Vartonun Nabzı,Varto haber portalı www.vartositesi.com adres, üzerinden sizlere ulaşmaya devam ediyor.Bu sayfa 2008-2011 dönemindeki arşivimize aittir
Pages - Menu
30 Ekim 2009 Cuma
Vartodan Alevi mitingine arac kaldirilacak
"PSAKD Varto Şubesi tarafından yapılan açıklama da ''Alevi Bektaşi Federasyonu öncülüğünde 8 Kasım 2009 Pazar günü Kadıköy’de yapılacak olan “EŞİT YURTTAŞLIK” mitingine katılmak üzere derneğimiz hazırlık yapmaktadır. Yönetim kurulu ve üylerimizden oluşacak bir heyet otobüs ile miting’te olacak ve alevi toplumunun haklı ve insanı taleplerini bir kez daha yasal çerçevede dile getireceğiz. Ötekileştirilmeye, ayrımcı politikalara ve hakaretlere artık son verin diyor, demokratik özgür bir ülke ve halkların kardeşliği için Vartolu Pir Sultanlar olarak geliyoruz.'' denildi."
Kaynak:Alevi Haber Ajansı
Geçen sene Ankara'da düzenlenen Alevi mitingi sonrasında sitemizde yayımlanan
video slaytı sizlerle paylaşıyoruz >>> BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ>>>t;
www.vartositesi.com
VARTONUN ÇIĞLIĞI
27 Ekim 2009 Salı
Civarkan koyune icra soku
Varto İlçesinin Kartaldere köyündeki 48 kişi, 4 yıldır kapalı olan telefonlarına gelen icradan dertli. | |
Kartaldere köylülerinin Telekom’la başı dertte. 4 yıldır kullanamadıkları sabit telefonlarına icra geldiğini ve her geçen gün miktarın katlanarak çoğaldığını söyleyen köylüler, mağdur olduklarını, müracaatlarına rağmen mağduriyetlerinin giderilmediğini ifade ederek, 48 köylünün icralık olduğunu, 700 TL’ye varan borçlarının faizlerle katlandığını, her geçen gün artan miktarı ödemelerinin de mümkün olmadığını dile getirdiler. Kartaldere Köyü Muhtarı Adil Gülbeyaz, birkaç kez mağduriyetlerinin giderilmesi için müracaatlarda bulunduklarını, Telekom’un avukatı ile de görüştüklerini, ancak mağduriyetlerine bir çözüm bulunamadığını söyledi. Muhtar Adil Gülbeyaz: “4 yıldır telefonlarımızı kullanamıyoruz. Telefon telleri zaten yerlerde bulunuyor. Sabit ücretlerden gelen borçlar katlandığından ve her geçen gün arttığından dolayı, bu borçları ödememiz mümkün değil. Şu anda 48 köylümüz icralık olmuş durumda. Hem telefonlarla görüşemiyoruz, hem de borç üstüne borç geliyor. Telekom’a müracaatlarımızda, biz özel şirketiz, sizlere telefon hizmeti getirmek zorunda değiliz diyorlar. Bizler şimdi icralık olan durumumuz için neler yapabileceğimizi bilemiyoruz. Yetkililerden yardım ve ilgi bekliyoruz” dedi. Kaynak:Muş Ovası Gazetesi VARTONUN ÇIĞLIĞI www.vartositesi.com |
23 Ekim 2009 Cuma
Hamurpet Golu Tarihsel ve kulturel projesi hayata geciyor !
-Ön Bilgi: Y.Mimar Kemal SOYER
-Varto ve Çevre Köyleri Derneği,
-www.Unaldikoyu.com
___________________________________________________
www.vartositesi.com
Bir gezinin ardından

Muş'un Varto ilçesinin İçmeler Köyü'nden gelen Aşağı İçmeler İlköğretim Okulu öğrencileri ilk defa köylerinin dışına çıktılar...



www.vartositesi.com
Kaynak:Üstteki haber Mavididim gazetesinde 02.06.2009 de yayımlanan orjinalinden alınmıştır.
22 Ekim 2009 Perşembe
Kardeşçe de sevdik ölümüne de ! - Şenay Kumuz
Kuşkusuz binlerce yıl bir arada yaşayan toplulukların ev sahibidir, Anadolu… Bu evde dile, inanca ve zamana dayalı biçimlenen ilişki yumağı içinde elbette kan, gözyaşı ve kin vardır…
Kuşkusuz binlerce yıl bir arada yaşayan toplulukların ev sahibidir, Anadolu… Bu evde dile, inanca ve zamana dayalı biçimlenen ilişki yumağı içinde elbette kan, gözyaşı ve kin vardır… Ama bir o kadar da hoşgörü, meşruiyet, dayanışma ve sevda…
Kavimler yurdu Anadolu’daki on bin yıllık evrilmeye, kahramanları farklı dinlere mensup aşk öykülerine ait türküler ve maniler ışık tutabilir mi?
Bu soruya cevap veriyor; içinde toplam 85 türkü barındıran “Dinler Arası Sevda Türküleri” isimli kitap…
Bu toprakların yerlilerine ait kavuşulmuş ya da kavuşulmamış sevdaların türkülere vurulmuş öyküleri biraz hüzünlü biraz düşündürücü ama sevimli bir çalışmayla sunulmuş. Piyasaya çıktıktan bir ay sonra ikinci baskısını yapan kitabın gördüğü ilgi ve aldığı olumlu tepkiler
kardeşlik adına memnuniyet verici…
“Yalan yanlış müdahalelerle aşırı kirletilmiş olanı, titiz bir sosyal arkeoloji çalışması yaparak temizleme çabasıdır yaptığım” diyen Hüseyin Irmak’la bu çabası üzerine konuştuk…
Kitaptaki tüm türküler ve bilgiler bir takım kaynaklara dayanıyor. Söz konusu kaynakların doğrulukları ne derece sınanmış? Bu kaynaklara, belgelere ulaşmak zor oldu mu?
Elbette zor oldu ve zaman aldı. Araştırdıkça bu konuda olsun olmasın, müzik, halk türküleri, şarkıları alanındaki bilgi kirliliğinin boyutlarını da gördüm. O zaman bir bilginin her unsurunu ayrı ayrı yerlerden adeta bir sosyal arkeoloji çalışması yaparak çıkarmak zorunda kalıyorsunuz. Bir yandan da bu alanda yapılması gereken ne kadar çok iş olduğunu da görüyorsunuz. Kaynaklarımın doğruluğunu kıyas yöntemi ile, kaynakların nitelikleri, hazırlayanların nitelikleri gibi açılardan mutlaka sınadım.
