vartositesinin 2008-2011 dönemi kayıtları burada. Ancak 2011-2012 ve daha sonrasının güncel kayıtları için lütfen www.vartotv.com adresine gidiniz

vartositesi yenilendi

vartositesi yenilendi
Gitmek için tıklayın !

izmir varto der gecesi 7 Şubat aksami duzenleniyor


İzmir Varto-der yemekli dayanışma gecesi 3 yıl aradan sonra ilk defa 7 Şubat akşamı düzenlenecek.Bostanlı (Karşıyaka) daki ALTINBALIK RESTAURANT'daki geceye katılabilmek için Dernek ile irtibata geçebilirsiniz.
TEL:0232 329 15 16

İcmeler Raqasan koyu 2 yemekli gecesi 31 ocak cumartesi aksami


İçmeler Köyü Dayanışma Derneği 2.geleneksel yemekli gecesi 31 Ocak 2009 akşamı yapılıyor.
Program:
Davul Zurna
Açılış Konuşması
Fırat GÜNEŞ
Grup BERF
Hüseyin AYDIN
AZE
--
Sunucu:
Lütfi SERTKAYA
Tarih:
31.01.2009
Yer:GRAND ATMACA Düğün Salonu
Saat:18.-24.00
Adres:İmar Blokları Son Durak mezarlık karşısı (Alibeyköy-EYÜP)İSTANBUL
Dernek Tel:0212 536 24 90
www.vartositesi.com

DTP ' nin Varto Belediye Baskan Adayi Gülsen DEĞER !

Şu anda Varto Belediyesi'nde Belediye Başkanlığını yürüten parti DTP nin Varto Adayı açıklandı.2009 yılının 29 Mart'ında yapılacak olan yerel seçimlerde DTP adayı olarak Gülşen
DEĞER yarışacak.DTP 'de Varto için 5 tane aday adayı bulunuyordu.
Bilindiği gibi bir önceki seçimlerde Bağımsız (AKP) adayı Abdulbari HAN'a karşı , SHP listelerinden giren Demir ÇELİK Belediye Başkanlığı seçimini kazanmış ve 4 yıldan uzun bir süre boyunca Varto Belediyesi adına çalışmaları yürütmüştü.ÇELİK 2008 Ağustos'unda BDP(Barış ve Demokrasi Partisi)nin Türkiye'deki Genel Başkanı olarak seçilince Varto Belediye Meclisinin kararıyla Nurgül ÖZER seçimlere kadar Başkan olarak seçilmişti.
DTP Genel Merkezinin yaptığı bu açıklamadan sonra Varto adaylarının yine bir Kadın olarak seçilmesi dikkat çekti.Türkiye'de uygulanan seçim sistemi, ve varolan kadını dışlayıcı feodal sisteme rağmen Varto'da bir kadın adayın çıkarılması herşeye rağmen umut verici bir gelişme.
Vartonun Çığlığı , Vartositesi.com dostları Gülşen DEĞER'i yaklaşık 3 yıl önce yayınladığımız bir haberden dolayı yakınen tanıyorlar.Hatırlayamayan dostlarımız için o günkü haberimizin bağlantısını yeniden yayınlıyoruz. "Varto Yeniden Afet Kapsamına alınsın " başlığını taşıyan haberimizde DEĞER'in Varto'yla ilgili verdiği çok çarpıcı bilgiler yer alıyordu.DEĞER, yaptığı ilk açıklamada seçimlere Aday adayı olan diğer 4 kişinin şahsında da gireceğini ve onların da desteği ile bu seçimlerin kazanılacağına inandığını belirtti.
Bu arada yarışın bir diğer kulvarı olan AKP ise adayını eski Varto Belediye Başkanı Abdulbari HAN olarak açıklarken, kilit rolü oynaması beklenen CHP ise(tabanına) Esnaf Kefalet Kooperatifi başkanı Erhan AKTAŞ aday olarak gösterdi.
Konuyla ilgili haberleri / gelişmeleri zaman zaman aktarmaya devam edeceğiz.
HABER:VARTONUN ÇIĞLIĞI-vartositesi.com

www.vartositesi.com


Foto:(Fatih ÇELİK)Kenthaber.com

Vartonun 2008 nufusu 40 bin civarinda !

Adrese dayalı Nüfus sisteminin sonuçları açıklandı.Buna göre Vartomuzun toplam nüfusu 33.986 kişi.Konuyla ilgili hazırlanan verilerden vartositesi.com olarak sizler için anlaşılır bir tablo oluşturduk.

 ErkekKadınToplam
Varto 5.047 4.829 9.876
Muş   
 ErkekKadınToplam
KÖYLER 12.072 12.038 24.110
    
 ErkekKadınToplam
TOPLAM 17.119 16.867 33.986
  Tablo-Grafik  >www.vartositesi.com

KAYNAK:TUİK.gov.tr

www.vartosites.com VARTONUN ÇIĞLIĞI

TRT 6 kirilma nokasidir - Avasin YORULMAZ


Cumhuriyet tarihi Kürtler açısında kanlı bir tarihtir. Kürtler için Cumhuriyet inkâr, asimilasyon, ölüm, cezaevi ve yasak demektir. Kürtler için Cumhuriyet direniş, isyan etmek ve mücadeledir.

Kürtçe konuşulduğu için para cezası veren, Kürtçe konuşanları süren, cezaevine gönderen ve katleden devlet bugün Kürt dilini kabul etme noktasına gelmiştir.

Yasaklı zihniyetten kendi eliyle televizyon kurma noktasına devlet gelmiştir. Bu açıdan TRT 6 bir kırılma noktasıdır.

TRT 6, 80 yıldır uygulanan tüm inkâr politikaların resmen reddi, devletin başarısızlığını resmen kabul etmesidir.

TRT 6, seçim yatırımı olsa da Kürt halkının başarısıdır, mücadele için kazandığı yeni bir mevzidir.

Bu saatten sonra aynı rahatlıkla Kürtçeyi yasaklayamaz, inkâr politikalarını istese de eskisi gibi sürdüremez Devlet. Kırılma noktasından sonra eski politikalarına dönemez; döndüğünde karşınsında daha da birleşmiş bir Kürt mücadelesini bulacaktır. Kürtlüğünü utangaç kabul eden sanatçılar, aydınlar ve bireyler daha kararlı bir biçimde Kürtlüklerine sahip çıkacaktır. Kıyıda köşede kalmış, Kürtlüğü silinme noktasına gelmiş kişiler de direnecektir.

TRT 6, seçim yatırımıdır; bu oldukça açık. Ama bundan öte Kürtlerin cumhuriyet tarihiyle birlikte vermeye başladıkları mücadelenin bir başarısıdır. Arzu edilen nokta mıdır? Hayır, değildir. Fakat bunu sadece “koruculuk” ve AKP’nin seçim malzemesi olarak değerlendirmek iyi belirlenmemiş, yanlış bir politikadır.

Sizi, yok etmeye çalışmış ve halen bu gayretin içinde olan bir gücün samimi olmasını zaten bekleyemezsiniz. Elbette devlet ve AKP, Kürtleri ve Kürt kültürünü düşündüğü için bu adımı atmamıştır. Kürtlerin mücadelesi devleti bu adımı atmaya zorlamıştır.

DTP’li vekillerin TRT 6’nın açılışına katılmamaları politik bir hatadır. Bu yanlış politika Kürt halkının yıllarca verdiği mücadelenin başarısını AKP’ye tepsi içinde vermek olmuyor mu bu? Kürt halkı bu durumda TRT 6’yı AKP’nin başarısı olarak algılamayacak mı? Seçimlerde AKP’nin kullanacağı seçim malzemelerinden biri olmayacak mı?

DTP’nin tutumu aynı zamanda kendi emeğini görmemektir. Çünkü bu kanal DTP ve öncesi partilerin de içinde olduğu kesimlerinin mücadelesi sonucudur. Kürt dili için insanlar bedeller ödedi ve halen ödüyor. O zaman neden AKP’ye kaptırılıyor, bir halkın emeği neden yanlış politikalarla başkasına sunuluyor.

Kürtler şunu demeli: biz başardık, emeğimiz boşa gitmedi ve boşa gitmesine izin vermeyelim.

TRT 6, ne kadar kötü de olsa Kürtleri ortak bir duyguda birleştirecek. Kürtlüklerinden utananlar bile Kürt olduklarını hatırlayacaktır.

Kürt dili ve Kürtlük romantik bir çehre kazanacaktır.

