıldı. Ve sustular. Sonra sadece mermi sesi vardı. Ve hemen ardından odaya birer ikişer atılan bombalar patladı. Birkaç dakika sonra içeri giren kimi asker süngüleriyle yaşayan yoklaması yaptı. Muhtemelen emri uygulayan ama tek kurşun bile sıkmamış çavuşun bağıran sesi duyuldu, ”Herkes odadan çıksın...“ Kahramanımıza anasını delip geçen üç kurşun isabet etti. Ama öldürücü değildi.

***


4-5 saat önce, askerler henüz çay içerken, yaşlı bir kadının uyarmasıyla dağa kaçan 3-5 genç çocuk askerlerin gidişiyle konağa geri gelir. Birisi de hikayemizin kahramanının kardeşidir. Katliamdan sadece üç kişi kurtulmuştur. Ağır yaralı kadına bir parça ekmek ve biraz da su bırakılır. Ve ardından dağa çıkılır. Katliamdan kurtulmayı başaranlar ile birlikte dağlarda, mağaralarda hayvanlar gibi saklanarak birkaç hafta geçirilir. Kahramanımız yaralı ve çoğunlukla ağlamaktadır. ”Dereye atalım“ diyenler çıkar... Çünkü ağlayan çocuk nedeniyle askerler yerlerini tespit edebilir diye korkuyorlardı. Bir keresinde ağabeyi yıllar sonra ona “Mağaranın yakınına askerler geldi. Sesin çıkmasın diye ağzını kapattım ve az daha seni kendi ellerimde boğuyordum“ der. Ağa çocuğu olması ve ağabeyinin koruyuculuğu sayesinde öldürülmekten ikinci kez kurtulmuştur. Henüz çok küçüktür ve devletin af ilan etmesinin ardından sürgüne gönderildiği yerde hayatı değişecek ve Kürt olduğunu yıllar sonra öğrenecektir. Ama tercihini yapmıştır artık...”

Gözlerimi mi kapayayım

Yavuz Semerci anlatırken bu iş bir gazete söyleşisi olmaktan çıkıyor. O anlatırken göz göze gelemiyoruz bazı anlarda. Acılı bir ülke hikâyesi bu...

Yavuz Semerci’nin babası Ahmet Semerci’nin askerî okula gidişini soruyorum:

“Babamın meslek olarak askerliği seçmesi bir travmanın sonucu mu yoksa çok sevdiği üvey babasına duyduğu hayranlık mı onu buna sevk etmiş bilemiyoruz. Çünkü Deli Çavuş da Çanakkale savaşında çarpışmış önemli bir asker. Belki de kendi çocuklarına bunu yaşatmak istemedi. Çünkü çocuklarına koyduğu isimlere bakarsan bu bile bir şey anlatıyor. Timur, Taner, Levent, Yavuz... Ne Arap ismi, ne Kürt ismi, ne dini bir isim... Tamamen Türklükle ilgili seçimler. Çünkü kendini Alevi hissetmiyor babam, Kürt görmüyor...”

Af çıktıktan sonra hayatta kalanları bir trene doldurup Afyon’a gönderiyorlar. Yokluk, açlık ve perişanlık içinde herkes bir yana savrulurken iki küçük çocuğu Afyon yetiştirme yurduna bırakırlar. Ağabey kaçar, anne babasını hiç hatırlamayan, üç dört yaşlarındaki Ahmet çocuk özlemi çeken bir asker tarafından evlat edinilir. Ve geçmişine dair her şeyi unutur, rüyaları hariç... Delikanlı olduğundan onu arayıp bulan ağabeyi gerçekleri anlattığında rüyasındaki kadının kim olduğunu anlar...

Askeri okulu bitirdikten sonra bir Çerkez kızına aşık olur evlenir. Dört çocuğu olur. Çocuklar annelerinin yetiştirme tarzına uygun büyürler. Ahmet Semerci köyüne dönmez bir daha. Bu konuyu çocuklarıyla fazla da konuşmaz. Babasının bu yazı üzerine tepkisi ne olmuş peki:

“Aramadı. Babam bu konuda konuşmayı sevmezdi. Belki her birimiz en fazla iki kere konuşmuşuzdur babamla bunu. Belki annemin etkisi vardı. Annemin de Sovyet Devrimi’nden kaçıp Trabzon’a yerleşmiş bir ailenin kızı olduğu söylenir... Annem öldükten sonra babam geçmişi daha çok kurcalamaya başladı. Gene gitmedi köye ama daha fazla düşünüyor artık çocukluğunu. Annemin yanında asla ve asla konuşulmazdı bu.”

Türkiye’deki çok evin çok annesi yapar bunu. Susarak korur çocuklarını. Ama sanırım Türkiye’nin genel suskunluğu bitiyor artık. Konuşuluyor. Öğretilen tarihin üzerindeki kumu alıyor zaman. Yavuz Semerci hikâyenin sonunu anlatırken bunun bir şans olup olmadığını düşünüyorum.

“Babam toprakları istemediğine dair bir vekaletname göndermiş olmasına rağmen, ölene dek bizi ve babamı bırakmayan amcamın, babamın topraklar üzerindeki hakkını koruduğunu öğrendik. Bugün hepimiz olup bitenler üzerine konuşabiliyoruz artık. Hepimizin ortak bir hikâyesi var. Bu yazıyı yazdım ve birbirinden farklı tepkiler aldım. Silahlı Kuvvetlere karşı olduğumu söyleyenler bile oldu... Benim babam bu ordunun bir mensubuydu. Geçmişinin sorgulamasını yapmadan, kin gütmeden yaşamış onca yıl. Otuz yıl büyük bir bağlılıkla çalıştı... Ne yapalım şimdi? Üzerinde kurşun izleri duran konağı görmeyelim mi? Yaşayanların anlattıklarını duymayalım mı? Babamı, amcamı ve bu hikayeyi görüyorum. Gözlerimi mi kapayayım? Bu bir insan hikayesidir... Yaşanmıştır... Film senaryosu değildir. İzini takip etmek kolaydır. Yaşanmış bu hikayeleri anlatmamış olmamız yeterince kötüydü bence. Anlatsaydık bu noktalara gelmeyecektik belki birbirimizi daha iyi anlayacaktık. Bunca yıllık gazeteciliğim içinde kimseye etnik kimliği yüzünden özel bir davranış geliştirmedim ya da etnik bir kimlik üzerinden bir duruş sahibi olmadım. Saklamadım da... Anlattım... İnsanlar kendi kimliklerini seçemiyor... Bunun üzerinden siyaset yapılabilir mi Allah aşkına?”

Yavuz Semerci’yle sohbetim üzerinde iki yıldır çalıştığım ve bitiremeyeceğime kanat getirdiğim romanın özetiydi aslında. Aleviliğini reddeden Kürtler, Kürtlüğünü reddeden gelinler, Kürtlerden gelen çorbayı döken Çerkezler, Dersim’in asker ailelerine evlatlık verilmiş kızları ve suskunlukla yok sayılmış saydırılmış hayatlar... Türkiye... Dersim’den çok önce de sonrasında da anaların ağladığı, akıl almaz bir cüretkarlıkla ağlaması hak sayılan, buna göz yumulması revadır denilen kahırlı ülke...