Baskı hazırlıkları ile birlikte hesap edersek 7 yılı aşkın bir zamanımı alan bu çalışmayı sadece bir basamak olarak görüyorum. Kitabım, alanında bütün bilgileri ve bütün örnekleri barındırdığı iddiasında değildir. “Böyle de bir şey varmış” dedirtmek amacındadır sadece. “Türkülere bir de bu yönden bakmak gerekiyormuş” demek içindir. Belgelere ulaşmaya çalışırken Müslüman kesimin de Hıristiyan kesimin de farklı kasılmalarına ve kendilerini kapatmalarına muhatap olduğum için işim daha zor oldu ama sonunda başardığımı düşünüyorum. İlginç ve sevimli bir çalışma olduğuna inanıyorum. Şimdi bu kitapta türkülerin bir albümünün yapılmasını istiyorum, bu tema ile konserler yapılmasının toplumsal barışa katkı sunacağına ve insanları düşündürteceğine inanıyorum.
KAHRAMANI MÜSLÜMANLAŞTIRMAK
Kavuşamayan sevda öykülerinin üne kavuşması adeta bir kuraldır. Peki ya din ayrılığından kavuşamayan sevdalara ait örneklerden en ünlü olanı hangisidir?
Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun, Mem ile Zin, Ahtamar hikayesi ve ona çok benzeyen Leandro hikayeleri oldukça ünlü hikayelerdir. Fakat kitabımızın konusu itibariyle söyleyecek olursak en ünlüsü Aslı ile Kerem öyküsüdür diyebiliriz. Çünkü Aslı bir Ermeni keşişinin kızıdır, Kerem ise bir Müslüman İsfahan Şahı’nın oğludur.
Ahtamar hikayesinde de Tamara isimli kız Ermeni keşişinin kızı, Şıwan ise Gevaş’lı bir Kürt Müslüman çobandır.
Dinler arasındaki sevda türküleri ve öykülerinin, aynı referanslarla farklı anlatılması örneği yaygın mıdır?
Kahramanları farklı dinlere ait sevdaların öyküleri veya türkülerinin farklı versiyonlarda anlatımı ya da türkünün farklılaştırılması durumu elbette söz konusudur. Hatta yaygındır diyebiliriz. Örneğin Aslı ile Kerem hikayesinde Kerem’in Türkleştirilmesi söz konusudur bazı anlatımlarda. Ya da Ah Tamara hikayesinin Elazığ yöresi versiyonu oradaki Hazar Gölü’nde geçer ve erkek kahraman burada Türkleşmiştir.
Ya da türkünün arka planında varolan hikaye göz ardı edilmiştir. Örneğin “Odasına Vardım Kayfe Pişirir/Kınalı Parmaklar Fincan Döşürür” mısralarıyla bildiğimiz Elazığ yöresi türküsünün kahramanları farklı dinlere (kız Müslüman erkek Hıristiyandır) mensuptur ve türkünün arka planı böylesi bir hikaye içermesine rağmen bunu pek bilmeyiz. Yine benzer bir şekilde Gülizar, Murat, Halime, Emine, Maral gibi Anadolu Hıristiyanlarınca da kullanılan isimlerin sahibi olduğu hikaye ve türkü, kullanılan isimler ortak olduğu için Müslümanlaştırmayı kolaylaştırmıştır. Veya bazı isimlerde küçük oynamalarla kelimelerin değiştirildiği örnekler de vardır.
Kitaptan örnek verecek olursak Sivas yöresi “Ahçik Halayı” “Akçiçek Halayı”na dönüştürülmüştür.
Peki isim değiştirmelerin dışında, yok sayılan örnekler de var mıdır?
Farklı ismin bulunduğu mısraların, nakaratların atlanmasına, yokmuş gibi davranılmasına dair örnekler de vardır. Bu konudaki en bilinen örnek “Dersim Dört Dağ İçinde” türküsüdür. Türküde yer alan “Uy Vartanuş, Vartanuş/Dersim Dağından Savuş/Tez gel Harput’a kavuş” nakaratı sadece eski kitapların tozlu sayfalarında kalmıştır. Mısralar arasındaki farklılık arz eden ibarelerin değiştirilmesine örnek olarak ta Harput yöresine ait “Kar mı Yağmış Şu Harput’un Başına” ve Antep yöresinden “Bahçalarda Mor Meni” türküsünü verebiliriz. Söz konusu Harput türküsünün son iki mısrası aslında “Küçük yaşta bir yar sevdim Ermeni/Ermeni’ye nasıl gönül vermeli” şeklindedir fakat günümüzde türkü böyle söylenmemektedir. Antep türküsünde ise “Bahçalarda mor meni/Verem ettin sen beni/Ya sen İslam ol ahçik/Ya ben olam Ermeni” bir başka varyantında ise “Bahçelerde mor meni/Verem ettin sen beni/Alacaksan beni al/Ben de olam Ermeni” denmesine rağmen günümüzde o türküde bu sözleri duyamıyorsunuz. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
KÖKEN BİLGİLERİ DEĞİŞTİRİLİYOR
Çeşitli dinler ve uluslar arasındaki sevdaların söze, tele dökülüşüne yer verdiğiniz kitapta başka ulusların şarkısının ezgisinin üzerine yeni sözler yazılması örneklerine de yer vermişsiniz. Birkaç örneği okuyucularımızla paylaşabilir misiniz?
Biraz önce saydığımız örnek gruplara sorunuzdaki grubu da rahatlıkla ekleyebiliriz. Sözü de, müziği de tamamen başka kökenli olan türkülerin, halk şarkılarının, ninnilerin, manilerin müziğinin alınıp, bambaşka sözlerle kullanıldığı, köken bilgilerinin değiştirildiği çok örnek vardır Türkiye’de. Yüzlerle ifade edebilecek kadar kalabalık olan bu grubun örneklerini Türkiye’deki müzik dallarının hepsinde rahatlıkla yakalayabilirsiniz. Bu konuda her kesimden çokça örnek verebilirsiniz. “Çırpınırdı Karadeniz”, “Ağladıkça”, “Memleketim”, “Uğurlar Olsun”, “Malatya, Malatya”, “Şaşkın”, “Dağ Başını Duman Almış”, “Kara Tren” gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.
‘ANONİM’ YAZMAK SAMİMİ DEĞİL
Başka bir halkın ezgisine söz yazılmasına siz nasıl bakıyorsunuz; ortada bir zenginlik yaratma mı yoksa hırsızlık mı söz konusu?
Ben bunu, köken bilgileri doğru verilmedikçe “intihal” olarak görüyorum. Bazı örneklerde “müzik: anonim” denmesini de geçiştirme, gerçeğin üzerini örtme ve haksızlık olarak görüyor ve samimi bulmuyorum. Asırlara dayanan müziklere söz yazanların, besteyi de kendilerine mal edip hukuki hak elde etmelerini ve bu yaptıkları ile dünyanın parasını kazanmalarını tasvip etmiyorum.
Bu en azından bu topraklardaki binlerce yıllık yaşanmışlığa ve damıtılarak gelen rengarenk kültürel mirasa haksızlıktır düşüncesindeyim. Kökeni farklı olsa da başka başka halklar tarafından kendi versiyonlarında kullanılan ve köken bilgileri herkes tarafından aşina olan örneklerde gocunacak bir şey pek yok. Çünkü Anadolu, halkların hep birlikte, iç içe Anadolu yaptığı bir coğrafyadır. Fakat Şark kurnazlıklarıyla, küçük ayak oyunlarıyla büyük paralar, isim ve şan-şöhret kazanmak pek haklı durmuyor bence. Bunu teşvik eden, besleyen, destekleyen resmi politikaları da doğru bulmuyorum.