Kürt dili, yeni pazara kavuşacaktır. Yeni bir Pazar Kürt dilinin daha da yaygınlaşması demektir. Kürt dili bilim, felsefe ve siyaset dili olarak daha da gelişecektir.

Kürtlerin mücadelesi daha akademik ve bilimsel bir boyut kazanacaktır.

Kırılma noktasında sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır

www.vartositesi.com
*Bu yazı Beybun.com sitesinden alınmıştır

Şahturna ile Röpörtaj vartositesi.com da


OZAN ŞAHTURNA İLE SÖYLEŞİ
Röpörtaj:Hıdır Ali BİNGÖL
Sevgili Şahturna, insanlar seni severek dinliyor, şiirlerine, sazına ve müziğine hayran kalıyorlar. Yıllardır sürdürdüğün; özgürlük, demokrasi ve insan haklarımücadelende baş eğmez direngenliğine ve bu uğurda ödediğin bedellerle, tutarlı haykırışını saygı ve sevgiyle kucaklıyorlar ve seni merak ediyor insanlar.
Söyleşimize önce, Şah ve Turna nedir tanımlarıyla başlayabilir miyiz?


Şah; bence kutsal bir isim, büyük bir isim. Turna; katarda uçar, sesi de güzeldir. İnsanlarımıza hem uçma görünümü, hem de birlikte yaşama sembolünü sergiler.
Alevi toplumunda, turnaların kutsal yeri vardır. Bu kutsal değerler tüm toplumun değerleri olmuştur.
Benim adım hem Şah hem de Turna. Yani Şahturna.

• Yıllardır senden Alevi ve devrimci gelenekleri öğrenen, senin düşüncenden (sesin, sazın, şiirlerin ve mücadelen gibi) çıkarak bazıtoplumsal gerçekleri gündeme getiren insanlar ve düşünceler vardır. Sence, Alevi düşüncesinin içinde ana hedef ve olgular nelerdir?

Ben, Alevi deyişleriyle başladım ve topluma gittim. Daha sonra insan haklarıve demokrasi dedim. Bence, devrimcilik, sosyalistlik, ilerici ve çağdaş Alevilik birbirinden ayr şeyler değil.
Alevilikte başkaldırı vardır. Aleviyim diyen insan; egemen, zalim güçlere ve devlete yamanan insanlardan olamaz. Ezilenin yanında, sömürülenin yanındadır Alevilik. Çağdaş, demokrasi ve ilericiliği savunan Alevi; ben sosyalistim diyebilir. Çünkü, köleci toplumdan bugüne kadar, Kerbela’yıele alırsak, bir başkaldırıolmuş. Şeyh Bedreddin’ler, Pir Sultan’lar bu mücadeleyi bugüne kadar getirmişlerdir. Onun için ben bunlarıaynışeyler olarak görüyorum.

• Sevgili Şahturna, sevgili diyorum çünkü dostluğumuz ve samimiyetimiz bana bu hakk ıveriyor. Seni seven, sayan hayranların oluşan, gerek yurtdışında ve gerekse de Türkiye’de olsun büyük bir kitle vardır. Bu kitle, ozan ve sanatçılığını kabul etmiş. Sanat ve ozanlığını kime ve nelere borçlusun?

Sıvas’ın Gürün kasabasının Kaynarca köyünde dünyaya geldim. O dönemlerde, babam bana küçük yaşımda deyişler okurdu. Pir Sultan Abdal ve çeşitli ozanlardan şiir ve deyişler okurdu. Ben de bunları ezberlerdim. Kendi yapıtlarımı yapmaya, bunlarıöğrendikten sonra başladım.
Köydeyken babam bana bir radyo aldı.
Sanatsal hayatıma; sazıkendim öğrenerek başladım. Radyolarda türküler okudum. Kitlelere seslendim, yani halk sanatınıyaptım.
Köy - kent farkıgördüm. Alevi deyişleri yanısıra, toplumsal eserler de yapmaya başladım. Mesela; insan hakları, demokrasi, ezen - ezilen sorununu dile getirdim. 1972’de (12 Mart dönemi) tutuklandım. Tutuklandığım zaman bana Komünizm propogandasıyaptığımısöylediler.
Diyarbakır’da tutukluydum.
Şunu samimice söylüyorum. O zaman komünizmin ne olduğunu bilmiyordum. Ama şunu biliyordum. Ezen - ezilen sorunu, köy - kent farkıvardı. İnsanlar arasıfarklar vardı. Bunlarıgörüyordum. Bunlar sezgilerimdi yani.
Beni; komünizm propagandası yaptıdiye Diyarbakır’da tutukladıklarında çok işkence yaptılar.

• Gördüğün işkenceleri, çektiğin acıları anlatır mısın?

Kafama, elektrik akımıverdiler. İşkence gören bir insanın çığlığınıdinlettiler. Konuşmazsan seni de bu hale sokarız, dediler... Tek söylediğim şey türkü söylemek ve ezenle ezilen arasındaki çelişkiyi dile getirmekti.

Yol yordam bilmeyen köylü vatandaş
Sizi bu hallere koyan utansın
Kırık ekmek, bir tas ayran, yağsız aş
Sizi bu hale koyan utansın
Kasapça derimiz soyan utansın

bu türküleri söylemişim. Değişik dönemlerde, çeşitli illerde hapis ve gözaltılar oldu.
1975 yılında, 12 yıl 4 ay ceza verdiler bana. Bu cezaya karşı, Uluslararası Af Örgütü, PEN Klubü ve Türkiye’de yazarlar, çizerler, aydınlar benim davama karşıkampanya açtılar. Şahturna, hemen serbest bırakılsın diye...

• Bidiğim kadarıyla mutlu bir aile yapınız var. Dost Şiar’la evlisin. Şafak ve Şirin adında iki kızınız var. Çocuklarınla ilgili kısa birşeyler söyler misin?

Şiar’la 1987 yılında evlendik. Gerçekten iyi anlaşıyoruz. Her konuda bana yardımcı oluyor. Ayrıca, ben de iyi bir ev hanımıyım. Yemeğimi kendim yapıyor, çocuklara kendim bakıyorum. Daktilo yazıyorum.
İlk hastaneye düştüğümde (doğumda) Şafak’ı banyoda ben yıkadım. Çocuklarım da müziğe ilgi duyuyorlar. Şafak, iki yaşındayken bana yardım ediyordu. Şimdi, Şirin’de öyle. Çok duygulu, müzik ruhlu, sevecen iki gülçiçeği çocuklarım.

• Dost Şahturna, aile ilişkilerinizi az da olsa biliyorum. Sonradan sezinlediğim önemli bir durum daha var. Kendi ve çocuklarının kıyafetlerini sen seçiyorsun. Renk ayrımının farkındasın. Yani renkleri tanıyorsun. Bu konuda birşeyler söyleyebilir misin?

Gözlerimi üç yaşımda kaybettim. Doktor tespitlerine göre şu anda üç yaşındaki çocuk kadar görüyormuşum. Tüm renkleri seçebiliyorum.
Görmeyi şöyle düşünüyorum. Bakmak başka şey, görmek başka şey.

• Yani gören var, ama görmez, görmeyen var ama görür diyorsun.

Evet, evet... Ben buna; bakmak başka, görmek başka diyorum. Asıl körler; ilim, bilim ve mücadeleden uzak olanlardır.
Babam beni doktara götürdüğünde, ona ben, göz değil saz istiyorum demiştim. Yani herkes böyle şey istemez, kimse kendi kaderiyle başbaşa kalmak istemez.
Küçük yaşta saza söze büyük bir heves ve sempatim vardı.
Gözlerimi hiç sorun yapmadım. Sorun yapsaydım, elim kolum bağlı otururdum. Gözlerim görmüyor derdim.
1974 yılında (İsmail Cem döneminde) radyoya kadrolu sanatçı oldum. Ama toplumsal davalar için teptim bu olanağı.
Kendi çalan, kendi söyleyen sanatçıvardır ama, kendisi yazan, çalan, söyleyen bayan ozan yoktur hemen hemen. Bilhasa o dönemlerde yoktu. Şimdi de yok sayıyorum ben. Çünkü sanatçılık başka, ozanlık başka, onun için tek yönlü bir sanatçı değilim.
Sanatçılık başka, ozan olmak başka.
Bana gel; güle, bülbüle söyle... Seni kadro sanatçı yapalım. Evet, gül var, bülbül var, sevda var. Ben, hepsini söylüyorum. Gurbet insanını da söylüyorum. Toplumsal yanım var da benim. Yani toplumun yığınla sorunu var. Beni; bu yanımla kabul ederseniz radyoya gelirim dedim. Yok dediler. Radyodan ayrıldım. ‘Gözü gören’ sanatçıların eline böyle bir olanak geçse geri tepmezler. Öyle sanatçılar vardır ki; Televizyona çıkmak için, fikir ve davranışlarından tavizler veriyor, yobazlaşıyorlar. İletişim araçlarını değerlendirsinler ama onursuzlaşmasınlar. Ama ben, benim felsefeyi öne çıkardım. Dünde böyleydi, bugün de böyle sevgili Hıdır arkadaş.
Ben şu yönden onurlu ve gururlu hissediyorum kendimi. Gözleri görmeyen,Türkiye’nin feodal göbeğinden çıkmış bir sanatçıyım ve de bayanım. Güçlü olmak, direnmek, bu seviyeye gelmek bence zor. Bazı erkek ozan arkadaşlar da, böylesi konularda taviz veriyorlar.
Türkiye’de; 12 Mart ve 12 Eylül sonrası ve akibetinde ozanlığınıbugüne kadar getirmeyen birçok arkadaşımız var. Bunlar erkek ozan arkadaşlardır.