Yavuz Semerci’den bir Türkiye öyküsü dinlediniz...


***



Dersim’de neler olmuştu?

OSMANLI döneminde başlayan aşiret ayaklanmalarının nihayeti 1937 ve 1938 yılları arasında bugün Tunceli olarak bildiğimiz Dersim’de yaşanır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katliam olarak isimlendirdiği bu son olay, Osmanlı Dönemi’nde yurtluk ve ocaklık olarak özerk bir yönetime sahip olan aşiretlerin tek otoriteye bağlanma reddinin sonuçlarından biridir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla özerkliğini kaybeden bölgede aşiretler, askerlik ve vergi yükümlülüklerine itiraz ederler. 1935 yılında “2884 sayılı Tunceli Vilayeti İdaresi” hakkında bir kanun çıkar. Bu kanuna göre bölgeye askeri bir vali atanmasına karar verilir. General Abdullah Alpdoğan’ın geniş yetkileri ve sert tutumu bölgede yeni isyanlar çıkmasına sebep olur. Yaklaşık 6000 kişinin ayaklandığı 1937’deki olaylarda Harçik köprüsünün yıkılması, telefon hatlarının kesilmesi, bölge askeriyesine düzenlenen saldırı ile bütün askerlerin öldürülmesi, otoriteye ait mekanların yakılması ile olaylar tırmanır. Bölgede güvenliğin sağlanamaması ve hükümet otoritesinin kaybedilmesi sebebiyle askeri hareket başlatılır.

50 bin asker ile bölgedeki dağları aşamayan General Abdullah Alpdoğan bir hava saldırısı gerçekleştirme talebi onay alır. Bölgeye havadan saldırı gerçekleşir. İsyancılar teslim olur. Kasım 1937’de sona eren yargılanmada ayaklanmanın lideri Seyid Rıza ile altı kişi idam edilir. Çok sayıda Kürt ayaklanmacı hapis cezalarına çarptırılır. Ancak 1938’de Kureyşan Kürt aşireti bir isyan daha başlatır. Eylül 1938’de ayaklanma tamamen bastırılır. Bölgedeki olaylar 1948’e kadar sürer.

Bugün bu ayaklanmaların ve bu harekatın sonuçlarının konuşulabiliyor olması öğrendiğimiz resmi tarihin tartışabilir, değiştirilebilir olması önemli bir adımdır. Genç kızları ve küçük çocukları ailelerinden koparan 12 bin kişiyi yaşadığı yerden sürgüne gönderen, resmi raporların 13 bin, gayri resmi söylemin 40 bin olarak verdiği ölü sayısı, isyana katılmayan bölge halkının da maruz kaldığı şiddet ve bölge halkının kimi köylerinde görülen mezhep ve köken inkarı bu olayların sonuçlarından bazılarıdır.

‘Mağarada insanları fare gibi zehirlediler’

DÖNEMİN Malatya Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil’in 1987’de Bursa’da Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği röportajda bölge halkının ileri gelenlerinden biriyle yapılan görüşmeden söz eder. Abdullah Paşa ile yapılan konuşmayı şöyle anlatıyor; “3 kişi dışında bize ismini verdiklerinizi size teslim etmeye karar verdik. Ancak siz burada bir harekat yapıyorsunuz. Bu harekat gelir geçer. Buraları yine Kürt ağalarına kalır. O zaman bize zulüm ederler. Bizi kurtaramazsınız . Bütün Dersim’e hakim olsanız oraya devlet otoritesi girebilse bize zaten zulüm edemezler. Ama orada siz yoksunuz. Kudret din adamlarında, şeyhlerde. Din büyükleri onlar. Biz onlara uymaya mecburuz” der. Abdullah Paşa, “Şimdiye kadar böyleydi” diye yapılacakları anlatsa da kabul edilmez. İhsan Sabri Çağlayangil anlatmaya devam eder; “Kabul etmediler. Geri dönüldü. Bunlar mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Kanlı bir harekat oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi.”


Kaynak:Vatan Gazetesi
www.vartositesi.com
VARTONUN ÇIĞLIĞI 

CHP'li Oymen Dersim katliamini ovdu !


10 Kasım günü Mecliste yapılan " Demokratik Açılım" konulu oturumun ön görüşmesinde kürsüde söz alan CHP Milletvekili ve Başkan Yardımcısı Onur ÖYMEN' in sözleri toplumdan büyük tepki gördü, görmeye devam edecek ...
Söz konusu oturumda AKP politikalarını eleştireceğim diye şartlanan Onur ÖYMEN 1937-38 yıllarında Dersim illerinde gerçekleştirilen ve onbinlerce Alevi insanın canına mal olan katliama göndermede bulunarak, Mustafa Kemal böyle mi yapıyordu, o gidip teröristlerle mi görüşürdü, Dersim isyanında, Şeyh sait isyanında ne yapılması gerekiyorsa onu yaptı, o zaman da analar ağlamadı mı , analar ağladı diye operasyon ve hareket durdu mu" olarak özetlenebilecek bir konuşma yapmıştı.
CHP' nin politikalarıı şekillendiren en güçlü "beyin" takımının başında yer alan Onur ÖYMEN' in bu Nazi Almanyasının faşist bir subayının cümlelerini andıran konuşmasını biz de Vartonun Çığlığı Vartositesi.com olarak büyük bir öfkeyle protesto ediyoruz.Konuyla ilgili gelişmeleri sizinle paylaşmaya devam edeceğiz.
Not:
Dersim Katliamını konu edinen DERSİM 38 adlı film sitemizde yayınlanmıştı.Şu anda yeniden o film ile Dersim katliamınının ayrıntılarını öğrenmek isterseniz lütfen sitemizdeki VARTOTV deki ON-DEMAND tuşuyla istediğiniz menüye ulaşın.
www.vartositesi.com

Gola Kesqé ziyaret evi acildi - Hidir Ali Bingol


Hıdır  Ali Bingöl

GOLA KESKE ZİYARET EVİ´NE KAVUŞTU

Guluklar köyü ve mezraları  yüzyıllar sonra inanç yerlerinden biri olan; Gola Keske (Yeşil Göl) ziyaret evine kavuştu.
Guluk (Taşlıyaka) köyü ve mezralarının kurdukları; Guluk Köyü Dayanışma Derneği´nin girişimi, Varto Belediyesi ve halkın desteğiyle, Gola Keske Ziyaret Evi´ne kavuştu.
Kızılbaş Alevilerin inancında kutsal yeri olan ziyaret evleri; adak ve kurbanların kesildiği, ibadet ve inaçlarını yerine getirildiği yerdir.
Kızılbaş Alevi inancından yola çıkan, Guluk Köyü Dayanışma Derneği, bir ilke imza attı.
Gola Keske; Varto kasabasından yakalaşı k 2000 metre tırmandıktan sonra zirvedeki göl kenarına kurulmuş bir ziyaret evine sahiplik yapıyor.
Ziyaret evi 20 - 25 kişinin rahatça oturabileceği bir mekan, adak ve kurbanların pişirileceği bir mutfağa sahip. Bahçesinde yüzlerce kişinin oturabileceği geniş alana ve dışarda kurbanların pişirileceği baca, geleneklerinin devamı olan sac altında pişirdikleri bıçık (bavko) zervet gibi geleneksel lokmaların pişirileceği olanaklara da ev sahipliği yapmaktadır.