GÖKKUŞAĞI KADAR RENKLİ BİR TOPRAKTAN GELİYORUZ
Kitabınızın, ‘güvercinlerin vurulduğu”, kardeşlik duygularının bir nebze de olsa zedelendiği bir döneme denk gelmesi bir tesadüf mü yoksa tarihsel kardeşlik duygularını hatırlatma sorumluluğu hissetmenizden midir?
Şu veya bu döneme denk gelmesi gibi bir beklenti ile yapılmadı bu çalışma. Zaten sürekli güvercinler vuruluyordu. Ben geçmişte yaşanan bazı örneklerden yola çıkarak ve özellikle etkileyici bir örnek grup yani türküler üzerinden giderek tarihsel kardeşliğe hizmet etmek amacıyla hareket ettim. Çünkü biraz önce de dediğim gibi, kavimler yurdu bir coğrafyadan, gökkuşağı kadar renkli bir topraktan geliyoruz. Muhteşem bir kültürel çeşitliliğin sahibiyiz ama toprağımız, gönüllerimiz ısrarla çölleştirilmek isteniyor. İlerlemenin, kardeşliğin ve medenileşmenin yolunun herkesin hakkını teslim etmekten, kimsenin üzerini örtmemekten ve gülen gözlerin birbirimizin yüzüne yüzüne bakarak el ele tutuşmasından geçtiği düşüncesinin sorumluluğuyla bir çalışma ortaya koydum.
*Bu Röpörtaj Evrensel Gazetesinde de yayımlanmıştır.
www.vartositesi.com
19 Ekim 2009 Pazartesi
Baris icin 34 insan geldi
SINIRDA 'BARIŞ GRUBU' BÖYLE KARŞILANDI, FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
AHMET TÜRK: DEVLET BİR ADIM ATARSA PKK 10 ATAR
İŞTE MAHMUR'DAN GELECEK 26 KİŞİNİN İSİMLERİ
DTP'LİLER 'BARIŞ GRUBU'NU BİRÇOK İLDE ŞENLİKLERLE KARŞILIYOR
Kuzey Irak'ta Kandil Dağı ile Mahmur Kampı'ndan gelen 34 kişilik grup, Habur Sınır Kapısı'nda güvenlik güçlerine teslim oldu. Kuzey Irak'taki peşmergelerin kontrolündeki Halil İbrahim Sınır Kapısı ile Habur Sınır Kapası arasındaki köprüyü yürüyerek geçen grup, saat 15.45'de Türk tarafına geldiğinde görevli jandarmalara teslim oldu.
Grup daha sonra soruşturmalarının yapılması için Habur Sınır Kapısı içindeki Tabur Komutanlığı'na götürüldü.
Bu arada aralarında bir grup DTP milletvekilinin de bulunduğu grup Silopi'den Habur Sınır Kapısı’na geldi. DTP’nin kadın milletvekilleri Sabahat Tuncel, Pervin Buldan, Gültan Kışanak, Fatma Kurtulan, Sevahir Bayındır ile Bağımsız Milletvekili Ufus Uras, sanatçı eşi Zeynep Tanbay ve DTP'nin ‘Barış Meclisi' üyeleri saat 15.45 sıralarında gümrüklü alana alındı.
Gelen PKK'lıların soruşturmalarında yeralacak olan 45 avukattan 5'i görevliler tarafından içeri alınmadı. Bu 5 avukatın adları listede bulunmadığı için gümrüklü sahaya alınmadığı belirtildi.
BU SABAH KANDİL VE MAHMUR'DAN YOLA ÇIKTILAR
İMRALI'da ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine Kuzey Irak’taki Kandil Dağı ile Musul yakınlarındaki Mahmur Kampı'ndan Türkiye’ye ‘barış grubu’ adı altında gelecek 34 kişi bu sabah yola çıktı. Şırnak'ın Silopi İlçesi’ndeki Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yapacak grup için önlemler en üst seviyeye çıkarıldı. Habur Sınır Kapısı araç girişi ve çıkışına kapatıldı.
TÜRKİYE YOLUNDA KAZA: 1 ÖLÜ
Abdullah Öcalan'ın avukatları aracılığı ile yaptığı çağrı üzerine ‘Barış grubu’ olarak Türkiye'ye Kuzey Irak'taki Kandil Dağı'ndan 4'ü kadın 8 PKK'lı ile ile Musul yakınlarındaki Türkiye'den yıllar önce Irak'a göç eden Mahmur Kampı'nda kalan 4'ü çocuk 26 kişi yola çıktı.
Türkiye'ye gelmek için Mahmur Kampı'nda bulunanlardan 400'den fazlasının başvurduğu bunlar arasında seçilenlerin isimleri şöyle açıklandı:
Kamil Yüksel (50), eşi Hamsiye Yüksel (32), çocukları Helena, Hevi ve Bewar, Nurettin Turgut (49), Musa Tomak (25), eşi Nurcan Tomak (24) çocukları Rojda, Yusuf Şen (60), Cane Kabul (39), Sait Şedal (53), İsmail Ayaz (19), Ayşe Kara (26), Sosin Yaman (55), Abdullah Yaman (17), Emine Sağat (54), Melekşa Soydan (36), eşi Mikail Soydan (38), Haci Sorgül, (56), Mehmet Adanmış (39), Fatma İzer (22), Nizar Buldan (22), Bülent Aka (26), Mehmet Kaçan (39), Zehra Tunç (24).
KONVOYDA KAZA: 1 ÖLÜ
Mahmur Kampı'nda sabahın ilk ışıklarıyla birlikte aralarında 16 yıl önce Türkiye'den göç edenlerinde bulunduğu 4'ü çocuk 9’u kadın toplam 26 kişi için uğurlama töreni düzenlendi. Törenin ardından peşmergelerin içinde bulunduğu polis aracının eşliğinde oluşturulan uzun araç konvoylarıyla yola çıkan grubun yer aldığı konvoyda kaza meydana geldi. Mahmur çıkışında konvoyda bulunan 1 aracın şarampole yuvarlanması sonucu Ahmet Çetin öldü, 3 kişi ise yaralandı. Kazaya karışanların Türkiye'ye gelecek grubu uğurlamaya gelen ve Mahmur Kampı'nda kalanlar olduğu belirtildi. Kaza ardından konvoy yoluna devam etti.