• Şimdi efendim görmemek âmâ olmak değil. Gözleri görür ama görmez, işte o âmâdır (kördür). Gözlerinde kusur var, dünyada olan bitenleri tanır, sezgileriyle görür değil mi efendim?..

Bak. İlginç bir konu anlatacağım sana Hıdır arkadaş. İlk tutuklandığımda askeri doktor muaneye aldı. Dedi ki ‘Bunlar, gözleri görmeyen bir sanatçının işi değil. Senin gözlerin görüyor’ dedi. O dönemde birçok pılağım çıkmış ve beni tanıyorlar.
Benim gözlerim görmezse beni serbest bırakır mısınız?.. Hayır! dediler. Siz, benim sözlerimi, beynimi tutukluyorsunuz, dedim.
Onun için diyorum. Pirim veren ve vermeyen ozanlarımız var bizim.

• Sence ozanlık nedir? Halk ozanlığı nedir?

Bence halk ozanı demek; ezen ve ezilen sorununa yabancı kalmayan, toplumun dili, yüreği, kalbi, gözü olmalıdır. Bir halk ozanı; öncü olmalıdır. Toplumla içiçe, ama önünde olmalıdır. Bu sadece politik yanıyla değil; sevdasıyla, sedasıyla, kavgasıyla, duygusuyla, gurbetiyle ve hasretiyle... Çünkü, yaşam tek yönlü değil. Ozanların tek yönlü olmaması gerekir.
Direnişçi ve zalime baş eğmeyen, Osmanlıya baş kaldırmış Pir Sultan’larımız var bizim.

“Yürü bre Hızır
Senin de çarkın devrilir”

demiş Pir Sultan. Dediği de oldu. Osmanlı yıkıldı, Hızır’ın saltanatı sona erdi.
Bugün, Pir Sultan’cı geçinenler, Pir Sultan’ın devamcısıyız diyenlerin tümü gerçekçi değil. İçlerinden bazıları olabilir. Pir Sultan olabilmek için bedeller ödemek gerekir. Pir Sultan’ın mücadele ruhu burada yatar. O’nun yoluna, O’nun gibi gitmek gerekir. Yani; Pir Sultan hem büyük bir sanatçı, büyük bir ozan. Pir Sultan; onurlu mücadelesi ve direnişi ve zulümleri göğüslemesiyle Pir Sultan olmuştur.

• Yani, tutarlı ve dürüst olmak gerekir diyorsun.

Evet. Gerçek bu olmalıdır. Ozanlık da buarada düğümleniyor. Her zaman halkla içiçe, ve önünde olmalı. Ozanı, yazarı, çizeri, kısacası tüm aydınlarımız dahil, toplumun gerisinde kaldıkları zaman, kendileri de geride kalırlar.

• 1 Temmuz 1994 tarihinde Sıvas katliamıyla ilgili konuşmandan dolayı, DGM’nin senin hakkında, 6 aydan 2 yılla kadar ceza istemi var. Bu konuda düşünceni alabilir miyim?

12 Martı anlattım. 1978’de tedavi için; halkın ve aydınların başlattıkaları kampanya başarısıyla yurtdışına çıktım. Resmi kaynaklarla geldim. Onaltıyıl sürgün hayat yaşadım. 1991 yılında Türliye’de kısa bir süre gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldım. Komuoyu duyarlı olduğu zaman onlar fazla birşey yapamazlar. Halk istediği zaman herşey yapar. Yani desteklendiğim için serbest bırakıldım. Ömrümün yarısından fazlası cezaevi ve sürgünlerde geçti.

• Bilinmeyen yanların vardır mutlaka. Onları kısaca anlatır mısın?

Şiirlerimi kendim yazarım. Seri daktilo yazarım. Tiki tak, tiki tak tak... yazıyorum. (Gülüşmeler) Tek yönlü değilim. Politikayla ugraşırım. Aleviyim, sanatçıyım ve devrimciyim. Toplumda ne varsa hepsi bende var. Onun için ben niye kör olayım kardeşim. (Gülüşmeler) Bakar körlerden daha çok görüyorum.
Bak sevgili Hıdır arkadaş; İlk geldiğim yıl bir kadın anlatmıştıbana. Kadın akort yapa yapa, gece rüyasında duvarı döverek akort çıkarırmış. Ondan etkilendim.
“Bas düğmeye akort akort” eserimi yaptım. Eser yönünden hiç kimseden sipariş almam. Eserlerimi duygularımla yaparım. Çok araştırır, yazar ve yenilikler yaratırım.

• Şahturna, dostça konuşuyoruz. Şiar’dan etkileniyor musun?

Şiar, bana çok yardımcı oluyor. Şiir kabiliyeti güzel, kendisi de sanatçı. Ayrıca edebiyatçı. Hakikatten bana çok yardımcı oluyor. Temizlik bakımından çok titiz. Tek tozu bile yakalar. (Gülüşmeler) Dostça konuşuyoruz. Haberleri ve hâttâ hergün günlük gazete okuruz. O okumazsa ben ne yaparım. Günübirlik şiirlerimizi tartışırız. Yazılarımızı beraber yazarız. Yani herşeyimizi beraber yaparız. Mesela günde birkaç saat müzik çalışmamız olur.

• Az önce kendinden bir iki söz ettin ama, bence yetmez. Seni tanımayanlar için kendini kısaca anlatır mısın?

1950 doğumluyum. Doğduğumda; doğayı, insanları herkes gibi görüyormuşum. Üç yaşımda gözlerimi çiçek hastalığında kaybettim. Yedi yaşımda saza, on yaşımda müziğe başladım. Ondört yaşımda plak yaptım. Değişik festival ve konserlere katıldım. Radyoevlerinde programlar yaptım. Televizyon, radyo programları yaptım. Türkiye ve Avrupa’da seminer ve konferanslar verdim.
Alevi deyişleriyle başladım.
Her dönemin zorluklarını üstlendim.
Bak Hıdır arkadaş: Benim söylediğim zaman deyişler yasaktı. Kızılbaş diye Erzurum ve Maraş’ta taşa tutuldum. Deyişlere daha sonra, insan hakları ve demokrasi türkülerini de ekleyince devlet nezdinde suçum katmerli oldu.
İsparta’nın Senirkenti’nde “Verin Şahturna’yı ezelim, parçalayalım” dediler.
1974 yılında orada bir yazıyazmıştım ki; hâlâ Şeyhülislam devrini yaşıyoruz diye.

• Pardon Şahturna, yazı nasıl yazıyorsun?

Türkiye’deyken yazardım. Yukarıda da değindiğim gibi daktiloyla yazarım. Ayrıca rahatlıkla yazabileceğim ve okuyabileceğim kabartma var. Ancak normal daktiloyla sizlerin söylediklerini yazabilir ancak okuyamam.
1975 yılında Sıvas’da cezaevindeyken kadınlar için bir yazıyazdım. Ecevit zamanında. Kadınlar istedi ben de yazıp müdüre gönderdim. O cezaevinden başka bir cezaevine sürgün edildim.
Bunlar acı ve olumsuz şeyler. Biraz da olumlu şeyler anlatayım:
Neriman Altındağ Tüfekçi yönetiminde turnalar üzerine radyoda bir program yaptım.

Turnayla sohbetteyiz bakalım
Ağlıyor gözlerim gök turna turna

• Şahturna, sanatçı örgütlü ve taraf olmalıdır. Ama fraksiyner olmamalıdır diye düşünüyorum. Bu konuda sen neler düşünüyorsun?