Guluklular Dayanışma Derneği adına konuşma yapan Hakkı Bingöl; Alevi inanç, gelenek ve göreneklerini, inançtaki ziyaret ve kutsal yerleri bilimsel bir dille anlattıktan sonra ibadet ve inançtaki önemini ziyaretçilerle paylaştı.
Hakkı Bingöl; derneği temsilen Varto Kaymakamı Mehmet Yıldız´a, eski belediye başkanlarından Nazım Han, Varto Belediye Başkanı Gülşen Çelebi´ye ve Dr. Ercan Bayrakçı, emeği geçen Turabi Yılmaz´a plaket verdi.
Kızılbaş Alevi inancında; darda ve zorda kalanlara Boz Atlı Hızır yardımcı olur.
İki metre karın düştüğü, Gola Keske etrafında, Boz Atlı Hızır görülür. Darda, tipi ve boranda göl kenarında atıyla gezen Boz Atlı Hızır, darda ve zorda kalanlara yardımcı olur.
İnanca giren bu saygınlık, inanç ve ibadetlerini yerine getirmek için zorluklarla malzeme taşınarak yapımı gerçekleştirilen Gola Keske Ziyaret Evi, bundan böyle ziyaretçileri ağırlayacak.
Kerem Akdağ yönetimindeki Varto Pir Sultan Abdal Kültür Derneği - Cemevi semah ekibi yüz yıllar sonra ilk kez Gola Keske etrafında semah döndü.
Kesilen kurbanlar ortak kazanlarda pişirilerek birlikte getirilen lokmalarla dağıtıldı.
Duygulu anlar yaşanan, Gola Keske Ziyaret Evi açılışında; ibadetlerin özgürce yapıldığı ve  öteki Kızılbaş Alevilere örnek olması gelenlerin dilekleri arasındaydı.
Darısı “Gola Sar”  (Soğuk Göl) Ziyaret Evi´nin başına diyenler de az değildi.
Varto, 06.10.2009


Fotoğrafları görüntüleyemiyorsanız Lütfen buraya tıklayın
www.vartositesi.com 

Vartolular Kadikoydeki mitingde bulustular


8 Kasım 2009 Ayrımcılığa karşı Alevi Mitingi üzerine kısa bir gözlem yazısı:


Bir yıl önceydi, daha az çıkan sesimizle, çok daha az duyulan basındaki yansımalarla ama bunlardan öte en çok “olay çıkaracaklar” diye bilinçli bir provakasyon yaratmak üzere atağa geçmiş ırkçı / fethullahçı medya yüzünden Ankara’da yapılmakta olan mitinge gerginlik psikolojisi ile gitmek zorunda kalmıştık.
Biz mitinge katılan Halk veya kurumlardan kaynaklı hiçbir olayın yaşanmasına ihtimal dahi vermiyorduk ve bunu İslamcı medya da biliyordu ama maksat ortamı germek ve mitinge yönelik olası bir polis müdahalesini meşrulaştırmaktı.Bunlarla birlikte bir başka kaygı daha vardı mitinge gitmeyi düşünen insanları değişik sebeplerle bundan uzak tutmak ve katılımı olabildiği kadar düşürmek; Galiba en çok başardıkları buydu, yani mitinge katılım geçen sene eğer olay çıkacak havası yaratılmasa kesinlikle çok daha yüksek olacaktı-tersini iddia edenler de çıkabilir ben kendi gözlemlerimi aktarıyorum-
Peki sonra ne oldu, Ankara Gar’ındaki bekleyişimizi, ülkenin dört bir diyarından gelen insanların bir birlerine karışan halaylı, horonlu bekleyişleri heyecana dönüştürüyor, Ankara’nın sabah saatlerindeki dondurucu soğuğuna karşın artan insan seli ile güneşli bir bahara dönüşüyordu adeta…Isınmak ve zaman geçirmek biraz da belki oturacak yer buluruz düşüncesiyle gittiğimiz Gar içinde bir de müzeyle karşılaşmak iç açıcıydı,kapıların sabahtan açılması her şeye rağmen insani anlamda doğruydu en azından bu kadarını yapabilmişlerdi…
Çaylarımızı yudumlarken uzaktan görünen tanıdık otobüsler ve kendi ilçemizden peş peşe gelen araçlar nerdeyse 1000 km uzaktan gelen “tanıdık” yüzlerin bizlerle buluşması görülmeye değerdi( Bu coşkuyu gurbette yaşayan tüm canlar kendi yörelerinden gelen her insanla karşılaştıklarında o gün yaşamışlardır) hele ki otobüslerden inenler arasında hiç de azımsanmayacak sayıda yaşları 60 ile 75 arasında değişen Vartolunun olması hepimizi onurlandırmıştı.Bu insanlar belki de 80 darbesinden sonra ilk defa bir mitinge katılıyorlardı, belki de hayatlarında bu bir ilk olacaktı.Onların varlığıyla duyduğumuz onur 9 saate varan yürüyüş ve miting güzergahındaki kararlı duruşları ve bir kez olsun oflamamalarıyla, ayakta dimdik çınarlar gibi heybetli duruşlarıyla bambaşka bir duygu yoğunluğu yaşatmıştı ben kadar diğer dostlarda da, akşam vedalaşmak biraz da bu yüzden duygu yoğunluğu demekti…

Ankara bir yeter artık” çıkışının ilk büyük adımıydı bunu biliyorduk ve İstanbul bunun bir ötesi olmak zorundaydı..