KANDİL'DEN GELEN PKK'LILARLA BULUŞTULAR
Kandil Dağı'ndan gelecek PKK'lı grup, Mahmur'dan yola çıkan grupla Musul ile Erbil arasındaki Kelek Kasabası yakınlarında buluştu. Üzerlerinde teröristlerin dağda giydiği kıyafetler bulanan 4'ü kadın 8 PKK'lının buluşmaya son model ciplerle geldiği dikkat çekti. Silahsız olan PKK'lıların; 38 yaşındaki Hamiyet Dinçer, 51 yaşındaki Elif Uludağ, 34 yaşındaki Gülbahar Çiçek, 29 yaşındaki Vilayet Yakut, 36 yaşındaki Hüseyin İpek, 36 yaşındaki M.Şerif Gençdağ, 24 yaşındaki Mustafa Ayhan ve 57 yaşındaki Lütfü Taş olduğu bildirildi.
Kandil'den gelen PKK'lılar Mahmur Kampı’dan gelen grubun konvoyuna katılarak saat 10.00 sıralarında Habur Sınır Kapısı'na doğru hareket etti.
MEKTUP GETİRİYORLAR
Gelen PKK'lı grubun yanlarında Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı'na hitaben yazılan ve örgütün ‘Kürt sorununun çözümü' için isteklerinin yer aldığı mektuplar bulunduğu ayrıca bu konuda bir dosya da bulunduğu bildirildi. Mahmur'dan gelen grubun serbest bırakılmaları halinde Ankara'ya giderek TBMM'de görüşmeler yapmak istediği belirtildi.
HABUR GİRİŞ- ÇIKIŞLARA KAPATILDI
Habur Sınır Kapısı, Kuzey Irak'tan gelmeleri beklenen PKK'lı gruplar için sabah saatlerinden itibaren giriş ve çıkışlara kapatıldı. Gümrük sahasının dış kapısında askerler ve çevik kuvvet ekipleri, güvenlik önlemi alırken, gümrük sahası ile DTP'lilerin beklediği TIR Parkı'nın arasına güvenlik bariyeri yerleştirildi. Gelecek PKK'lıların sorgu ve yargılaması için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, özel yetkili 4 savcıyı Silopi’ye gönderdi.
4 SAVCI GÖNDERİLDİ
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna’nın aralarında bulunduğu 15 DTP'li milletvekili Şırnak’ın Silopi İlçesi’ne geldi. Kuzey Irak'tan gelenleri karşılamak için Silopi’de dün kurulan çadırlarda bekleyişlerini sürdürüyor.
Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine Kuzey Irak’taki Kandil Dağı ve Mahmur kamplarından Habur Sınır Kapısı'ndan giriş yapacak 34 kişilik PKK'lı grubun soruşturması için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Şırnak'ın Silopi İlçesi’ne özel yetkili 4 Cumhuriyet Savcısı gönderildi.
Habur Gümrük Kapısı sahasına gelecek PKK'lı gruba ilk önce ‘örgüt üyeliği'nden işlem yapılacağı, ifadelerine göre suç vasfının değişebileceği belirtildi. ‘Örgüt üyeliği’ işleminin Kandil'den gelenlerin yanı sıra Mahmur Kampı'ndan gelenlere de uygulanacağı bildirildi.
Habur Sınır Kapısı’nda yapılacak olan soruşturma kapsamında PKK’lı grubun kolluk kuvvetlerine değil, doğrudan Cumhuriyet savcılarına Şırnak ve Diyarbakır Baroları'ndan hazır bulunacak olan avukatların gözetiminde ifade verecekleri belirtirtildi. İfade ve soruşturma aşamasının süresinin ise şahısların kimlik kontrolü için kolluk kuvvetleriyle yapılacak olan yazışma süresine bağlı olduğu belirtildi.
Savcılık yetkilileri, soruşturma sonunda haklarında tutuklama talebi olması halinde, bu talebin Silopi Adliyesi'nde değerlendirileceği ve tutuklanmaları halinde hangi cezaevine konulacağına ise Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın karar vereceği bildirildi.(dha)
www.vartositesi.com
Vartolu yonetmen altin portakal ve abu dabiden de odullerle dondu !

-Büyük Jüri Yılmaz Güney özel ödülünün yanısıra
-SİYAD ( Sinema Yazarları Derneği) ödülünü de aldı...
Bunun dışında bu sene görkemli bir şekilde gerçekleştirilen Antalya Uluslararası Altın Portakal Festivalinde ise
-En iyi ilk film kategorisinde ödül kazandı.
Ayrıca Abu Dabi'de düzenlenen uluslararsı yarışmada da yine ödülle döndü.
"Yönetmenler Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy'ün birlikte yönettikleri ilk belgesel çalışmaları ''İki Dil Bir Bavul''un da festivalde ''En İyi Orta Doğu Belgeseli'' ödülünü kazandığı ifade edilen açıklamada,'' En İyi Film'' ödülünün ''Hipsters'' ile Rus yönetmen Valery Todorovsky'e, ''En İyi Orta Doğu Filmi'' ödülünün de ünlü yönetmen Elia Suleiman'ın ''The Time That Remains'' isimli filmine verildiği bildirildi"
Film 23 Ekim tarihinden itibaren Türkiye'deki bir çok sinema salonunda aynı anda gösterime girecek
Özgür Doğan ve diğer Yönetmen arkadaşı Orhan Eskiköy 'e yeni ödül törenlerinden yeni ödüllerle döneceklerine olan inancımızla VARTOSİTESİ olarak başarılar diliyoruz.
www.vartositesi.com
18 Ekim 2009 Pazar
Baris icin geliyorlar,binlerle karsilanacaklar
Dört saatte bırakılacaklar
Abdullah Öcalan’ın “Barış grupları Türkiye’ye gelsin” çağrısı üzerine PKK’nın Kandil ve Mahmur’dan göndereceği iki grup yarın Silopi’deki Habur Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yapacak. Kandil’den gelecek olan grubun eylemlere katılmamış PKK’lılardan seçilmesi bekleniyor. Mahmur’dan gelecek grubun ise 25 kişiden oluştuğu belirtildi.
Merkez’den vali gidiyor
PKK’nın, Kandil, Mahmur ve Avrupa’dan üç grubu göndereceğini açıklamasının ardından DTP yöneticileri, İçişleri Bakanlığı ile temasa geçti. Bakanlık yetkililerinin, “Tutuklanma olmayacak, sadece kimlik tesbiti yapılıp, dört saat içinde serbest bırakılacaklar” teminatı verdiği öğrenildi. Taraf’ın edindiği bilgilere göre İçişleri Bakanlığı gruplarla ilgili işlemlerin yürütülmesi için bir merkez valisini de Silopi’ye gönderecek.
Avrupa’daki grubun ise hava yoluyla İstanbul’a gelecek ancak bu grubun ne zaman geleceği netleşmedi.