Ben, sanatçılık ve örgütçülük nedir konusuyla ilgili çok kitap okudum. Sınıf ve sınıfsız toplum nedir, kapitalizm nedir? Köy ve kent arasındaki farkıtespit edince gerçekten araştırdım Hıdır arkadaş. Araştırmalarım şunu gösterdi: Fraksiyonerle, toplumsal örgütlülük farklı şeylerdir. Ezen ve ezilen sorunu koyuyorsam, sosyalizm diyorsam, ezilen halkların yanında oluyorsam ben tarafsız değilim. Yani benim tarafım var. Ama fraksiyoner değilim. Bunları yeni yaptığım bir eserimle anlatmak istiyorum.

Bir çatıaltına sığınamam ben
Duvarsız, çatısız dünya istiyom
Ufak, tefeklerle avunamam ben
Sınırsız, katısız dünya istiyom”

Onun için tarafsız değilim. Benim tarafım ezilenlerin yanıdır. Ama fraksiyoner değilim.
Fraksiyonerlerle, fraksiyoner olmayan sanatçılar var. Pir Sultan Abdal, fraksiyoner değildi. Kitlelerin yüreğinde yaşayan bir önder olmuştur. Nazım Hikmet, Maksim Gorki fraksiyoner olmadıklarıiçin onları bütün dünya tanımıştır.
Ben tabandan geldim. Fraksiyonerlikle yükselen sanatçılar; fraksiyonlarını kaybettikleri zaman yok olurlar.
Ben tabandan geldiğim için; dün vardım, bugün varım, yarın da var olacağım.

• Ben, mücadelesiz sanat veya sanatçı düşünemiyorum. Sen nasıl düşünüyorsun Şahturna?

Çok doğru, bunlara katılıyorum. Ben; sanatçıyım, ozanım. Bugüne bedeller ödeyerek geldim.
Bugüne kadar (Temmuz 1995) 40 plak, 20 kaset yaptım. Bilim adamlarının dünyada ve Türkiye’de yaptıklarıgenel araştırmalarda, (kadınlar içinde) kendi yapıtlarıolan sanatçı ünvanına sahibim. Eserlerim, birçok sanatçıtarafından okundu. Yabancı dillere çevrildi. Yaklaşık 500 yayınlanmış, yüzlerce yayına hazır yapıtım var. Birçok araştırmacı, yazar, bilim adamlarının kalemlerinde; çeşitli basın yayın organlarının yapıtlarında yer aldım. Çeşitli demokratik kitle ve sanat kurumlarıbeni ödüle layık görüyor ve aday gösteriyorlar. Demokrasiye ve özgürlüğe, insan haklarına katkılarımdan mücadelem ve sanatımdan dolayısanat anlayışım çeşitli konuları içeren renk cümbüşü oluşturur. İnsan, doğa, sevda, gurbet, sosyal ve toplumsal sorunlar, deyişler, gençlik, kadın sorunlarını işlerim. Tüm ezilenlerin profik yapısı sanat alanımı kaplar. Yani çok yönlülük, estetik ve içerik mozaiği ve zenginliği var sanatımda.
Yıl sonuna doğru yeni bir kaset ve kitabım çıkacak. Ayrıca hayatım filme alınacak.

• Son olarak bir dörtlük okur musun?

Vefa gözü kapalı, işte asıl, o kördür
Can kurban etsen bilmez, nankör, gene nankördür

Şahturna taş gibi sağlam, yel kayadan ne götürür
İnsanlık kervanım yürür, cahil kendin yer bitirir!..

• Teşekkür ederim Şahturna.

Ben teşekkür ederim Hıdır arkadaş...


Berlin, 13 Temmuz 1995
http://www.vartositesi.com/

Omcalilar gecesi 31 Ocak'ta




Varto Köy der (Omcalı ve Çevre Köyleri) 31 Ocak Cumartesi akşamı bir dayanışma yemeği düzenliyor
PROGRAM
Muharrem TEMİZ
Mercan ERZİNCAN
Grup Muhabbet Eyledik
Kenan Çallı
Grup DOĞUŞ
Fikret ŞİRVANLI
Fahrettin YILDIZ (Davul ZURNA)
Grup AFAT
Şiir DİNLETİSİ
Müslüm ALATAŞ (Tiyatro)

31 OCAK 2009 C.TESİ SAAT 18 00 - 24 00
Yer: İSTANBUL MALTEPE SALON KARDELEN (Bağdat cad. Eczacıbaşı Durağı No : 212 )
http://www.vartositesi.com/

inali koyu fotograflari vartositesi.com' da !

Vartonun Güneybatısında yer alan İNALi fotoğrafları için Van'da görev yapan Orhan Karakaş 'a teşekkürlerimizi sunuyoruz.
yilanli_koyu_inali
Yılanlı köyü vartonun diğer köyleri gibi tarım ve hayvancılıkla geçiniyor.Ancak fotoğrafları yayınlamamız için bu yazın özellikle köye gidip görüntü alan hemşehrimiz Orhan Karakaş'ın dikkat çektiği bazı ayrıntıları da sizlerle paylaşmak isteriz "son yıllarda yoğun olarak Avrupa'ya göç eden işgücü nedeniyle, toplumumuzun geleneksel yapısı gereği, çalışanın çalışmayan diğer aile fertlerini beslemesi mantığıyla birçok aile avrupadaki insanlarının yaptığı yardımlarla geçimini sürdürmektedir. Coğrafi olarak küçük bir dağ eteğine kurulu köyümüzün, plato sayılabilecek küçük ama güzel bir ovası vardır. Eskiden bu ovada ekip-biçilen birçok tarla varken, şimdilerde tamamına yakını çayır olarak biçilip, ürün olarak ot alınmaktadır. Köyümüzde az da olsa eğitim-öğretime önem verilmiş, gıpta ettiğim alevi köyleri kadar olmasa da, sunni köylere nazaran oldukça okumuş insanı fazladır. Ben de o şanslı okumuşlardan biriyim. uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra şu anda Van ilinin Başkale ilçesinde Milli eğitim Şube müdürü olarak görev yapıyorum. Sanırım biraz fazla varto aşığı olduğum için, varto ile ilgili siteleri sık sık ziyaret ederim. Köyümü de seviyorum ve internet ortamına atmak için bu resimleri özellikle 2008 yazında köye giderek çektim ve köyümün insanı olup, dışarlarda hasret çeken insanlara görsel bir hasret giderici araç olsun istedim. Şu an köyümüzle ilgili aktarabileceğim bilgiler bundan ibarettir. Aklıma başka birşey gelirse size iletirim. Selam ve Sevgilerimle..."
Evet İNALİden çıkmış bir kişinin cümleleriyle köyü kısaca sizlere tanıtmaya çalıştık.Bu köyümüzle ilgili görsel bilgiler ise sitemizde yer alan FOTOĞRAFLAR aracılığıyla büyük oranda yansımıştır inancındayız.
Bir gün bütün köylerimizi tanıtabilmek umuduyla !
http://www.vartositesi.com/

Ozgur Demirhan klip yar belli degil

Özgür Demirhan 'ın Video klibi VARTOTV-RADYO GIMGIM sitesinde sizlerle.




ÖZGÜR DEMİRHAN GRUP SÜRGÜN "BELLİ DEĞİL"

Anadolu Rüzgarı yarışmasından sonra uzun süre albüm çalışmaları yürüten Özgür Demirhan'ın Grup Sürgün eşliğinde söylediği "belli değil" adlı türkü klibini yayınlarken aynı zamanda Demirhan'ın 2008 sonlarına doğru DE-KA müzik tarafından piyasaya sürülen albümü hakkında da kısa bir önbilgi vermiş olalım.