İstanbul gözlemleri…
8 Kasım günü Kadıköy’ ün 3 büyük ana caddesinden Rıhtıma doğru yönelen onbinler değil, yüzbinler de en az Ankara kadar bir çoğumuzda unutulmaz hatıraların günü olmaya adaydır.
Hatırlayan dostlar benim “ne kadar hazırız” diye bir soru sorduğumu, “1 milyon insan katılacak haberlerinin dolaştığını ama var olan çalışmayla bunun çok zor olduğunu “ belirttiğimi hatırlayacaklardır.Gerçekten bu işe asılanları tenzih ediyorum ama o gün Kadıköy’e iddia edildiği gibi 1 milyon insan akmamışsa bunda hepimizin ama hepimizin suçu var.Olayın bir suç olmadığının bilincinde olarak, bilinçli bir ifadeyle bunu söylüyorum.Forumdakiler dahil, hepinizin bağlı olduğu kurumlar, partiler,dernekler dahil,veya tek tek ulaşamadığımız insanlardaki sorumluluk payımız dahil buna…
Peki etki nedir denilirse şunu diyebilirim, miting öncesi çalışmalara bakarak her şeye karşın 100 binin üzerinde 300 binin altında bir katılım beklediğimi tahminen iletmiştim FOTOĞRAF KARELERİNE DE –MEYDANLARA DA SIĞMADIĞIMIZ AP AÇIK ORTADADIR.Dolayısıyla kendimizi dev aynasında görmeyelim ama inanın birilerini haddinden fazla rahatsız edecek kadar fazla olduğumuzu bilelim ve buna uygun davranalım. “Umarım bugün yerimizden kıpırdayacak kadar çok oluruz” temennimin gerçekleşmiş olmasından büyük bir mutluluk duyduğumu apayrı bir keyifle eklemek istiyorum.
Bir de bir ayrıntı hani miting esnasında bile alanın her yerini göremediğimizden bu denli yoğun katılım olmadığını sanıyordum, özellikle yüksek katlı binalardan yapılan fotoğraf çekimlerine çok şey borçluyuz.O fotoğraflar sayesinde görkemli ve ne istediğini bilen bu yoğunluğun büyüklüğünü görmek umut verici hale dönüştü…
Konuşmalar basına yansıdı, canlı izleyenler dışında bizler de kaçırdıklarımızı-duymadıklarımızı basından okuduk.ABF başkanı Ali BALKIZ’ ın şu sözlerinin önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum
-“Bundan sonra dilekçe devri bitti, sözümüzü artık meydanlardan söyleyeceğiz”
-“Bizi önümüzdeki yıl çocuklarımızı din dersini boykot etmeye zorlamasınlar”
-“Para vererek inanç merkezlerimize girmek veya oralara kira vermek istemiyoruz, bizi kontratlarımızı yırtıp atmaya mecbur bırakmasınlar”….
Maddeler fazla, talepler net aslında, din derslerinin mecburi olmaktan çıkarılması en net taleplerin başında yer alıyor, bunu katılımcıların slogan ve afişlerinden gözlemek mümkündü.Kadınların mitinge katılımdaki artışı alkışlanacak kadar fazlaydı.Bir alkış da çocuklarıyla alanda olan Anne babalaraydı.Ben bu noktada onlar daha çocuk yaklaşımını “kör demokrat” anlayış olarak görüyorum.
Yine nerdeyse Türkiye’nin her köşesinden mitinge katılan Alevilerin veya onlara yanınızdayız diyen dostların pankartlarını görmek umut vericiydi.Ama bu sene alana ulaşmaya çalışırken izdiham ve karmaşa da dikkatimi çekmedi değil, ufak bir boşluk bırakmaya çekiniyorduk, anında yanımızdan başka bir grup sızmaya yelteniyordu bunu çok tasvip ettiğimi söyleyemem.Bu anlamda Ankara’daki uzun yoldaki tertipli-düzenli kortej havasını özlediğimi kesinlikle belirtmek zorundayım.
Yürüyüşün Nautilius tarafından yürüdü Vartolular, alana varışımız 13.30 u buldu biz girdiğimizde çoktan başlamıştı miting ve alana girişler hala sürüyordu.Sığmamak gerçekten moral vericiydi.Bu yoğunluğun oluşması için özel çaba sarfeden parti veya derneklere özel bir teşekkürüm var, ilginç olan bu kadar yoğun şekilde katılan parti veya katılımcı kurumlara dönük “bunlar da her yere gelmişler diyen birkaç kişiden duyduklarımdı?!” gözden kaçan ise o niye bu kadar dağılmışlar zannedilen hareketlerin çok net bir şekilde alana sığmayacak gövdelerden bir/ ikisini oluşturduğuydu…
O gün orada çok sayıda yeni canla tanışmak ve karşılıklı fikir alışverişi değerliydi.Bu canlar arasında elbetteki Varto'dan katılan her can fikirsel ve yöresel ve tarihsel anlamda bizim için daha da önemliydi...
Toparlarsak katılım iyiydi ama mutlaka daha iyisi olabilirdi.Belki seneye…
Coşku güzeldi, ama yine de Ankara’ yı özlediğim anlar olmadı değil..
Talepler net; ama denilenlerin artık yapılması gerekiyor.Yani bir irade sergileme zamanı artık.Haklarımızı sadaka dilenir gibi lütfen verir misiniz anlayışı hızla terk edildikçe alabilmemizin önündeki engellerin daha çabuk aşılabileceğine inanıyorum.Önümüzdeki yılın mitingi yapılırken biraz daha koordineli harekete önem verilmesini kaçınılmaz buluyorum.Daha büyük bir meydan olabilirdi, polis arama noktaları daha çoğaltılabilir belki kaldırılabilirdi. vs vs…
Yine de her şeye rağmen Kadıköy’deki Alevi mitingi Türkiye’de var olan bütün sorunlara dönük Alevilerin ve onların temsilcisi kurumların “sözünü söylediği” bir gün olma ve 2008 yılına göre bir üst basamağı temsil etmesi anlamında her yönüyle geride önemli bir birikim bırakmıştır.
Emeği geçen tüm dostları sevgiyle kucaklıyorum.Çorbada bir tuzumuz olduysa ne mutlu !

Gözlem : Veli BEYAZGÜL

Vartodan Alevi mitingine arac kaldirilacak


Varto ve Samsun'dan Kadıköy'e nehir olup akacağız
"PSAKD Varto Şubesi tarafından yapılan açıklama da ''Alevi Bektaşi Federasyonu öncülüğünde 8 Kasım 2009 Pazar günü Kadıköy’de yapılacak olan “EŞİT YURTTAŞLIK” mitingine katılmak üzere derneğimiz hazırlık yapmaktadır. Yönetim kurulu ve üylerimizden oluşacak bir heyet otobüs ile miting’te olacak ve alevi toplumunun haklı ve insanı taleplerini bir kez daha yasal çerçevede dile getireceğiz. Ötekileştirilmeye, ayrımcı politikalara ve hakaretlere artık son verin diyor, demokratik özgür bir ülke ve halkların kardeşliği için Vartolu Pir Sultanlar olarak geliyoruz.'' denildi."
Kaynak:Alevi Haber Ajansı
Geçen sene Ankara'da düzenlenen Alevi mitingi sonrasında sitemizde yayımlanan
video slaytı sizlerle paylaşıyoruz >>> BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ>>>t;
www.vartositesi.com
VARTONUN ÇIĞLIĞI

Civarkan koyune icra soku



Varto İlçesinin Kartaldere köyündeki 48 kişi, 4 yıldır kapalı olan telefonlarına gelen icradan dertli.
Telefonlarını 4 yıldır kullanamadıklarını, telefon tellerinin yerlerde olduğunu söyleyen köylüler, gelen icralardan dolayı mağdur olduklarını ifade ettiler.