Karşılamalar olacak
Taraf’a konuşan DTP Grup Başkanvekili Gültan Kışanak, “Tutuklanmamaları için hükümete çağrı yapıyoruz. Başbakanın da haberdar olduğunu düşünüyoruz. Beklentimiz gelen grubun en kısa süre içinde özgürlüklerine kavuşacakları bir prosedürün işletilmesidir” dedi. On yıl önceki deneyiminin yaşanmasını istemediklerini belirten Kışanak, şöyle devam etti: “Böyle bir şey barışa hizmet etmez. Bundan ders çıkartmak gerektiğini ve hükümetin de böyle yaklaşmasını umuyoruz. Barış konusundaki mesajlarını kamuoyu ile paylaşmalarına izin verilmesini istiyoruz. Bu konuda ön açısı olmak için geliyorlar. Bölge halkı büyük bir hazırlık içinde. Biz de, gelen grupların barış çağrılarına olumlu yanıt verilmesi amacıyla bildiriler dağıttık. Gruplar için Cizre, Nusaybin, Kızıltepe, Diyarbakır güzergahlarında karşılamalar düzenlenecek. Beklentimiz bir barış şölenin gerçekleşmesi, aksi durumda halk barış gruplarının serbest bırakılması için protesto gösterileri yapacak.”
AKP olumlu bakıyor
İsminin yazılmaması kaydıyla konuşan AKP bölge milletvekilleri de hükümetin Barış Grupları’nın gelmesine olumlu baktığını ve barış için bir fırsat olarak gördüğünü söyledi.
On yıl önce “İkinci Barış Grubu” adıyla Avrupa’dan gelen İmam Canpolat Taraf’a yaptığı açıklamada, “O dönem biz tutuklanmasaydık yeni gruplar gelecekti. Sorgumuzda bunu yetkililere de söyledik. Ancak bu fırsat değerlendirilmedi. Bu kez tutuklama olmazsa yeni grupların daha kalabalık bir şekilde gelmesine de imkan doğacak” dedi.
Yeni gruplar gelebilir
Birinci Barış Grubu’nda yer alan Yüksel Genç de şöyle konuştu: “Eğer cezaevine gireceklerse zaten bir anlamı olmayacak. Çünkü barış sürecinin önünün açılması lazım. PKK insanları sadece cezaevine göndermek için yollamaz. Mevcut yasalar zaten serbest bırakılmalarını sağlayabilir. Biz geldiğimizde de TCK’ya göre bırakılabilirdik ama bizi bırakmadılar. Umarım bu kez bırakılırlar. Kötü muamele görmez ve bırakılırlar ise barış fırsatı doğabilir.”
Grupların içinde çocuklar da olacak
DTP Van Milletvekilli Fatma Kurtulan, Mahmur Kampı’ndan gelecek grupta Türkçe bilmeyen çocukların da olacağını söyledi. Anadilde eğitim talebinin ne kadar haklı olduğunu bu çocukların göstereceğini belirten Kurtulan, her ilden halkın katılımının sağlanacağı bir karşılama olacağını söyledi.
DTP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan da Avrupa’dan henüz döndüğünü, orada Türkiye’ye gelmesi muhtemel barış grubu üyeleriyle birlikte olduğunu anlattı. Gruptaki isimlerin henüz netleşmediğini içlerinden dördünün kadın olacağını belirten Buldan, “Herkes çok heyecanlı, herkes gelmek için kendisini öneriyor” dedi.
Gül: Bunlar güzel haberler
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, PKK’nın Türkiye’ye “barış grubu” adıyla üç grup göndereceği yönündeki haberleri, “İyi, güzel haber öyle değil mi” sözleriyle değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Gül, Gençlik Parkı’na gelişinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, “Bazı PKK’lıların Türkiye’ye geleceği söyleniyor, bu konuda bir değerlendirmeniz olacak mı” sorusuna Gül, “İyi ya. Güzel işte. İyi, güzel haber, öyle değil mi?” karşılığı verdi.
Gül, daha sonra Ankara Valisi Kemal Önal ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile birlikte yenilenen Gençlik Parkı’nı gezdi.
DTP: Bu fırsat kaçmasın
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna, yaptıkları açıklamada, Kürt sorununun çözümünde önemli bir sürece girildiğini ifade ettiler.
“Kürtler dün olduğu gibi bugün de barış ve çözüm konusunda oldukça kararlıdır. Barış gruplarının Türkiye’ye gönderilecek olması, bu kararlılığın ve samimiyetin en açık ifadesidir” görüşüne yer verilen yazılı açıklamada şöyle dendi: “Barış elçilerine gösterilecek yaklaşım, aynı zamanda devletin ve hükümetin çözüm sürecine yaklaşımını ve bu konudaki samimiyetini ortaya koyacaktır. Eğer sürece olumlu yaklaşılır ve cesur adımlar atılırsa Türkiye’nin önü açılacaktır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki Türkiye, bu süreçten demokrasisini ve barışını güçlendirerek çıkacaktır. Bu nedenle devleti ve hükümeti, atılan bu adımlar karşısında sorumlu yaklaşmaya ve oluşan fırsatları barış ve çözüm için değerlendirmeye çağırıyoruz.” Kaynak: Taraf gazetesi ve ANF
www.vartositesi.com
11 Ekim 2009 Pazar
Alevilik ve Gimgim üzerine - Kemal Soyer

Yüksek Mimar Kemal SOYER'in hazırlamış olduğu "GIMGIM'ın (Vartonun) adı ve Aleviliğin binlerce yıl önceki kökleri"ni genel hatlarıyla irdeleyen ve şimdiye dek bilinenlerin dışında sıradışı ve yeni bir bakış açısı sunan bir video çalışmasını sizlerle paylaşıyoruz.
Not izlemek için youtube' nizin açık olması gerekmektedir.
Fotoğraf:http://www.corumili.com'dan alınmış olup Luwi yazıtlarından bir örneği göstermektedir.
www.vartositesi.com
8 Ekim 2009 Perşembe
Sirri Sakik Protokole alinmadi !
TBMM Başkanlık Divanı İdare Amiri ve DTP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in Muş'a gelişi nedeniyle havalimanında düzenlenen karşılama protokoluna alınmayınca Vali Erdoğan Bektaş'la tartıştı.
Bağırarak konuşan ve hiddetlenen Sakık, "Burada silahların gölgesinde yaşamak istiyorsanız hodri meydan, öldürebilirsiniz bizi. Böyle bir saygısızlık olmaz ki" dedi.
THY'nin Ankara uçağı ile saat 14.20'de Muş'a gelen TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'i karşılamak için Vali Erdoğan Bektaş, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Burhanettin Aktı, Belediye Başkanı AK Partili Necmettin Dede, İl Emniyet Müdürü Süleyman İlhan Acaröz, İl Jandarma Komutanı Albay Bektaş Arslan'dan oluşan protokolun bulunduğu tarafa gitmek isteyen DTP'li Sırrı Sakık'a görevliler müdahale etti.
Tören kıtası askerlerinin önüne serilen kırmızı halı üzerinde sinirlenen Sırrı Sakık, Vali Erdoğan Bektaş'a bağırarak "Buyurun söyleyin bakalım. Siz protokolü bizden daha iyi biliyorsunuz. Burada silahların gölgesinde yaşamak istiyorsanız hodri meydan, öldürebilirsiniz bizi. Böyle bir saygısızlık olmaz ki" dedi.
Vali Erdoğan Bektaş'ın "Bir şey söyleyebilir miyim?" demesine Sırrı Sakık, "Buyurun söylebilirsiniz" diye karşılık verdi.