Albüm tam olarak 12 parçadan oluşuyor.
1-Abaruh
2-Aran Beni
3-Belli Değil
4-Çıkar Yücelerden
5-Dertli Yazın
6-Dilim Yaralı
7-Görele
8-Hınzır Paşa
9-Sürgün
10-Şu Yalan Dünya
11-Yaram Sızlar
12-Halaylar
Ağırlıklı olarak Türkçe sözlü halk müziği alanında görünen bu yapıyla Özgür Demirhan uzun süredir albüm bekleyen sevenlerinin karşısına da kendisini bu şekilde ifade etmiş oluyor.Varto'lu sanatçı kardeşimize yürüdüğü yolda başarılar diliyoruz.
http://www.vartositesi.com/

Sofyan köyü sandığı dayanışma gecesi

Tüm bencilliklere bireyselliğe İNAT
insanlığın varoluşuna dair bir
DAYANIŞMA ŞÖLENİ
Sanatçılar:
Erdal Erzincan
Sabahat Akkiraz
Kıvırcık Ali
Cengiz Özkan
YazarŞair:
Halil İbrahim Özcan
19 Aralık cuma -Saat:18.23 arası
Yer:Zarifler 3 Balo& Düğün Sarayı
Yeni Mh.Hekimsuyu Cad.No:39/3 Küçükköy-GOP/İST

Sofyan köyü sandığı dayanışma gecesi

Tüm bencilliklere bireyselliğe İNAT
insanlığın varoluşuna dair bir
DAYANIŞMA ŞÖLENİ
Sanatçılar:
Erdal Erzincan
Sabahat Akkiraz
Kıvırcık Ali
Cengiz Özkan
YazarŞair:
Halil İbrahim Özcan
19 Aralık cuma -Saat:18.23 arası
Yer:Zarifler 3 Balo& Düğün Sarayı
Yeni Mh.Hekimsuyu Cad.No:39/3 Küçükköy-GOP/İST

Nilufer Akbal ile TRT6 üzerine röportaj



TRT nin 6.Kanalı yani TRT Şeş 1 ocak itibariyle Kürtçe yayınlara başladı.Bu açılım hem eleştiri hem övgü hem de küfür aldı.Her çevre kendince yorumladı.Herkes kendi çeperinden baktı.Biz de bu kanalda şu anda program yapan Vartolu sanatçı Nilüfer Akbalın konuyla ilgili röpörtajını yayınlıyoruz.Akbal'ın deyimi galiba en özet cümle " Cennetden de Cehennemden de kovulmak" ! İşte o röpörtaj ( http://www.vartositesi.com/)


ÖN BİLGİ: Nilüfer Akbal'ın programı "Bûka Baranê"her cumartesi saat 20.20 de TRT 6 da (TRT ŞEŞ) yayımlanıyor >> izlemek için TIKLAYIN >>

TANRI BANA, "KÜRTÇE ŞARKI OKU" DEDİ....
AK Parti Hükümeti’nin, Kürtçe kanal fikrini hayata geçirmesinin ardından, hatırlanacağı üzere kızılca kıyamet koptu. Kimileri bunu demokrasi yolunda bir ‘devrim’ olarak nitelerken, kimi çevreler, ‘vatana ihanet’ olarak yorumladı, kimileri ise, bir ‘göz boyama.’

Ancak ortada bir gerçek vardi ki o da, bu zamana kadar toplumun büyük kesimi tarafından pek de bilinmeyen birçok Kürt sanatçının bir anda hayatımızı alt üst eden ekonomik krizi bile gölgede bırakacak şiddette gündeme oturmasıydı.

Öyle ya, gün geçmiyor ki, herhangi bir gazetede bir Kürt sanatçının haberi veya röportajı yayınlanmasın.

Bu haberlerle birlikte, bir çoğumuz ilk kez duyduk ki, meğer Kürtlerin Pavarotti’si, Seda Sayan’ı, Tarkan’ı da varmış.

Hatta Kürtlerin ‘Sezen Aksu’su olduğunu bu zamana kadar kaçınız biliyordunuz?

İtiraf edeyim ki, bundan birkaç gün öncesine kadar bu röportajı gerçekleştiren biri olarak ben de bilmiyordum.

Ama çok geç de olsa öğrendim ve ‘kimdir bu Kürt Sezen Aksu?’ diye merak ettim, peşine düşüp, buldum kendisini.

İlk telefon açışımda, karşıma çok düzgün Türkçe konuşan, cana yakın, nazik bir hanımefendi çıktı ve röportaj teklifimi kırmayarak, Kenthaber’e geldi.

Öyle şeyler anlattı ki, inanın yılların foto muhabiri arkadaşım Kaplan bile, bir süre sonra fotoğraf çekmeyi bırakıp, yanımıza oturarak, can kulağıyla dinledi.

Dürüstçe ifade etmek istiyorum ki, bilmediğim birçok şeyi öğrendim. Ama her soruyu da cesurca sordum.

O da aynı cesaretle cevapladı ve ortaya yaparken, çözerken ve yazarken gerçekten keyif aldığım bu güzel röportaj çıktı.

-İlk olarak çok merak ettiğim bir soruyu sorayım: Sizi nasıl buldular?

Devlet zaten biliyordu. Yani aslında devlet herkesi, her şeyi biliyor. Kim nerede ne yapar ne eder hepsinden haberi var. İşin içinde olunca bunu daha iyi anlıyorsun. Zaten bizler daha önce Kürt kanallarına çıkıyorduk, kasetlerimiz, konserlerimiz oluyordu. Devlet bir tek ‘ben seni kabul ediyorum’ dememişti. Zaten sadece beni değil, kanal açılırken, edebiyatçısından, teknik elemanına kadar herkesi aramışlar.

-Onlar sizi aramadan önce nerelerdeydiniz, neler yapardınız?

Almanya’da albüm hazırlığındaydım. Aradılar ve görüşmek istediler.

BU KANAL, 80 YIL SONRA DİLENMİŞ BİR ÖZÜRDÜR!

-Hemen kabul ettiniz mi?

Hayır hayır! Önceleri çok tereddütlerim oldu. Devlet bu belli olmaz. Böyle bir kanal açıyor ama, amacı ne, neye hizmet edecek? Bir asimile hareketi mi? Kullanılacak mıyız? Bunları düşündüm hep. Zaten TRT’nin daha önce 12 saatlik bir yayın girişimi oldu. Bütün Kürt kurumları ve sanatçılarını içine almadığı için başarılı olamadı. Şimdi bunu yeniden yapmak akıl dışı geldi bana.

Sonra, “Biz bunu telafi etmek istiyoruz. Kürt halkının dilini, kültürünü, edebiyatını, sanata dair tüm değerlerini onlara yaraşır şekilde asla rencide etmeden,görmelerini istiyoruz” dediler. Ben de kendilerine, “Eğer amacınız gerçekten buysa, ben seve seve bu hizmete varım” dedim. Çünkü 30 yıldır bu ülkede bir kardeş savaşı var. Yazıktır, günahtır. Bunun bitmesi gerekiyor ve bunun için de biz sanatçılara düşen görev neyse biz bunları yapmaya hazırız.

-Sizce bir hatanın telafisi mi yani bu kanal?

Kesinlikle öyle. 80 yıl sonra üzeri örtülü bir ‘özür’ dilemedir. Yani Türkiye Cumhuriyeti sana, “Ey Kürt halkı, 80 yıldır ben sana yanlış yaptım. Sen bu ülkede dilinle, kültürünle varsın. Buyur bu kanalın. Sen burada dilini, kültürünü öğren, geliştir” dediğinin ifadesidir.

PKK’DAN TEHDİT ALDI MI?

-PKK’dan tehdit aldınız mı? Çünkü bu kanalın yayına başlayacağı duyulunca, örgütün pek çok Kürt sanatçısını tehdit ettiği yönünde söylentiler var.

Tehdit değil ama birtakım uyarılar aldım. Yani siz kabul etseniz de, etmeseniz de, ba savaşın içinde olan taraflar, bu konularda kendilerinin muhatap alınmasını istiyor. Şimdi tabi burada ‘siyaset’ araya giriyor ki, benim hiç sevmediğim kirli bir şey.

-Ne diyerek uyardılar?

“Devlet bu adımında samimi değildir, Bu Kürt oylarını hedefleyen AKP’nin bir oyunudur, siz de bu oyuna alet olacaksınız. Biz seni seviyoruz, bu halka sakın ihanet etme” şeklinde uyarılar aldım..

-Kimler dedi bunu?

Bilemiyorum. Benim internet siteme mail yoluyla geldi. Örgüt bünyesindeki birtakım kişiler olabilir.

-Bunu bir tehdit olarak algılamadınız mı?

Hayır. Ben sadece ‘güven’ eksikliği olarak algıladım. Yani Kürtler devlete güven duymuyor. Bu zamana kadar mevcut iktidar haricinde hiçbir hükümet, bize verdiği sözleri yerine getirmedi, hep kandırdı. Kurtuluş Savaşı döneminden başlayarak, “Gelin bu savaşı birlikte kazanalım, sonra bölgesel yönetimler olsun” denilip, kandırılmış, liderleri idam edilmiş, köyleri boşaltılmış insanlarız biz.