Kartaldere köylülerinin Telekom’la başı dertte. 4 yıldır kullanamadıkları sabit telefonlarına icra geldiğini ve her geçen gün miktarın katlanarak çoğaldığını söyleyen köylüler, mağdur olduklarını, müracaatlarına rağmen mağduriyetlerinin giderilmediğini ifade ederek, 48 köylünün icralık olduğunu, 700 TL’ye varan borçlarının faizlerle katlandığını, her geçen gün artan miktarı ödemelerinin de mümkün olmadığını dile getirdiler. Kartaldere Köyü Muhtarı Adil Gülbeyaz, birkaç kez mağduriyetlerinin giderilmesi için müracaatlarda bulunduklarını, Telekom’un avukatı ile de görüştüklerini, ancak mağduriyetlerine bir çözüm bulunamadığını söyledi. Muhtar Adil Gülbeyaz: “4 yıldır telefonlarımızı kullanamıyoruz. Telefon telleri zaten yerlerde bulunuyor. Sabit ücretlerden gelen borçlar katlandığından ve her geçen gün arttığından dolayı, bu borçları ödememiz mümkün değil. Şu anda 48 köylümüz icralık olmuş durumda. Hem telefonlarla görüşemiyoruz, hem de borç üstüne borç geliyor. Telekom’a müracaatlarımızda, biz özel şirketiz, sizlere telefon hizmeti getirmek zorunda değiliz diyorlar. Bizler şimdi icralık olan durumumuz için neler yapabileceğimizi bilemiyoruz. Yetkililerden yardım ve ilgi bekliyoruz” dedi.
Kaynak:Muş Ovası Gazetesi
 
VARTONUN ÇIĞLIĞI
www.vartositesi.com

Hamurpet Golu Tarihsel ve kulturel projesi hayata geciyor !


HAMURPET GÖLÜ  HAZARTEPE’YE KÜLTÜREL VE
SOSYAL TESİS  İLE REKREASYON ALANI DÜZENLEMESİ YAPILIYOR.
                                
         Merkezi İstanbul Tuzla’da bulunan Muş İli ,Varto İlçesi ve Bağlı Köyler Kültür,Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ile Varto  Kaymakamlığı doğa harikası Hamurpet Gölleri’ne ortaklaşa  sahip çıktı.Dernek ile “Varto Köylere Hizmet Götürme Birliği” arasında Hamurpet Göllerine yatırım için bir  işbirliği protokolü imzalandı.
10.09.2009 tarihinde İmzalanan protokol  kapsamında Y.Mimar Kemal SOYER’in hazırladığı projeyle göl kenarındaki Hazartepe’de “Kültürel ve Sosyal Tesis ile Rekreasyon Alanı” düzenlemesi yapılacak.




                               
                                  PROJENİN  UYGULANACAĞI   HAZARTEPE 

w
                                                                          
Projeye konu Hamurpet Gölleri Muş’un Varto İlçesi Ünaldı ve Karapınar Köyleri arasındaki  2153-2216 m. rakımlı kraterlerde  yer almaktadır. Muş, Erzurum, Bingöl İl yerleşimleri ile Varto, Bulanık ,Hınıs , Karayazı  ve Tekman İlçelerinden yaz aylarında ve özellikle hafta sonlarında yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan göllerden büyüğü yaklaşık 10 km2 alana ve 15m. derinliğe,küçüğü ise;  yaklaşık 2 km2 alana ve 45 m derinliğe sahiptir.Urartu Dönemine ait Kayalıdere, İskender (Ünaldı) ve Köm  Kaleleri ile Karaköy Mağaralarının kattığı tarihsel zenginliğin yanı sıra , içme suyu kaynakları , akkavak ve meşe  ormanları , aynalı sazan , kuğu, yaban ördekleri, ayı ,kurt, tilki, çakal, yaban domuzu ve  kunduz  gibi zengin  fauna değerleriyle  teknolojik kirliliğin bulaşmadığı bakir  doğa içindeki  göller, geçmiş uygarlıklar sürecinde ve günümüzde de  birer ziyaret  makamı olarak kutsanan Bingöl Dağları,Hazzi Dağı (Akdoğan),Koli Baba, Hazır Baba ve Hebi Baba gibi dağların sunduğu muhteşem bir panorama içinde yer alıyor.
Uzayan bakıldığında bağdaş kurmuş  bir kadın  ereni   andıran  göllerin  adı;Hititçe Fırtına Tanrısı’nın Tapınağı’ndaki mukaddes yer ile “kutsal  anne, hamri suyu,iki yılan,hamur ve iki çocuk” anlamındaki“Hamri Bitu” yazılımından Hamurpet’e dönüşmüştür.Halk kültüründe  yediği  buğday başağıyla iki çocuğa hamile kalan bir kadının kendisine  inanmayan halka yaptığı  bedduayla bu alandaki   şehrin (happiriyas )sular altında kaldığı , göldeki turna adasının (Ad-e Kulingi)   iki çocuğa beşik haline geldiği ve her ilkbaharda temiz kalpli insanlara gözüktüğü  ayrıca,  Hızır’ın Kır Atı’nın da bu gölde yüzdüğüne  yönelik  efsaneleri   bilinen göllerin  küçük gölün başındaki   Hazır Baba Dağı  Lolca “Hızır-e Gola ve Aspar-e Gol’a Keske”sanlarıylaanılan“Hızır-o Kal “tarafından korunduğuna inanılmaktadır.

            
EREN  İMGESİNDE OTURAN HAMURPET  ANA                                          HAMURPETİN ÇOCUKLARI
(Resim; Google ‘den)

Hitit yazıtlarında birer Dağ Tanrısı  ve kült makamı olarak adları geçen   dağlardan Hazzi  Dağı’nın adı(Ko-e Hezza), Gök Tanrısı Teşu Baba’yı taşıyan dağlar arasına sayılmakta, Koli Baba Dağı da “d.U  ve D.Kal Baba” adıyla geçmektedir. Bir ziyaret olan Hebi Baba Dağı ise ; adı iki buğday başağıyla yazılan Tanrıça Hebatu’ nun (Hebe- Du)  adını taşıyor .Ayrıca Hititçe ve Lolca “hope” büyük su kaynağı anlamına geldiğinden ,Hebi Baba Dağı su ve buğdayın  babası şeklindeki  kutsal anlamlar da  taşıyor.(1)
1-Bu yazıda Hititlerle kurulan tarihi  bağlar ile  resimler Y.Mimar Sn.Kemal SOYER’e aittir.(Her türlü hakları saklı tutulmaktadır)