Bektaş'ın tekrar "İzin veriyor musunuz?" demesi üzerine Sakık, "Buyurun" dedi.
Vali Bektaş kendisiyle birlikte protokolde bulunması gerekenleri sayınca Sakık, "Lütfen, böyle bir kural yok. Siz böyle bir şey diyemezsiniz. Ben Meclis üyeyisiyim ve Meclis Başkanı'nı orada karşılayacağım. Ayıptır" dedi.
Vali Bektaş, uçağın aprona yanaşması üzerine protokoldeki yerine giderken, korumalar Sakık'a elleriyle yol göstermeye çalıştılar.
Uçak arpona gelince Milletvekili Sırrı Sakık, protokdan ayrı bir şekilde en ön sırada yer alarak TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'i karşıladı ve sorunu anlattı.
TBMM Başkanı Şahin, protokolu selamladıktan sonra havalimanı dışına çıkan Sırrı Sakık, "Burada bir hukusksuzluk yaşanmakta. Protokol sorunu var" demekle yetindi.
Kaynak: CNNTURK
7 Ekim 2009 Çarşamba
Munzurun sesi susturulmasin !

Toplanma yeri: Dersim Kışla Meydanı
Tarih:10/10/2009 Saat:11:00
Gelin Canlar Munzur’a Vurulan Kelepçeyi Kıralım!
Tunceli Belediyesi ve İlçe Belediyeleri, Siyasi Partiler, Demokratik Kitle Örgütleri, Sivil Toplum Kuruluşları, Yerel Gazete ve RadyolarBütün Kurumlar Nezdinde DERSİM HALKI
MUNZUR CANDAMARIDIR İNSANLIĞIN; KESİLMESİNE İZİN VERMEYELİM
Akışında binlerce yılın acı dolu çığlıklarını, hüznünü, mutluluğu taşımıştır Munzur. Binlerce canlı türüne kol kanat germiş en zorlu zamanlarda, kimine bir avuç dolusu su, kimine bir yuva, kimine bir tutam çiçek, kimine de bir tek lokma olmuştur Munzur.Tarihin tanığıdır Munzur, her kıvrımında ayrı bir direniş, her kıvrımında kendi kimliğini, inancını, kültürünü teslim etmeyenlerin izlerini taşımıştır yüzyıllar boyu. İşte bu nedenledir ki bu izleri taşıyan bu nehir Osmanlı’dan Cumhuriyet’e akınlara maruz kalmıştır.
Cumhuriyet’in başında da gerekli hükümler verilmiştir yetkili ağızlardan “Dersim Türkiye’nin sırtında bir çıbandır taa kökünden kazınmalıdır” diye başlanmıştır kökünden kazıma işlemleri. 1937-1938 katliamlar süreci ve devamında 1980 darbesi ve ardı sıra gelen 1993-1994 köy boşaltmaları, faili meçhul cinayetler serisi… Ve temeli 1920’li yıllar sonrasında atılan kökünden kazıma projesi, 1994 yılında farklı bir boyutta da devam ettirilerek, baraj projeleri devreye konulmuştur.
17 Ağustos 2009 tarihinde Uzunçayır Barajı tutulmuş; Munzur Vadisi ve Dersim’in sularla boğulmasının ilk adımı atılmıştır. Bu durum yaşlı, bilge ve kamil insanların gözlerinde yaş olup akmış, Munzur’un akışına vurulan bu kelepçeyi gören insanlar ve bir tekmil bütün canlılar ağıtlar yakmıştır kendi dillerinde.
BARAJLARLA BİRLİKTE DERSİM’E NE GELECEK?
1. Akarsular arasında olan Dersim, Baraj suları arasında kaybolan bir Dersim olacak
2. İklim değişimi sonucunda, binlerce hektar toprak yağan yağmur sonrasında baraj gölü içinde toplanacak ve 30-40 yıl içinde Dersim’de büyük bir bataklık açığa çıkacaktır.
3. Zemini Türkiye’de depreme karşı en dayanıklı olan Dersim coğrafyası, baraj yapılması sonrasında ilk depremde bir ovaya dönüşecek ve binlerce can kaybı yaşanacak.
4. Uzunçayır Barajı gerek ülkemizde gerekse de dünyada şehir merkezine yapılan ilk baraj olma özelliği taşımaktadır. Bu baraj, çevresel etki değerlendirme raporları hazırlanmadan ayrıca atık su arıtma tesislerinin bulunmayışından kaynaklı insan sağlığını tehdit eden onlarca hastalık boy verecek.
5. Tunceli Ovacık karayolu sular altında kalacağından yeni yapılacak yolun Hozat ilçesi üzerinden düşünülmesi nedeniyle, Tunceli ili Ovacık ilçesinin irtibatı kopacaktır. Bu durum il merkezinin ilçelerden tecrit olmasına neden olacaktır. Aynı durum Nazimiye ve Pülümür için de geçerlidir.
6. İlin yıllık su potansiyelinin %37 sinin yapılacak barajlarda toplanması halinde, Dersim’in ikim dengesi bozulacak, yerel su kaynaklarının dengesinde de kayıplara yol açacak ve kesinlikle Dersim’in iklimi değişecektir.
7. Dersim’in tarihteki yeri ile uygarlık beşiği kavimler kapısı olması nedeniyle, henüz yeterli arkeolojik çalışma yapılmadığından onlarca tarihi belge sular altında kalacaktır.
8. Yapılacak barajlarla Dersim’de göç yaşanacaktır. Şimdiye kadar baraj yapımıyla 84 köyün göç etme zorunluluğu ortaya çıkmıştır.1927 yılında 110 bin olan Dersim nüfusu 75 yıl sonra 93.584 e düşmüştür.1995-2000 döneminde ise yıllık nüfus artış hızı % 0.35 dır. Barajların yapılmasıyla göç artış gösterecek ve Dersim il olmaktan çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
9. Barajların yapımıyla beraber inanç merkezlerimiz, ziyaretlerimiz sular altında kalacaktır.
10. İlimizde Uzunçayır’ın yanı sıra Munzur Vadisi ve Pülümür Vadisi üzerinde de toplam 7 adet baraj daha yapılacaktır. Bu şekilde Dersim insansızlaştırılacaktır.Barajlarla Dersim’e gelecekler sadece bu kadarla sınırlı değil, daha onlarca tahribatı var barajların, fakat biz bunları bu metne aktarmadık. Geçmişimize geleceğimize ve doğamıza sahip çıkmak için 10 Ekim’de Munzur olup akalım. Çünkü Munzur akmaz ise yaşamda durur.
Kaynak:Dersim,munzur,tudef,newe dersim ve diğer siteler.
Yüreğimiz Mameki ( Dersim ) halkının yanında !
www.vartositesi.com
VARTONUN ÇIĞLIĞI
5 Ekim 2009 Pazartesi
Çaylar köyünde 40 yıllık gazete arşivi

İnsanoğlu... Çehresi, karakteri, hayalleri gibi hobileri de farklı. Tıpkı 40 yıldır gazete arşivlemeyi kendisine hobi edinen Muşlu Nazım Uzunboylu gibi...