Kürt halkı bu sistemden çok çekti. Şimdi Ak Parti bunu başarıyor. Ha şunun için veya bunun için yapıyor ama ne için yaparsa yapsın, ülkenin bu tür açılımlara ihtiyacı var. Yani tarih boyunca bu sisteme bir güvensizlik oluşmuş.

-Bir tarafta uyarılar, diğer tarafta bu anlattıklarınız ve hayalleriniz vardı. Teklifi kabul etmeniz zor oldu mu?

Hem de nasıl. “Allah’ım bu nasıl bir yoldur” dedim. Tamam barış olsun, kardeşlik olsun ama, yine de çıktığınız yol tehlikeli ve güç bir yol. Bayağı bir ‘git gel’ ler yaşadım.Kabul etmesem mi acaba diye çok çelişkilerim oldu.

-Peki nasıl ettiniz?

Sonra bir akşam oturup, sakin kafayla etraflıca düşündüm. Dedim ki, “Nilüfer, sen bir sanatçısın ve bir dünya görüşün var. Diğer tarafta da bu savaşın bitmesine dair hayallerin. Müziğe yıllarını verip, iyi bir kariyer yaptın. Sen bu işe vakıfsın. Toplumun her katmanından dostların, ilişkilerin var. Ayrıca muhteşem sanat icra edip de, kimsenin tanımadığı insanlar var. Bunlara da ön ayak olursun. Bu birikimlerini her ne pahasına olursa olsun kullan” dedim.

-Neden bu zamana kadar Türkçe de söyleyip, tüm toplumun tanıdığı bir star olamadınız da, sadece birtakım çevrelerce tanındınız sadece?

İşte burada yine sistemin hatası var. Devlet özellikle sivil kesime terör yapmayıp, kendi işiyle, sanatla uğraşan insanları politik çevrelerden ayrıt edebilmeliydi. Ben ve benim gibi insanları sadece ‘Kürtçe’ müzik yaptığım için engellediler.

-Anlamak istiyorum, nasıl engellediler?

Düşünsenize, ben 20 yıllık sanatçıyım ve bu yasaklar yüzünden daha bir solo konser yapamadım ve o konulan yasaklarla sistem seni hep siyasetin içine atıyor. Mutlaka birtakım çevrelerde, politik gecelerde olacaksın, onlara söyleyeceksin yaşamını devam ettirebilmen için. Sen Kürtçe okuduğun için direkt terörist ilan ediliyorsun ve ister istemez birtakım radikal çevrelerde buluyorsun kendini.

-Niye o zaman ısrarla Kürtçe müzik yaptınız da Türkçe yapmadınız?

Yapmaz mıyım, yaptım tabii ki. Benim ilk iki albümüm Türkçe. 87-88 yıllarında ‘Nevroz-1’, ‘Nevroz-2’ albümlerini çıkardım.Turgut Özal döneminde.Orada 3 tane Kürtçe okudum, albüm 3 haftada 80 bin sattı. Ha o zaman dedim ki, demek ki sen kendin olunca başarılısın. Yaptığın şey yerini buluyor.

-Kürtçe söylemeyi daha çok seviyorsunuz ama anladığım kadarıyla?

Tabii ki. Çünkü bu benim ana dilim. Ben bu dile vakıfım. Türkçe’yi sonradan öğrendim. İlkokula giderdim, öğretmen dersleri Türkçe anlatırdı, ben hiç bir şey anlamazdım. Bunlar çok fazla bilinmiyor, biz travmalarla büyümüş bir kuşağız. Sonradan öğrendiğin bir dili nasıl ana dilim gibi telaffuz edeyim?

1987 yılında İstanbul’a geldim ve müzik eğitimi için Arif Sağ müzik okuluna yazıldım. Bana arkadaşlarım, “Sen Kürt müsün?” diye sorduklarında, “Hayır ben Türküm” diyordum. Onlar da, “Hadi canım konuşmandan belli Kürt olduğun” derlerdi.Ama gerçekten bilmiyordum Kürt ne, Türk ne. Sadece işte biz evde ayrı bir dil konuşuyoruz, benim annem onlardan farklı giyiniyor.Köyümüz farklı. O kadar çok sorguladım ki, Neydi bu? Ben neyim, ötekiler ne?

-Şimdi nasıl düşünüyorsunuz?

Aradan yıllar geçip, Türkçem düzeldikten ve bunun ayrımını algıladıktan sonra, “Türk müsün?” diye sorduklarında “Hayır Kürdüm” diye cevap vermeye başladım.Bu sefer de, “Ne kadar düzgün Türkçe konuşuyorsun!” diye hayretle bakıyorlar suratıma.

-Ne tarz müzik yapıyorsunuz?

Kürtçe pop. Geleneksel müzikten popa geçtim. Yani kendi dilimde daha önce hiç denenmemiş ‘world’ tarzı. Geleneksel şarkıları var olan müzik tarzlarıyla buluşturuyorum. Bu müziklerin kendi içinde bir ritmi var. Önemli olan bunu hissedip, doğru yere oturtabilmek.

-Bu tarzı ilk siz mi başlattınız?

Hayır canım olur mu. Benden önce bir Ciwan Haco var, Rusya Kürtleri’nin yaptığı bir albüm var. Ama bizim dönemimizde bir kadın olarak, modern anlamda yapanlardan biriyim.

KÜRTLÜKTEN ÇOK ÇEKTİM, MÜZİK YAPMAK İSTİYORUM

-Hep Kürtçe mi?

Hayır. Hani Kürtlükten çok çektik ya biz, artık müzik yapmak istiyorum. Benim albümlerde hem Türkçe, hem Kürtçe’nin 3 lehçesi var. Arada Ortadoğu dillerinden Asuri, Farsça, bir Ermenice’de koyuyorum. Çünkü bu diller birbirine çok yakın, çünkü halklar aynı coğrafyanın halkı.

-TV Şeş’de ne yapıyorsunuz?

Cumartesi günleri akşam 20.10’da bir müzik eğlence programı yapıyorum. Konuk alıyorum. Ama bunlar sadece Türkiye’den değil, dünyanın her tarafına dağılmış Kürt yazar, sanatçı ve aydınlarından seçiliyor.

TRT’DE YASAKLAR VAR MI?

-Canlı mı?

Hayır henüz canlı yayına geçmedik.

-Peki oraya çıkan bir Kürt konuk, yanlış bir şey söyler diye bir sıkıntı yaşıyor musunuz?

Elbette özgür değiliz. Değiliz ama, bir yerlerden de başlamamız lazım.Böyle olacak diye de hiç başlamamak da olmuyor.

-Konukları bu konularda ikaz ediyor musunuz?

Hayır canım. Bu kadar bir baskı da yok. Orada şiddet içermediği müddetçe, örneğin ‘Kürdistan’ vs gibi ifadeler kullanılmadığı sürece her şeyi konuşabiliyoruz. Ayrıca konukların “Devlet bu dili yasakladı” gibi çok radikal çıkışları da oldu ve yayınlandı bunlar. Zaten eğer bu tür bir özgürlük olmasaydı, biz olmazdık.

Benim burada bulunmamın amacı zaten bu yaştan sonra şan şöhret değil. Ben bu iki halkın birbirini tanımasını çok istiyorum. Biz niye kendi kültürlerimizle bir arada yaşamayalım ki?.. Bu Avrupa’da oluyor da, bizde niye olmasın? Yani niye sınırlar var? Kalksın artık bu sınırlar,

-Bu kanalla ilgili radikal Türk çevrelerinin de söylemleri var. Yani bunun bir adım ötesinin ‘toprak istemek’ olduğu söyleniyor.

Asla! Bu açılım kesinlikle bir bölücü faaliyet değil. Kürtler bununla bırakın ayrılmayı, bence daha da birleştirici olacak. Bakın herkes şuna inansın ki, ben orada kendi dilimi görünce, duyunca, kendimi bu ülkeye, bu devlete çok daha yakın hissediyorum.

HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIM

Bu, bir bölünmeyi değil, bir kucaklanmayı, bir sıcaklığı, ait olmayı hissettiriyor bana.Orada kendini görüyorsun. Ben bu toprakların insanıyım, neden ayrılmayı, ayrı olmayı isteyeyim ki? Ama ben ne bu topraklardan ayrılmayı istemediğim gibi asimile olmayı da istemiyorum. Kendi kültürümle, kendi dilimle bu toprakların içerisinde kardeşlerimle yaşamak istiyorum. Yani şunu herkes bilsin ki, dil ayrı bir şeydir, politika ayrı. Aşkın evrensel olmadığını kim inkar edebilir? Onun için bu adımla Kürtçe, politikanın dışında nefes alacak. İçinde ‘sanat’ olduğu için.