HAZIR BABA ETEKLERİNDEN  GÖLLER -  ARKA PLANDA HEBİ BABA
           Murat Nehrine Kayalıdere Kalesi civarında karışan Hamurpet çayının kaynağı olan göllerin yüzeyinde kış mevsiminde yaklaşık 40 cm. kalınlığında buz tabakası oluştuğunda  üzerinde yürünmekte,  balık avlanıp  kayak ve paten kayılabilmektedir.Şubat-Mart ayları arasında çözülmeye başlayan buzların kırılmasıyla çıkardığı sesler çevre köy ve yerleşmelerden duyulmakta , İlkbaharda turnalar, yaban kazları ve ördeklerle doluşan göller adeta semah alanına dönmektedir.
2009 yılında gölleri çevreleyen yüksek kotlardan panoramik görüntüleri sağlayan  yeni  bir karayolu  açılmaya başlanmış ancak, Varto - Hınıs yönünden köylere ve göle ulaşımı sağlayan karayollarının sanat yapılarıyla asfalt kaplaması halen yapılmamıştır.Çevre ve Orman  Bakanlığı Milli Parklar Müdürlüğünce “Sulak Alan Koruma Alanı” ilan edilen  göller,  taşıdıkları doğal, kültürel ve turizm  değerlerinin önemine rağmen Cumhuriyet Dönemi boyunca yöre halkına ve ülkeye yararlı olabilecek bir yatırıma konu edilmedi.Çevre yerleşimlerden ulaşım  için yeterli bir karayolu, koruyarak kullanma, yaşatma ve değerlendirme amaçlı,kültürel ve sosyal tesisler, aydınlatma ve peyzaj düzenlemesi gibi alt yapı  talepleri yıllarca ele alınamayan yöreye sahiplenmek  için merkezi İstanbul Tuzla’da bulunan derneğimiz  harekete geçti.
Haziran ayı başında Ankara’da bulunan  Emekli Genel Müdür  Sn.Kemal SOYER’le bir araya gelen dernek yönetimi kendisine “Kültür ve Sanat Danışmanlığı” ile derneğin kuruluş amaçlarına uygun araştırma ve uygulama projeleri  hazırlama yetkisi verdi.Varto’ya hareket eden SOYER, ilk iş olarak bir çok köyde  toplantı  ve  araştırmalar yaparak  yöre halkının  kültürel ve ekonomik yapılanma ihtiyaç  ve taleplerini belirledi.Derneğin  olanakları çerçevesinde değerlendirilen talepler arasında  yörenin sosyo-ekonomik ve kültürel yönden  gelişerek bütünleşmesi ve  kültürel kimliğini koruması ile barışa  katkı verecek  alt yapı uygulamaları için en önemli adayın “Hamurpet Gölleri” Hazartepe’de  yapılacak bir “Kültürel ve Sosyal Amaçlı Tesis” olduğu sonucuna varıldı.


Heyetimiz Hazartepede                               Hamurpet’in Aynalı Sazanı              


Eylül Ayı’nda Varto’ya gelen Dernek Başkanımız Sn. Baki DEMİR,  yönetim kurulu üyeleri  Sn. Turan ÇINAR ve  Sn. Yüksel AKDEMİR ‘den oluşan heyet  Sn.Kemal SOYER  ile birlikte başta Ünaldı Köyü olmak üzere Alnıaçık, Omcalı ,Çayönü, Dönertaş ve Kuşluk Köy Muhtarları ve ileri gelenleriyle bir dizi görüşmelerde bulundu .Varto ilçe merkezinde de halkla temas kurularak proje girişimi  geniş bir çevreye duyuruldu.
Hamurpet Gölleri için düşünülen proje konusunda Tatan, Varto ve Omcalı Cem Evi’nde Sn. Kemal SOYER tarafından “Anadolu Uygarlıkları ve Alevi Kültürü” konulu konferanslar verildi.Varto’da ilk kez düzenlenen bu   konferanslar, Anadolu Uygarlıkları ile Alevi Kimliği konusunda geçmişi 12 Bin yıla uzanan arkeolojik görsellerle halk  ve gençlik  üzerinde büyük ilgi uyandırdı. Katılımcıların çoğu Alevi-Bektaşi Kültürünün   Anadolu’lu  Hatti, Lulu.Bi ,Hitit ve Urartu’lara dek uzanan yapılanma sürecine ilişkin arkeolojik belgelerle ilk kez yüz yüze geldi.
Aynı konferansta bir konuşma yapan Dernek Başkanı  Baki DEMİR’ de Varto Alevilerinin dernekçe tespit edilen  kültürel yapılanma  talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda planlanmış projeleri anlattı.Projeleri özetle sunun DEMİR, Varto’daki tüm  Alevi kült  unsurlarını arkeolojik- bilimsel belgeler eşliğinde yeniden   tanımlayacaklarını , bu tür  yerleri  süreç içinde nitelikli birer Kültürpark şeklinde düzenleyerek halkın kullanımına sunacaklarını, Varto  ve çevresinde yaşayan  Alevi –Bektaşi Kültürüne yönelik  araştırmaların bir kitapla yayınlanacağını belirtti .



             VARTO CEM EVİ’NDEKİ   KONFERANSTAN BİR GÖRÜNTÜ 


Halkın projeye ilgisi ve   desteğinin tam olduğu  anlaşıldıktan sonra proje alanının sahibi olan Ünaldı Köyü İhtiyar Heyeti , köylüler ve bağlı  Çayırlı Mezrası halkıyla ayrı ayrı bir araya gelindi.Yapılan görüşmeler sonucunda projeye tam destek verme  kararı çıktı ve Köy Heyeti Hazartepe  ve çevresinde yapılacak tesis ve düzenlemelerin proje ve  planlama yetkilerini Y.Mimar Kemal Soyer’e , yapım ve işletme yetkisini de derneğimize  verdi.
Bu çalışmaların ardından Varto Kaymakamı Sn. Mehmet YILDIZ makamında ziyaret edilerek  proje ve uygulama etapları  görüşüldü.Dernek heyetinin Varto ve köylerine sahiplenme konusunda  Kamu Kurum ve Kuruluşları ve Köy Muhtarlıklarıyla işbirliği içinde hizmet götürme anlayışıyla   hazırlanan bu ilk  projeyi olumlu bulan Kaymakamımız  bu konudaki girişimleri  destekleyeceğini açıkladı ve Hamurpet Göllerinde düşünülen tesis ve düzenlemelerle ilgili olarak heyetimizle birlikte  yerinde incelemelerde bulundu.