Kimileri gazete okumaya tenezzül bile etmezken, Muş’un Varto ilçesinin Çaylar Köyü’nde yaşayan 57 yaşındaki Nazım Uzunboylu’nun 1969 yılından beri gazetelerini arşivlediği bir odası bile var. O tarihten bu yana 50 binin üzerinde gerek yerli gerekse yabancı basından topladığı tüm gazeteleri arşivine eklemiş, eklemekle kalmamış hepsini okumuş, önemli bulduğu haberleri bir ajandaya notlamış.
30 ajanda doldurmuş
Dört çocuk babası Nazım Uzunboylu, daha 14 yaşındayken başlamış günlük gazete biriktirmeye. Kimi zaman her gün satın aldığı altı-yedi gazetenin yanında bir-iki de dergi almış. Eve gelip hepsini en ince ayrıntısına kadar okuyan Uzunboylu, gazetelerde yazan önemli haberleri de aksatmadan ajandasına yazmış. Böyle böyle, bugüne kadar yaklaşık 30 tane ajandası olmuş.
Evlendiğinde eşi Gülbahar Uzunboylu da onun bu merakına destek çıkmış. Evlerinde kendileri ve dört çocuklarının yanında bir de gazeteler için oda açmışlar. Nemlenmesinler, çürümesinler diye de odada haftalık bakım yapmışlar. Nazım Uzunboylu 2001 yılında bir rahatsızlığı dolayısıyla hastanede kaldığı süreçte bile önce arşivim demiş, kendisine mutlaka gazete aldırmış. Uzunboylu, iş için Almanya’ya göç eden iki çocuğunu ziyarete gittiğinde de Alman gazetelerini arşivine ekleme şansı yakalamış.
Çocuklarının da hobisi oldu
O gün bugün derken tam 40 yıl geçti ve Nazım Uzunboylu’nun arşiv odasında 50 binin üzerinde gazete birikti. Bugün üst üste koyduğu binlerce gazete arasında bize poz veren Nazım Uzunboylu, çocuklarına da aynı hobiyi aşılamış olmanın haklı gururunu yaşıyor. Almanya’daki iki oğlundan büyük olanının 14 yıldır, küçük olanının ise dört yıldır gazete arşivlediğini anlatan Uzunboylu, “Zaman zaman il dışından gelerek çok eski tarihli gazeteleri sorduklarında veriyorum. Fotokopilerini çektirip getiriyorlar. Arşivimde Menderes ile ilgili gazeteler bile var” dedi.
“Ben yerde gazete bulsam alıp arşivime koyarım” diyen Nazım Uzunboylu, gazetelerini muhafaza etmek için çelik bir baraka düşündüğünü, onları barakanın içinde tarihlerine göre düzenlemek istediğini söyledi.
Eşine bıkmadan usanmadan hobisi için her türlü desteği veren Gülbahar Uzunboylu ise, “Gazetelerin bulunduğu odayı sık sık elden geçiriyorum. Eşimin de merakı bu, ben de destek oluyorum” dedi.
Kaynak: Taraf Gazetesi
4 Ekim 2009 Pazar
vartolular derneginde kürt açılımı paneli
"Eşit Haklara Dayalı Demokratik Halkçı Çözüm İçin Kürt Açılımını tartışıyoruz " adıyla duyurulan panelin katılımcı panelistleri Emep MYK üyesi İskender Bayhan ile Vartolular Derneği eski başkanı Av.Orhan Tural'dı.
PANELDEN FOTOĞRAFLAR <<
Divan olarak Ev Sahibi Vartolular Derneği Eyüp şube Başkanı İlhan Ballıkaya kısa bir konuşma yaptıktan sonra divana panelde hazır bulunan Varto Der Genel Merkezi Üst kurul Yönetiminden Av.Eylem Bingöl ' de davet edildikten sonra,yaklaşık 3 saat süren panelde konuklar konuya ilişkin sunumlarını gerçekleştirdikten sonra izleyicilerin de fikirlerini belirtmesi istendi.Soru cevap formatından ziyade ağırlıklı olarak konukların da kendi fikirlerini de özgürce dile getirmesiyle panel önemli ölçüde zenginlik ve hareketlilik kazanmış oldu.
Av. Orhan Tural genel olarak "lafı kimin söylediğine değil, söylenen veya yapılmak istenen şeye bakılması gerekiyor diyerek, bugün doğru olarak dillendirilen bu konuda kürt sorunun barış içinde çözülmesinden yana her kimki bir damla katkı sunar biz ondan yana yerimizi belirleriz bunu Akp söylüyor diye bundan vazgeçecek değiliz aynı doğruları sebep ne olursa olsun Chp de dillendirse onun da doğru yaptığını söylerdik" dedi.
İskender Bayhanlı ise "kendisinin de siyasal kimliğinden öte nihayetinde bir Türk olduğunu ve 30 yıldır süren bu "kirli savaştan" hiç bir şekilde Türk halkının yararına olan bir gelişme yaşanmadığını, devam eden çatışmaların da asla halklara kazandıracağı birşey olmadığını, savaş harcamalarına giden paralarla insana daha yakışan adımlar atılabileceğinin farkında olunması gerektiğini" belirtti.
Panelden genel olarak çıkan kanı bu konunun artık hayatın sürdüğü her mekanda dillendirilmesinin zorunluluk olduğu,savaşın, silahın, şiddetin çözüm aracı olmaktan kesinlikle çıkarılmasının en önemli adım olacağı bunun yanı sıra gericilik karşıtı olmakla savaş konusunda şiddetin karşısında yer almanın bir birinden ayrılması gerektiği, doğru cümleyi dile getiren partiye bakmaksızın tüm halkların yararına kalıcı çözüm sağlanması gerektiği dillendirilirken tüm sorunların iç içe geçmişliği ve bütünlüklü bir mücadelenin önemine de dikkat çekildi.
Panel bitiminde süren sohbetlerde de "Demokratik Çözüm" kavramı ele alınmaya devam edildi.
Haber& Gözlem: Veli Beyazgül
www.vartositesi.com
2 Ekim 2009 Cuma
Lice'deki cocuklar gazze'deki cocuklar !

Ceylan'ın Gazze'deki çocuktan ne farkı var?
Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak, 28 Eylül’de Lice ilçesinin Şenlik köyünde yaşayan 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un güvenlik güçlerinin attığı havan mermisiyle öldüğü iddiasının ardından dün bir savcı ile iki patlayıcı uzmanının olay yerinde keşif yaptığını açıkladı.
Kavak dün yaptığı açıklamada patlamanın meydana geldiği yerin “teröre müzahir” (Arkalayan, destekleyici, arka çıkan, yardımcı) bölge olduğunu belirterek otopsi işlemlerinin Lice Cumhuriyet Savcısı tarafından, doktor eşliğinde ve aynı gün olay yerine en yakın kurum olan Abalı Jandarma Karakol Komutanlığı’nda yapıldığını belirtti.