Ben TRT’nin bu kanalını ilk seyrettiğim gün inanamadım. Bir rüya gibiydi ve ben buna şahit oldum. O gece inanır mısınız, sabaha kadar hüngür hüngür ağladım. Düşünsenize, bu ülkede kendi dilimde bir yayın başlamış ve hem de TRT’de. Ben şimdi kim ne derse desin, bu hükümeti gerçekten tebrik etmek istiyorum.

TANRI BANA ‘KÜRTÇE SÖYLE’ DEDİ

-Demokratik Toplum Partisi (DTP)’den olumlu ya da olumsuz bir eleştiri aldınız mı?

Hiçbir tepki almadım. Şöyle anlatayım. Ben bu işe başlamadan önce, “Kürdistan Post” sitesine bir mektup yazdım. O mektupta özetle, “Ben bu sanata 20 yılımı vermiş, gönlümü koymuş bir sanatçıyım. Kendi ana dilimde 3 şarkı söyleyip tanındım. Ben ideolojik bir sembol değil, bir sanatçı olarak şarkı söylemek istiyorum. Bu kadar insani ve hakkim olan bir şeyi yapmak için yola çıktım. Ben müziğe aşığım. Bu yüzden son derece vicdanım rahat” diye.

ALBÜMLERİMİ KIRIYORLAR
ARTIK ESKİ ÇEVREME DÖNEMEM!

Onlarda biliyor ki, Nilüfer 20 yıl hizmet etti, ne maddi ne de manevi hak ettiği yerde olamadı. yüzden bir takım çevrelerin beni çok iyi anladığını düşünüyorum. Şimdi önümde de bir yol var ve ben bu yolun doğru olduğuna inanıyorum.

-TRT Şeş’ten sonra hayatınızda neler değişti?

Hiçbir şey. Değişen tek şey, marjinal sevenlerimi kaybettim. Şimdi duyuyorum ki, albümlerim kırılıyormuş. Bu demek ki, artık eski çevreme dönemem.

Bu şartlar yeni televizyondan sonra ortadan kalktı. Ama ben zaten hayatım boyunca birtakım çevrelerin hoşuna gidip, birilerini kızdıracak söylemlerde bulunmadım, şarkılar söylemedim. Ben sadece ‘müzik’ yaptım.

“SENİ BİZ VAR ETTİK” DİYEMEZLER!

Şimdi benim açtığım bu yolda birçok Kürt sanatçı var. Rojda, Aynur gibi. Ben mecbur muydum bu kadar zorluğa göğüs gerip, Kürtçe şarkı söylemeye? Ama ben vicdanımın sesini dinledim. Çok zorluklar yaşamama rağmen, hiç kitlecilik yapmadım. Şimdi birileri çıkıp da, “Seni bizler var ettik” derse ayıp ederler. Çünkü hayatım boyunca ucunda ne olursa olsun tribünlere oynamadım. Muş’un Varto ilçesinden çıkmış bir ‘kadın’ sanatçı olarak yaşadıklarımı çok az kişi bilir.

-Töre cinayetlerinin bu kadar yoğun olduğu bir bölgede nasıl bir kadın sanatçı çıktı?

Benden önce bir Meryem Han ve Ayşe Şan vardır. Onları anmadan geçemem. Benim Varto’da çok güzel bir çocukluğum vardı. Rahmetli babam Türkiye Elektrik Kurumu’nda çalışıyordu ve bahçeli evimiz adeta cennetten bir köşeydi.

Ama ben o iki kadının yolunda yürümek istedim. Zaten Alevi olduğum için, bizde her evin duvarında okumasan bile bir Kuran, çalamasan bile bur saz bulunur. Bizim geleneklerimizde var bu. Babam öldükten sonra annem beni İstanbul’daki dayıma emanet edip, “Bu kız sanatçı olacak, yardımcı ol” dedi.

-Babanız sağ olsaydı ister miydi sanatçı olmanızı?

Gerçekten çok isterdi. Çünkü ben daha çocuk yaşlarda muhabbetlere katılır, Kürtçe türküler söylerdim. Ayrıca bizim Alevilerde bu bir gelenek. Sunni Kürtlerde kadın şarkı söyleyemez ama Şivan Perver bu tabuyu da yıktı, eşi Gülistan Perver'i sahneye çıkardı.

-Size niye ‘Kürtler’in Sezen Aksu’su’ diyorlar?

Galiba bu işe uzun yıllarımı verip, birçok beste yaptığım için. Yoksa sesimizin hiçbir benzer yanı yok.

-Eksikleri var mı bu yeni kanalın size göre?

Olmaz mı. Bir çok hem de. Örneğin bir Kürt yönetmenimiz yok.Yönetmene biri Türkçe tercüme yapıyor ve bu kişi hiç bilmediği dilde yayın yapan programı yönetiyor. Bunun dışında daha birçok eksiğimiz var. Teknik elemanından kameramanına kadar. Ama bunların hepsi sancılı bir başlangıç ve niyet iyi olduktan sonra aşılacaktır diye düşünüyorum.

-Bir Kürt filminde oynama teklifi gelse kabul eder misiniz?

BAŞBAKAN O CÜMLEYİ DOĞRU SÖYLEDİ Mİ?

Bilemiyorum edebilirim. Ama çok popüler olmak için değil. Hizmet edeceksem. Mesela ben Yılmaz Güney’in ‘Yol’ filminde ağıtları söyleyip, Kürt rolündeki kadınlara dublaj yaptım. Hiç para pul duşünmeden. Fakat şu an konuşulan Kürtçe ile bir film yapılması zor. Yani sadece bir Ege şivesi ile konuşan sanatçıların olduğu bir dizi veya film tutar mı, tutmaz.. Bunun gibi.Şu an Kürtçe bir film çekmek isteseniz, 10 tane iyi akademik boyutta Kürtçe konuşan aktör bulamazsınız. Ama yakında olacağına inanıyorum.

-Siz akıcı Kürtçe konuşabiliyor musunuz?

Hayır henüz değil. Ama sürekli Kürtçe kitaplar dergiler okuyorum.

-TRT Şeş iyi para veriyor mu?

Bununla ilgili çok yazılıp çizildi. Yok efendim şu kadar milyon para almışız, bunu almışız diye. Hiç alakası yok. Elbette bir para alıyoruz ama, öyle büyük rakamlar değil.

-Başbakan Erdoğan’ın açılışta Kürtçe söylediği “Hayırlı olsun” sözü çok tartışıldı. Kimi yanlış söylediğini iddia etti, kimi de eksik. Sizce Başbakan bu cümleyi doğru telaffuz etti mi?

Evet bence iyi etti hem de. Orada Kürtçe “TRT 6 Bi xer be” dedi. Bu “TRT 6 hayırlı olsun” demek.

CUMHURBAŞKANI’NDAN DAVET BEKLİYORUZ

-Bir de Cumhurbaşkanı Gül, zaman zaman Köşk’e sanatçıları davet edip, akşam yemeği yiyor. Size böyle bir davet geldi mi?

Hayır gelmedi. Ancak demokratikleşme yolunda iyi adımlar attığına inandığım Sayın Gül’ün biz TRT 6’da ki sanatçıları da bir akşam davet edip, sohbet etmesini çok arzularım.

-Yeni albümünüz var mı?

Evet. Şubat'ta çıkacak eğer yetişirse.

-Piyasada olan yok mu?

Vardı ama hepsini topladım. Çünkü küstüm. Ben Kürtçe pop yapıyorum diye beni dinlemeyen Kürtler, bir bakıyorsunuz, Türkçe popa rağbet ediyor. Bu yüzden bir kırgınlığım vardı. Tabi ben, Türk sanatçılarına göre hep eksiden başladım. Çünkü bir kere yasaklısınız, promosyon bile yapamıyorsunuz. Şimdi son bir borcum var ve bunu yapayım dedim.

-'Ekstra tabir edilen özel gecelere gidiyor musunuz?

Hayır. Hiç bir etkinliğe çağrılmıyorum. İlkbahar'da bir Türkiye turnesi yapmak hedefim var. Buraya sadece Kürtler değil, Türkler'inde geleceği konserler vermek istiyorum.Son bir umudum, bu açılımın, krizdeki müzik sektörüne de yeni bir hareket getirmesi. Bıktım artık yoruldum 20 yıldır boşa kürek çekmekten.İlahi adalet denilen birşey varsa, ben bunu hak etmiyorum.