              HEYETİMİZ MAVİ  BİR TABLO GÜRÜNÜMÜNDEKİ KÜÇÜK HAMURPETTE

                            HAMURPET   HAZARTEPE PROJESİNİN İÇERİĞİ :
Uygulamasına bu yıl başlanan ve önümüzdeki yıllarda da  yapımı sürecek olan  Hamurpet Gölü Hazartepe Kültürel ve Sosyal Tesis ile Rekreasyon Alanı Projesi kapsamında aşağıdaki uygulamalar yapılacaktır :
1-Hazartepe bitişiğindeki   yamaçta  doğal kayaların yerinde   düzenlenmesi ve düzlükte yapılacak  sahne ile  doğal bir  Anfi Tiyatro  yapılması,
2-Hazartepe’nin  gölle bitişen kıyı aksı üzerinde 15 m. genişlikte tepeyi çepeçevre dolanan  yaklaşık 7.500 m2. lik alanda toplama taşla dalgakıran yapılması , ardından saha tesviyesi, toprak dolgu ile  ağaçlandırma ve peyjaz düzenlemeleri  ile   dört adet   kayık iskelesi yapılarak  rekreasyon  alanının oluşturulması ,yeterli sayıda gölgelik , oturma grupları,çöp istasyonları ,çeşme ve aydınlatma üniteleriyle  donatılması ,
3-Günübirlik yeme-içme ihtiyaçlarını karşılayacak bir kafeterya ile ileriye dönük sergi ve satış üniteleri için  gerekli alan ve mekan düzenlemelerinin yapılması,
4-Birer ziyaret olan Hamurpet Gölleri ,Koli Baba,Hebi Baba ve Hazır Baba Dağları’nın halk kültüründe ve mitolojik  efsanelerde yaşayan  hikayelerinin konu edildiği bilgilendirme panoları,bu mitolojileri esas alan sembolik resim ve rölyeflerin üretilerek sergilenmesi, böylelikle halkın tarihin özgün bilgi kaynaklarıyla bilgilenmesinin sağlanması ,
5-Günübirlik ve şenliklerde kullanılmak üzere bir adet WC yapısı   ile yeterli sayıda otopark düzenlemelerinin  yapılması,
6- Tepe üzerinde düğün,sünnet gibi sosyal içerikli toplantılarla kültürel amaçlı  toplantılara hizmet edecek bir  tesis ile  ileriki etaplarda konaklama ünitelerinin   yapımı ,
7-Büyükler ve küçükler için yüzme havuzu,gölün düzlüğünde  basketbol, voleybol ve tenis sahası ile ağaçlandırılmış koşu ve yürüme yolları düzenlenmesi  ,
8-Proje alanına  içme suyu  ile elektrik enerjisinin temini,  
9-Gölde gezinti ve spor amaçlı yeterli sayıda kayık ve  su bisikletinin alımı, ve ileriye yönelik olarak da göl çevresinin peyzaj ve ağaçlandırma faaliyetlerine devam edilmesi  gibi   çalışmalar planlanmıştır.
Bu temel  çalışmalar dışında ;
2010 yılından başlamak üzere her yıl tekrar edilecek  ”Hamurpet  Kültür Şenlikleri” yoluyla yöre halkının Anadolu Uygarlıklarının evrensel  birikimiyle buluşturulması ve halkın her türlü hurafelerden, arkeolojik maddi temelleri bulunmayan siyasi, ideolojik, dini ve kültürel ajitasyon ve eylemlerden korunması,modern bilimin ışığıyla bilinçlendirilerek barışı ve kardeşlik duygularını sürekli besleyen evrensel bir yaşam biçimine kavuşmasının desteklenmesi,
11-Yörenin halı, kilim, çorap vb. el sanatları, dokuma ve yaygı kültürünün geliştirilmesi,
Hayvancılık ,yem bitkileri ,et ve süt ürünleriyle ilgili proje ve uygulama faaliyetlerine destek verilmesi,
Köylerimizin değişik ölçeklerde Kültür Evleri’ne kavuşturulması, gençliğin  kültürel ,manevi ve bilimsel yönden eğitimine katkı verilmesi  ile Alevi kült mekan veya unsurlarının birer“Kültürpark” niteliğinde  yeniden  yapılandırılması  gibi faaliyetler de uzun vadeli olarak planlanmaktadır.   
Projenin maddi ve içerik anlamda halk desteğini alarak  uygulaması için Derneğimiz tam manasıyla bir seferberlik ilan etmiş, konuyu İstanbul, Ankara, İzmir ,Adana, Eskişehir  ile yurt dışında  bulunan   hemşerilerimize anlatmaya ve destek aramaya koyulmuştur.Bu amaçla başlatılan destek kampanyası için bir bankada  TL, Dolar ve Euro  hesapları  açılıp sitemiz aracılığıyla kamuoyuna duyurulacaktır.Bununla birlikte, derneğimiz  proje alanında kullanılmak üzere sabit ve hareketli gölgelik sistemleri, geniş alanları örten çelik taşıyıcılı fantastik  çadır  sistemleri, bungalovlar, kayıklar,su bisikletleri,bank ve oturma grupları  ve her türlü inşaat malzemeleriyle ayni yardımları da beklemektedir. 
Projenin tanıtılması ve desteklenmesi amacıyla 6.Şubat 2010 günü akşamı   İstanbul Ümraniye Mithatpaşa Caddesi Armağanevler Durağı No:102’ deki Prenses Düğün Salonunda geniş katılımlı bir geleneksel kültür gecesi düzenlenecektir. Varto Kaymakamı Sn. Mehmet YILDIZ’ ın da  davet edileceği  gecede derneğimizin semah ve folklor ekiplerinin gösterileri ve yerel sanatçılarımızla tam bir kültür şöleni yaşayacağız. 2010 yılında planlanan  Hamurpet Kültür Şenliklerinin düzenleneceği tarih ve içerik duyurusunun da yapılacağı  gecemize  tüm Vartolu hemşehrilerimiz  ve dostlarımız şimdiden davetlidir.
Değerli okurlar; derneğimiz başlattığı proje ve uygulamalarıyla  üretmeyen  dernekçilik anlayışına son vermiştir.Halkımızın temel yaşam sorunlarının çözümüne katkı veren  projeler  üretip uygulayan,her türlü etnik ayrımcılığa karşı durarak kültürel kimliğimizin, insan haklarının,demokrasinin ,toplumda  barış ve kardeşlik  duygularının gelişimine  katkı veren  hemşerilerimizle bütünleşerek yolumuza devam etmek amacındayız.
HAMURPET HAZARTEPE PROJEMİZİN UYGULAMASINA 10.10.2009 TARİHİNDE  FİİLEN  BAŞLANMIŞTIR.
Bu nedenle ;
BAŞTA ,YAPIMINA  MADDİ VE MANEVİ KATKI  VEREN  VARTO KAYMAKAMI   SN.MEHMET YILDIZ’A  ,
PROJEYİ TASARLAYIP OLUŞTURAN  EMEKLİ GENEL MÜDÜR HEMŞEHRİMİZ Y.MİMAR  SN.KEMAL SOYER’E,
DERNEĞİMİZE GÜVENİP PLANLAMA UYGULAMA VE İŞLETME YETKİLERİNİ  VEREREK  BÜYÜK BİR ÖZVERİ  ÖRNEĞİ GÖSTEREN ÜNALDI KÖYÜ MUHTARI SN.TUNCER AKTAŞ’IN ŞAHSINDA  TÜM  ÜNALDI  KÖYÜ  VE ÇAYIRLI MEZRASI HALKINA,
PROJEYE MADDİ VE MANEVİ DESTEK VERECEKLERİNİ AÇIKLAYARAK BU KONUDA ÖRNEK BİR DAYANIŞMA PLATFORMU OLUŞTURAN OMCALI, ALNIAÇIK, ÇAYÖNÜ, DÖNERTAŞ,    KUŞLUK KÖY MUHTARLARI VE HALKINA ,KATILIMCI DİĞER VARTOLU   HEMŞEHRİLERİMİZE,
ÇALIŞMALARIMIZDA BİZLERİ CESARETLENDİREN VE DESTEKLERİYLE  ÖNÜMÜZÜ AÇAN DERNEK ÜYELERİMİZE  SONSUZ TEŞEKKÜR EDİYOR,                  
        PROJENİN TÜM VARTOLU HEMŞERİLERİMİZE HAYIRLI VE UĞURLU OLMASINI, EVRENSEL DEĞERDEKİ  KÜLTÜRÜMÜZÜN KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ  İLE , BARIŞA  KATKI VERMESİNİ  DİLİYORUZ . 
       SAYGILARIMIZLA
                                       MUŞ İLİ VARTO İLÇESİ VE BAĞLI KÖYLER
                    KÜLTÜR,YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ ADINA