Parçalar jandarmada
Lice Cumhuriyet Başsavcılığı’nca çok yönlü olarak yürütülen soruşturmanın yakından takip edildiğini belirten Kavak, şunları söyledi:
“Teröre müzahir bölge olan olay yerinde gerekli güvenlik önlemleri alındıktan sonra dün (önceki gün) Lice Cumhuriyet Savcısı tarafından Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde görevli iki patlayıcı madde uzmanıyla birlikte mahallinde keşif yapılmıştır. Olay yerinde elde edilen patlayıcı maddeye ait parçalar ile diğer materyaller ve otopsi sırasında maktulün bedeni üzerinde elde edilen patlayıcı maddeye ait parçalar ile diğer materyaller incelenip, rapor düzenlenmesi için keşifte hazır bulunan patlayıcı madde uzmanlarına teslim edilmiş olup, rapor sonucu beklenmektedir.”
Önkol ile ilgili adli muayene tutanağı ise ailesinin avukatı tarafından açıklanmıştı.
Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kamil Çolak ve doktor Deniz Akelma’nın imzasını taşıyan tutanakta küçük kızın yüz bölgesi ve kollarında şarapnel parçası bulunmadığı, ancak göğüs bölgesi ve vücudun değişik yerlerinde irili ufaklı şarapnel parçası görüldüğünü ve bu parçaların olay yeri inceleme ekibinde görevli jandarma personeline teslim edildiği belirtildi.
Ceset üzerinde bilirkişi olarak inceleme yapan Akelma da tutanakta “ölümün patlayıcı madde sonucu ortaya çıkan balistik etkiyle iç organların parçalanması sonucu” meydana geldiğini ifade etti.
‘Eteğinde taşıdı’
Taraf gazetesinin dünkü haberine göre olay yerinde inceleme yapan DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk da “devlet eliyle bir cinayet” işlendiğini savunarak, “Bir kız çocuğu annesine ‘Makarna yap’ diyor, dışarı çıkıyor. Beş dakika sonra o anne çocuğunun iç organlarının oraya buraya savrulduğunu görüyor. Bu parçaları eteğine koyarak taşıyor. O anneye barış sürecinde olduğumuzu nasıl izah edeceğiz. Bu insanlar affedecek mi devleti” dedi.
AHMET ALTAN TARAF’TA YAZDI
SUSACAK MISINIZ?
Bazen tek bir olay, bütün bir ülkeyi anlatır. Şu Ceylan’ın korkunç hikâyesine bakın, Türkiye’yi göreceksiniz. Bu ülke, bir roketle bir kız çocuğunun paramparça edilebildiği bir ülke. Bir sosyal demokrat, bir siyasetçi, bir insan olan Deniz Baykal, “Kürt açılımının içi boş, doldursunlar konuşalım” diyordu.
Ceylan’ı vuran roket o “açılımın” içini dolduramıyorsa hiçbir şey dolduramaz. Açılım denilen şey bu işte Deniz Bey. “Anne, bana makarna pişirsene” dedikten sonra evinden çıkan kızın bir roketle parçalanmaması. Bu kadar basit işte. O kızın ölmemesi açılım. Buna karşı mısınız? Bunun içini boş mu buluyorsunuz?
Aslında bu soruları Baykal’la Bahçeli’ye Başbakan Erdoğan’ın sorması gerekiyordu. Onun cesareti yetmediği için sormak bize düşüyor. Başbakan, o roketin bir askeri birlikten atıldığının ortaya çıkmasından çekindiği için olacak ağzını bile açmıyor.
Gazze’de ölen çocuklara Türkiye’den sahip çıkmak kolay. Türkiye’de ölen çocuklara Türkiye’den sahip çıkın siz. Nedir bu sessizliğiniz? Kürsü kürsü dolaşıp bağıran Erdoğanlara, Baykallara, Bahçelilere ne oldu? Zor, değil mi bir çocuğu askerler vurunca konuşmak?

Susuyorlar.
Ceylanın vurulması bize Türkiye’deki siyaseti, siyasetçileri gösteriyor işte. Susan sadece onlar mı? Neredeyse bütün Türkiye susuyor. Şu medyaya bakın. Bu nasıl bir bıçak kesmez sessizlik Allahım. Bir gazete neye yarar vurulan bir çocuğun hesabını soramazsa? Onca kâğıda, mürekkebe, emeğe yazık. Bir kız çocuğunun bir roketle vurulup parçalandığı, devletin ortadan yok olduğu, savcının köye gitmediği, doktorun karakol bahçesinde otopsi yaptığı bir ülkede yaşıyorsunuz. Bunlardan hiç mi biri size tuhaf gelmiyor? Hiç mi birinde haber değeri bulmuyorsunuz?
Bu medya iki grupmuş da, birisi muhalifmiş de, öbürü başbakanı tutarmış da, muhalif olan demokrasi mücahidiymiş de...
Bunlar iki grup falan değil. Bunlar tek grup. Öyle ortak bir sessizlikleri var ki...
Hele o muhalif geçinenler...
Ne oldu muhalefetinize?
Bu hükümetin iktidarında bir çocuk vuruldu, niye hükümete hesap sormuyorsunuz, niye muhalefet yapmıyorsunuz? Hükümet “iyi bir şey” yaptığında muhalefet etmek için yerlerde yuvarlanıyorsunuz, muhalefet edecekseniz hükümetin bu “sessizliğine” muhalefet etsenize.
Olmuyor değil mi?
Roketi atan asker olunca sizin o muhalif dilleriniz tutuluveriyor. Ceylan’ın annesi, “Kızımın parçalarını etekliğimde taşıdım” diyor. Hiç mi içiniz acımıyor sizin? Hiç mi vicdanınız yok? Bu sessizlikten hiç mi utanmazsınız?
Yarın bir gün çocuğunuz çıkıp gelse de, “Bir küçük çocuğu vurmuşlar, sen neden yazmadın” dese, ne diyeceksiniz? Çocuğunuzdan da mı utanmıyorsunuz? Hadi vicdanınızdan, utanmanızdan vazgeçtik, gazetecilik merakınız da mı yok?
Üç askeri karakolun ortasındaki bir köyde bir küçük kız nasıl bir mermiyle parçalandı, merak etmiyor musunuz? Her konuda birbirinizden farklıyken bir küçük kız vurulduğunda ortaklaşa sesiz kalmayı size kim öğretti?
“Anne bana makarna pişirsene” dedikten sonra bir kız paramparça oldu.
İstediğiniz kadar susun. O ölü kızın çığlığı sizin sessizliğinizden büyük.
Siz sustukça o bağıracak.
Siz sustukça o bağıracak.
Ta ki siz de bağırana kadar.
Kaynakça:Milliyet Gazetesi
Taraf Gazetesi
www.vartositesi.com
VARTONUN ÇIĞLIĞI
1 Ekim 2009 Perşembe
Müdürler ve okullar - Mutlu Haner
Mutlu Haner
--
Karikatür:Cihan DEMİRCİ
-----------------
www.vartositesi.com