KÜRTLER POLİTİZE OLMUŞ BİR HALK

Bunun dışında bu kanal çok daha gelişecek. Şimdi eksiklikler var ama çok titiz davranıyoruz, "Aman bir eleştiri almayalım" diye. Çünkü bizim Kürt halkı mutlaka bir örgüt içinde konumlanmıştır veya dışarıdan izleyerek örgütlenmiştir birey olarak. Yani politize olmuş bir halkla karşı karışayız. Şimdi onlar da mesafeli duruyor.

-Şivan Perver'i konuk almayı düşünüyor musunuz?

Şivan Perver, bu işin üstadıdır. Efsanedir. Ona hak ettiği şekilde bir karşılama yapılmalı. 38 yıllık sürgünün mutlaka bir bedeli olmalı. Devletten mutlaka resmi bir davet yapılıp, onore edilmeli.

Bir konser esnasında polis baskını ile sahne duvarı delinerek kaçırıldı ve hiç bir suç işlemeden, sadece Kürtçe şarkı söylediği için yıllarca sürgünde kaldı. Bunun bir özrü olmalı.

Onu bir konserde basmaya çalışan devlet, şimdi böyle bir kanal açtıysa, mutlaka onu da resmi şekilde davet etmeli.Oysa ki, PKK'da yıllardır ona çektiriyor. O da benim gibi bağımsız olduğu için, hem cennetten hem de cehennemden kovulmuş.durumda.

-Peki İbrahim Tatlıses'i getirmeyi veya onun programına konuk olmayı duşündünüz mü?

Biz kendisine ulaşmaya çalıştık. Ama cevap alamadık. Kürt radikal çevreleri sanatçılara 'gitmeyin' dediği için, bir kısmı da "Dur bakalım devlettir. Bugün açar yarın kapatır. Bekleyelim biraz da rezil olmayalım" diyenler var.

Bu nedenlerden dolayı konuk bulmakta zorlanıyoruz açıkçası. Ben de, "Türkiye'de Kürt olduğunu söyleyemiş ama Türkçe söylemek zorunda bırakılmış kişileri konuk alayım" dedim. Kimdir bunlar, İbrahim Tatlıses, Mahsun Kırmızıgül Alişan, Özcan Deniz, Berdan Mardini gibi isimlere de teklif yapacağız.

İbrahim Tatlıses programına çağıracaksa da, bu bana yakışır şekilde olmalı. Orada istediğim şekilde konuşup, söyleyebilmeliyim.

-Türk Sanat Müziği söyleyebilir misiniz?

Aman Allah'ım. Hem nasıl güzel söylerim. Bayılırım o musikiye. Birgün TRT orkestrası eşliğinde çıkıp söyleyeceğim ve tüm Türkler, "Yazık olsun bize, bu kadını daha önce niye dinlemedik" diyecekler.Kürt müziği zaten makamlar üzerine kuruludur. Aslında Turk Sanat Musikisi'nde birçok makamın özü Kürtçe'dir. Çünkü Kürtçe ve Farsça kardeş diller.

Ben Kürt olmanın dayanılmaz ağırlığından kurtulmak istiyorum. Benim sanatçı dostlarım da, karşılarında müziğini icra edemeyen, yasaklı bir arkadaşlarını görmedikleri gün, Türk olmanın dayanılmaz ağırlığından kurtulacaklar.

Fotoğraflar: Kaplan Taneroğlu
Kaynak:KENTHABER
Volkan Özsoy


izmir varto-der yeniden faaliyete gececek !

3 Yıldır fiilen kapalı bulunan VARTO-DER İZMİR şubesi bu hafta sonu açılıyor.Dernekten yapılan duyuru kısaca şu şekilde:"izmir varto derin 11.01.2009 da saat 14.00 teki açılış törenine tüm dost ve hemşerilerimizi bekliyoruz."izmir varto der yönetim kurulu ADRES: İstasyon Altı Mah Yağcılar İş Merkezi. 8001 sokak no 43 daire 112 kat 2 Çiğli İzmir (Çiğli Pir sultan abdal derneği yanı)

Labels

vartohaber (12) varto (8) Eğitim (6) 6.koğ festivali varto (5) Varto Belediyesi (5) alevi (4) 12 eylül (3) Badan köyü (3) Ferhat Sidar BİNGÖL Kalp nakli (3) Haber (3) RADYO GIMGIM Futbol (3) dersim (3) istanbul vartolular gecesi (3) izmir varto der (3) varto vakfı varto haber (3) Barış (2) Kesk Disk Türk iş miting kriz (2) Kocaeli (2) Muş Valisi (2) Varto seçimler oy oranları DTP AKP CHP (2) Vartoder (2) asker (2) barış grubu (2) dersimin kayip kizlari (2) iki dil bir bavul özgür doğan (2) kardeşlik (2) kültür sanat (2) organ bağışı (2) radyo gımgım (2) referandum (2) trt6 trt şeş (2) türkiye 1.si (2) varto belediye başkanlık seçim (2) varto yüksek okulu (2) xamurpet gölü hamurpet turizme açılıyor (2) Üniversite (2) çaylar (2) - (1) 1 kasım kampanyası soyguna hayır sabite hayır (1) 7.VARTO koğ festivali (1) 7.koğ festivali (1) Alpaslan Üniversitesi (1) Anadolu (1) Anayasa Mahkemesi (1) Bingöl (1) Daimi (1) Demokratik acilim (1) Deniz (1) Dersim Katliamı (1) Dtp (1) Ekin TV (1) Ernesto che guevara (1) Eşrefoğlu (1) Fırat Güneş (1) Gazi Katliamı (1) Gola Kesqe (1) Gülşen Değer (1) Hadise eurovision Düm tek tek (1) Halepçe katliamı (1) Haydar selçuk (1) KOMA GIMGIM (1) Kayıp Şarkılar (1) Kemal soyer (1) Luwi (1) Maraş Katliamının 30.yılı (1) Mehmet Yıldız (1) Miting (1) N (1) Newroz (1) Nurhayat Sağlam (1) Polemik (1) Röpörtaj şahturna (1) Sakina Teyna (1) Siya Korta (1) Sofyan köyü varto (1) TEKEL direnisi (1) Tarih (1) Tural (1) Turk Telekom (1) Varto Belediyesi seçimleri (1) Varto Vakfı (1) Varto Üniversite (1) Vartosanat (1) Yılanlı köyü inali (1) arkeoloji (1) bana iyi bak general (1) barajlara hayır (1) bds (1) berfin (1) berlin varto der (1) beşiktaş (1) bjk (1) boykot (1) civarkan (1) darbe (1) demir çelik (1) deprem (1) dersimspor (1) devrimden sonra (1) din (1) dünya sampiyonu (1) ege (1) elektrik (1) evet (1) festival (1) futbol (1) gazete (1) general (1) gestemerde (1) hawtemal (1) hayri bingöl (1) hayır (1) hızır çeşmesi (1) ihsan yüce üzerine (1) izmir varto gecesi (1) kadim tan vartolu emekçi (1) kapatma davasi (1) kartaldere (1) kayak (1) keranlıx dayanışma gecesi (1) kora (1) kox festivali 2010 (1) kurtçe tv (1) lazonya (1) luvi (1) munzur (1) mus rekabet lisesi (1) mutlu haner (1) nazım uzunboylu (1) nilufer akbal trt 6 (1) omcalı (1) orhan yılmazkaya (1) raqasan varto dayanısma gecesi (1) raqasanlı öğrenciler (1) savaş (1) sel savaş (1) selma kociva (1) sevda (1) seçim- (1) sibel akdağ varto (1) silikozis kot isçileri (1) sivas anması 2 temmuz 2009 (1) sofya doğanca köyü (1) sonuçlar (1) sınav (1) sırrı sakık (1) taraf (1) tatan (1) teknedüzü (1) trafik kazası (1) tunceli (1) türkü (1) tıp (1) varto EML (1) varto depremi (1) varto kaymakamlığı (1) vartoda üniversite kuruluyor (1) vartolu (1) vartolular derneği varto-der (1) vartolular gecesi (1) vartositesi (1) vartoya üniversite (1) vicdani red (1) yar belli degil özgür demirhan (1) yazar (1) zazaca zazaki dil kampanyası (1) Önder Özdemir (1) çayçatı köyü gundemiran eğitim anaokulu usta öğretici başarı (1) çevre (1) öykü (1) özellestirme (1) Şervan Taş (1) Şirinler 50 yıldır komünizmi anlatıyor (1)