                                         YÖNETİM KURULU





KAYMAKAM SN.MEHMET YILDIZ  İLE  HEYETİMİZ HAMURPET’TE BİR ARADA     
               
Çalışmalar sürecinde heyetimizce  makamında ziyaret edilen Muş Valisi Sn. Erdoğan Bektaş’a da  projenin   bir örneği sunuldu.Girişimi desteklediğini belirten Vali ,bu tür konularda özel girimcilerin katkısının da  alınması  gerektiğine yönelik görüşleriyle birlikte göl çevresinde bir kayak tesisi yapımı için çalışma yaptıklarını belirtti.Bu süreçte izinde bulunan Muş Çevre  ve Orman Müdürü Sn.Rıfat NEHİR ile de telefonla  bilgi alış verişinde bulunuldu.Proje ve peyzaj düzenlemeleri konusunda destek sözü alındı. Projenin doğal ve kültürel çevre ile  alt yapıyı koruyup geliştirerek yaşatmayı amaçladığı, uygulama alanına ilişkin  düzenleme önerilerinin alanla örtüştüğü,yöre halkının  kültürel,   sosyal  ve ekonomik yönden gelişimine ve bütünleşmesine katkı vereceği  sonucuna varılarak imzalanacak bir protokolle ortaklaşa uygulama  yapılması kararı alındı.10.09.2009 tarihinde Kaymakamlık Makamında imzalanan protokolle uygulama projelerinin Y.Mimar Kemal SOYER tarafından üretilmesi, dernekçe  20.000 TL ,Köye Hizmet Birliğince de   30.000.TL bütçeyle  uygulamaya başlanması kararı alındı.
Kaynakça:
-Ön Bilgi: Y.Mimar Kemal SOYER
-Varto ve Çevre Köyleri Derneği,
-www.Unaldikoyu.com
___________________________________________________
www.vartositesi.com

Labels

vartohaber (12) varto (8) Eğitim (6) 6.koğ festivali varto (5) Varto Belediyesi (5) alevi (4) 12 eylül (3) Badan köyü (3) Ferhat Sidar BİNGÖL Kalp nakli (3) Haber (3) RADYO GIMGIM Futbol (3) dersim (3) istanbul vartolular gecesi (3) izmir varto der (3) varto vakfı varto haber (3) Barış (2) Kesk Disk Türk iş miting kriz (2) Kocaeli (2) Muş Valisi (2) Varto seçimler oy oranları DTP AKP CHP (2) Vartoder (2) asker (2) barış grubu (2) dersimin kayip kizlari (2) iki dil bir bavul özgür doğan (2) kardeşlik (2) kültür sanat (2) organ bağışı (2) radyo gımgım (2) referandum (2) trt6 trt şeş (2) türkiye 1.si (2) varto belediye başkanlık seçim (2) varto yüksek okulu (2) xamurpet gölü hamurpet turizme açılıyor (2) Üniversite (2) çaylar (2) - (1) 1 kasım kampanyası soyguna hayır sabite hayır (1) 7.VARTO koğ festivali (1) 7.koğ festivali (1) Alpaslan Üniversitesi (1) Anadolu (1) Anayasa Mahkemesi (1) Bingöl (1) Daimi (1) Demokratik acilim (1) Deniz (1) Dersim Katliamı (1) Dtp (1) Ekin TV (1) Ernesto che guevara (1) Eşrefoğlu (1) Fırat Güneş (1) Gazi Katliamı (1) Gola Kesqe (1) Gülşen Değer (1) Hadise eurovision Düm tek tek (1) Halepçe katliamı (1) Haydar selçuk (1) KOMA GIMGIM (1) Kayıp Şarkılar (1) Kemal soyer (1) Luwi (1) Maraş Katliamının 30.yılı (1) Mehmet Yıldız (1) Miting (1) N (1) Newroz (1) Nurhayat Sağlam (1) Polemik (1) Röpörtaj şahturna (1) Sakina Teyna (1) Siya Korta (1) Sofyan köyü varto (1) TEKEL direnisi (1) Tarih (1) Tural (1) Turk Telekom (1) Varto Belediyesi seçimleri (1) Varto Vakfı (1) Varto Üniversite (1) Vartosanat (1) Yılanlı köyü inali (1) arkeoloji (1) bana iyi bak general (1) barajlara hayır (1) bds (1) berfin (1) berlin varto der (1) beşiktaş (1) bjk (1) boykot (1) civarkan (1) darbe (1) demir çelik (1) deprem (1) dersimspor (1) devrimden sonra (1) din (1) dünya sampiyonu (1) ege (1) elektrik (1) evet (1) festival (1) futbol (1) gazete (1) general (1) gestemerde (1) hawtemal (1) hayri bingöl (1) hayır (1) hızır çeşmesi (1) ihsan yüce üzerine (1) izmir varto gecesi (1) kadim tan vartolu emekçi (1) kapatma davasi (1) kartaldere (1) kayak (1) keranlıx dayanışma gecesi (1) kora (1) kox festivali 2010 (1) kurtçe tv (1) lazonya (1) luvi (1) munzur (1) mus rekabet lisesi (1) mutlu haner (1) nazım uzunboylu (1) nilufer akbal trt 6 (1) omcalı (1) orhan yılmazkaya (1) raqasan varto dayanısma gecesi (1) raqasanlı öğrenciler (1) savaş (1) sel savaş (1) selma kociva (1) sevda (1) seçim- (1) sibel akdağ varto (1) silikozis kot isçileri (1) sivas anması 2 temmuz 2009 (1) sofya doğanca köyü (1) sonuçlar (1) sınav (1) sırrı sakık (1) taraf (1) tatan (1) teknedüzü (1) trafik kazası (1) tunceli (1) türkü (1) tıp (1) varto EML (1) varto depremi (1) varto kaymakamlığı (1) vartoda üniversite kuruluyor (1) vartolu (1) vartolular derneği varto-der (1) vartolular gecesi (1) vartositesi (1) vartoya üniversite (1) vicdani red (1) yar belli degil özgür demirhan (1) yazar (1) zazaca zazaki dil kampanyası (1) Önder Özdemir (1) çayçatı köyü gundemiran eğitim anaokulu usta öğretici başarı (1) çevre (1) öykü (1) özellestirme (1) Şervan Taş (1) Şirinler 50 yıldır komünizmi anlatıyor (1)